Siz hiç sığla ormanında yürüyüş yaptınız mı?
Peki ya sığla ormanında yürürken ağaçların salgıladığı mis kokulu, baş döndüren ‘uçucu yağların’ terapi özelliği olduğunu biliyor musunuz? (Bedavadan terapi, daha ne isterim dedim ve yürüdüm de yürüdüm :))
Birçok sektörü derinden etkileyen pandemi sürecinin tüm dünyada turizm alışkanlıklarını da değiştireceği aşikar.
Tam da bu nedenle geçen haftalarda Orman Genel Müdürlüğü’nden gelen davete seve seve katıldım ve Muğla Köyceğiz - Kavakarası Ekoturizm rotasını yürüdüm.
Ülkemizde 19 tane ekoturizm rotası var.
Dünya’da sadece Köyceğiz Gölü çevresinde orman oluşturabilen ANADOLU SIĞLA AĞACI 65 milyon yıldır burada ve 16 km’lik bir yürüyüş parkuruna sahip. (65 milyon yıl bilgisini vay babam vay diyerek, ağzım açık şekilde notlarıma yazdım. Bu kıymetli bilgiyi size aktarmayı borç bilirim :))
Pandemi bunalımımız, gelecek kaygılarımız, sosyal mesafeli sosyalleşme çabalarımız, yalnızlık korkumuz tüm hızıyla devam ederken kafanızı dağıtacak, içinizi ferahlatacak, eski normal zamanları hatırlatacak önerilerimle sizlerleyim.
Ege’de bir zeytinlik mi almalı, Akdeniz’e mi kaçmalı, köyümüze geri mi dönmeli, uzun bir tatile mi çıkmalı?
Ya da yazlık bir yerde ev mi kiralamalı, akrabaların sakin kasabadaki evine mi çökmeli, apart mı tutmalı, kısa kısa seyahatler mi etmeli? (Birçoğumuzun aklından geçmiyor mu bu sorular :))
Akraba evini, kiralık apartı, Ege’de zeytinliği bilemem belki ama ben bugün size ‘bunaldığınız zaman kaçmak isteyeceğiniz’ yedi şahane oteli anlatacağım. Trilye’den Kazdağları’na, Fethiye’den Alaçatı’ya herkese uygun öneriler var.
1- Yacht Boheme Hotel
Geçtiğimiz iki hafta arka arkaya Fethiye’ye gitme sebebim oldu Yacht Boheme Otel. Türkiye’nin ‘boheme’ tarzdaki ilk otellerinden. Hem de lafta (özenti) bir bohemlik değil, kendine has ruhu ve felse
Etrafımda, etrafımızda hep aynı konular: Pandemi, ne zaman bitecek, ne olacak, bu zorlu süreci daha hafif nasıl atlatabiliriz, köye mi yerleşmeli, Güney’e mi kaçmalı, dağa mı tırmanmalı, ormana mı saklanmalı?
Hepimiz, özellikle şehirde yaşayanlar çok bunaldı. Ben uzun bir süredir Kaş’ta yaşıyorum. Şehirde bize büyük gibi gelen olayları burada daha ufak ufak atlatıyoruz. Az insan, temiz hava, yüzünü eksik etmeyen güneş, zamanından önce açan portakal çiçekleri bir nebze olsun yüzümüzü güldürüyor... Hatta bazen dünyada olan biten her şeyi unutturuyor.
Benim gibi düşünen şehir insanları fırsat buldukça kaçıp kaçıp geliyorlar.
Bazısı kısa dönem ev tutuyor, kimi tümden yerleşiyor, kimi de otellerde, pansiyonlarda kalmayı tercih ediyor.
Ben bugün size ‘bunaldığınız da kaçmak isteyeceğiniz’ dokuz şahane oteli anlatacağım. Fethiye’den Kapadokya’ya, Şile’den Alaçatı’ya herkese uygun öneriler var. (Bu kaçış serilerinin devamı gelecek.
Sıradışı bir tatil istiyorsanız ve ağaç evlerde kalırım diyorsanız işte size Olimpos!
Antalya’nın Kumluca ilçesine bağlı belde, komşusu Kemer kadar iyi bilinmez. Çünkü 1990‘ların tatil köyü furyasını kazasız belasız ve betonsuz atlatmış ender yerlerdendir. Bunun birkaç nedeni var:
İlki ve en önemlisi; Yol yoktu yol! Olimpos’a ana yoldan inen toprak yolun asfaltla tanışması 2000’leri bulur. Üstelik derin bir vadiye indiğiniz için kısa da olsa kıvrım kıvrım bir yol olduğunu düşünürseniz, Tekirova, Beldibi gibi ana yoldan sapar sapmaz denize ulaşamazsınız. Vadiye indiniz diyelim, yol olmadığı için işletme ve tesis sayısı da kısıtlıydı. Mesela dünyadaki sırt çantalı gezginlerin bir numaralı tercihi olan Kadir’in Ağaç Evleri’nden Türklerin uzun yıllar haberi olmadı. Olimpos SİT alanı olduğu için beton yapılaşmaya da izin çıkmadı. Bu yüzden konaklama halen ağaç evlerde ve doğanın içinde. Bu nedenlerden dolayı Antalya sahil kesimindeki bol yıldızlı tatil köyü veya her şey dahil
‘Eylülde git, ille de git’ dediğim yerlerin başında geliyor Bozcaada. Geçen hafta sevdiğim otelleri, mekanları, kafeleri yazdım. Şimdi plajlar ve yapmadan dönme kısmına geldik.
Canım ‘Ada’da çıstak müzikli plajlar yok. Günlüğü bilmemkaçyüz liraya kiralanan localar yok, tipinize - arabanıza bakıp kapıdan çeviren vale (görevli) hiç yok.
Yani adaya gidip boşa beach aramayın. Çünkü ada böyle güzel.
Adanın en avantajlı yanlarından biri, en rüzgarlı havada bile denize girebileceğiniz sakin bir koy, plaj seçeneği var.
Denize gitmeden önce yapmanız gereken ilk şey, o gün esen rüzgarın yönünü tayin etmek ve ona göre bir koya gitmek.
Ada ile ilgili en merak edilen soru: Deniz suyu sıcaklığı nasıl? Üşür müyüz?
Yazın o kabus sıcağı yavaş yavaş çekiliyor. Şehirlerden bile kalabalık olan tatil beldeleri, plajlar sakinliyor.
Rahat rahat tatil yapmak, uygun bütçeli gezmek ve gerçekten iyi hizmet almak istiyorsanız ilkbahar ve sonbahar ayları şahane.
Bu aylarda en sevdiğim yerlerden biri de Bozcaada. Tam da bu nedenle üç gün üç gece dur durak bilmeden gezdim, Ada’da girilmedik mekan, adım atmadık sokak, otel bırakmadım. Yetmedi. Ne var ne yok hunharca yedim ve size bu güzel rehberi hazırladım :)
Şimdi sizleri; aşk acısına, patron vırvırına, iş yoğunluğuna ilaç gibi gelecek Ada yazımla başbaşa bırakıyorum.
(Bozcaada, büyüklük bakımından Marmara Adası ve Gökçeada’dan sonra gelir. Bağlı olduğu Çanakkale’ye 45 km, en yakın belde Geyikli’ye ise 6 km mesafede)
YEME İÇME:
Asma6 Bozcaada:
Okumuş olduğunuz bu yazı sizi bir anda Datça’ya ışınlama garantili. ‘Bük’lerde kulaç atıyor gibi hissedecek, bal - badem - balık olmadan yaşayamam diyecek, hemen bavulunuzu hazırlayıp yola çıkmak isteyeceksiniz...
Ve huzurlarınızda: DATÇA’da sevdiğim oteller, restoranlar ve BÜK’ler.
OVABÜKÜ:
Açık ara büklerden en sevdiğim. Merkeze 20 km uzaklıkta. Çam ormanları ile kaplı yoldan kıvrıla kıvrıla ulaşıyorsunuz.
Huzurlarınızda: Akdeniz’in, belki de Türkiye’nin en bakir, en güzel, en yıldızlı, en sakin ve en zamansız köyü: Kaleköy. Şimdilerde çoğu yerli, 40 hane halkının yaşadığı, tarihi MÖ 2000 yıllarına dayanan, muhteşem Likya medeniyetinin, güzeller güzeli kıyı kenti, tarihi adıyla SİMENA.
Antalya'nın Demre ilçesinde yer alan Likya Birliği'nin en küçük kentlerinden Simena Antik Kenti olan Kaleköy, Türkiye'de karada olup da karayolu ulaşımı olmayan ender güzelliklerden.
KALEKÖY’E ULAŞIM
Böylesine güzel bir köye ulaşmak azıcık zahmetli, evet.
Kaş’tan yarım saat araba ile Üçağız’a geçip, oradan tekne kiralayabilirsiniz. On dakikalık şahane bir yolculukla hooop köydesiniz.
Tekne kiralamak istemem derseniz de ‘tekne turları’ bir seçenek. Sabah anlaştığınız turun araçları sizi Üçağız’a götürüyor. Oradan tekneye geçip, Akvaryum, Burç, Tersane gibi koylar