Huzurlarınızda: Akdeniz’in, belki de Türkiye’nin en bakir, en güzel, en yıldızlı, en sakin ve en zamansız köyü: Kaleköy. Şimdilerde çoğu yerli, 40 hane halkının yaşadığı, tarihi MÖ 2000 yıllarına dayanan, muhteşem Likya medeniyetinin, güzeller güzeli kıyı kenti, tarihi adıyla SİMENA.
Antalya'nın Demre ilçesinde yer alan Likya Birliği'nin en küçük kentlerinden Simena Antik Kenti olan Kaleköy, Türkiye'de karada olup da karayolu ulaşımı olmayan ender güzelliklerden.
KALEKÖY’E ULAŞIM
Böylesine güzel bir köye ulaşmak azıcık zahmetli, evet.
Kaş’tan yarım saat araba ile Üçağız’a geçip, oradan tekne kiralayabilirsiniz. On dakikalık şahane bir yolculukla hooop köydesiniz.
Tekne kiralamak istemem derseniz de ‘tekne turları’ bir seçenek. Sabah anlaştığınız turun araçları sizi Üçağız’a götürüyor. Oradan tekneye geçip, Akvaryum, Burç, Tersane gibi koyları dolaşıp, köyde mola veriyorsunuz.
Ama bana sorarsanız köye bir tam gün ayırın, keyfini çıkarın derim.
Bölgenin tamamı arkeolojik sit alanı.
Köydeki zeytin ağaçlarının 500 yaşında olanına genç deniyor. (1000 - 1500 yaşında onlarca zeytin ağacı var)
Düz yol yok. Bütün köyü merdivenlere tırmanarak geziyorsunuz.
En tepede akıllara durgunluk veren güzellikte bir kalesi var. Manzarası begonviller, lahitler, su sarnıçları ve kocaman Kekova koyu.
Eğer tüm gününüzü ayıracak ve hatta bir gece kalacaksanız mutlaka denizin kıyısında, Kale restoranda bir yemek yiyin. (10’a yakın restoran var ama ben galiba en çok Kale’yi seviyorum)
İskeledeki masalardan birine oturun, telefonlarınızı kapatın. Köyde zaten çok ışık yok. İşte tam da o nedenle yıldızlar çılgın görünüyor.
İnsanın içine içene işleyen koca Akdeniz, zeytin ağaçları, sadece Ağustos böceklerinin ve balıktan kalanları yemek için yarışan kedilerin hırlaşmasının sesi.
Başka hiçbir şey yok.
Herbirimizin yaşadığı aşşşırı yoğun (!) hayatlarımızda, beş dakika göğe bakıp yıldızları izlemek mucize gibi bir şey.
İnsan Kaleköy’e gelince en çok bunu anlıyor.
KALEKÖY KONAKLAMA:
Burada butik otel yok. Şık şıkırdam konaklayabileceğiniz bir yer yok. Hepi topu altı yedi tane aile pansiyonu var.
Ankh Pansiyon:
Sabah ilk adımınızı denize atacağınız kadar yakın sahile. Köydeki en eski, en tatlı pansiyonlardan. Yüzde yüz keçi sütünden yaptıkları dondurmalar nedeni ile kafesi de meşhur. (Şeftalilisi mutluluktan göz yaşartacak kadar leziz) Kendine ait plajı var. Ücretsiz kano hizmeti sunuyorlar.
Mehtap Pansiyon:
Köyün en özel, en güzel, en vakit geçirilesi pansiyonlarından Mehtap. Köşede konumlanmış, çok yakınında bir işletme yok. Sessiz, sakin bir yerde. Terasındaki oturma alanı da oldukça geniş. Toplamda 10 odası var. Bazı odaların girişi ayrı, size özel.
Odaların önünde bulunan geniş taraçalardaki sedirlerde oturarak Kekova’nın nefes kesen güzelliği seyretmek mümkün.
Kendi özel plajı var ve ücretsiz kano yapabilirsiniz.
Castle Pansiyon: Ben burada kaldım.
Sosyal medyada pansiyonun fotoğrafını paylaşacaktım, instagram adresiniz var mı dedim, ev sahibesi cevap olarak ‘eşimin var’ dedi. Böyle tatlı insanların olduğunu bilmek resmen kalp ferahlığı :)
Lüks değil. Dışarıda terliklerinizi çıkararak odaya giriyorsunuz. Temiz bir yatak ve duştan ibaret. Tek sevmediğim yanı floresan kullanmaları. Hastane hissi veriyor insana.
Sabah fevkalade köy ve deniz manzarasına bakarak kahvaltı yapılıyor olması şahane.
Kale Pansiyon:
Diğer tüm pansiyonlar gibi aile işletmesi. Kaleköy’de belirli bir standardı olan, pırıl pırıl pansiyonlardan biri de kesinlikle Kale. Hepsi deniz manzaralı olan 10 odası var. Pansiyonun hemen önündeki iskelesi muazzam. Saatlerce vakit geçirilesi.
KALEKÖY’DE YAPMADAN DÖNME
Dondurma yiyin. Evet, Kaleköy’e gelince ille de yiyin, yemeden dönmeyin diyeceğim şey kesinlikle dondurma.
Ankh ve The I Am Here köydeki en iyilerden. Katkısız, koruyucusuz şahane ev yapımı dondurma yapıyorlar.
Benim favorim: Şeftalili, kavunlu ve muzlu.
Kaleye tırmanın. Hatta günbatımı saatlerine denk getirin. Tırmanırken heybetli kral mezarları çıkacak karşınıza. Mezarların yoğun olduğu bölge sağ tarafta kalan Nekropol bölgesi. Kaleye müze kart ile ya da ücretli giriş yapılabiliyor.
Denizin hemen üstündeki restoranlarından birinde, yıldızların altında bir akşam yemeği yiyin.
Türkiye’nin tanıtım fotoğraflarında sık sık gördüğümüz denizin ortasındaki lahidin etrafında mutlaka kano ile turlayın.