TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, Birinci Meşrutiyet’ten itibaren yasama ve yargıya ilişkin arşivlerin açılmasını emretmiş. Bunun içinde darbe dönemleri de var.
Akşam gazetesinde Ali Ekber Ertürk’ün bu haberine göre, 12 milyon belge araştırmacılara açılacak.
Fakat Şahin bir sınır koymuş: “İstiklal Mahkemeleri arşivi hariç!”
Mehmet Barlas dünkü güzel yazısında İstiklal Mahkemelerinin ne olduğunu, nasıl yargılama yaptığını anlatıyor ve bu arşivlerin de açılmasını istiyordu.
Ben de Sayın Şahin’e açık çağrıda bulunuyorum: Diğer arşivler gibi İstiklal Mahkemelerinin arşivlerini de açınız.
Kaldı ki İstiklal Mahkemelerinin birçok yönü zaten ‘açık’tır, akademik araştırmalara konu olmuştur. Bir bölümü gizli tutmanın anlamı yok artık.
‘Bize Nasıl Kıydınız?’
Konuyu Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Ali Birinci’yle konuştum. “İstiklal Mahkemeleri arşivi tam yasak değil ama ancak özel izinle incelenebiliyor” dedi.
Bunun anlamı sadece ‘güvenilir’ kişilere ve konulara göre izin veriliyor olsa gerek.
Bu arşivin tamamen açık hale gelmesini savunan Prof. Ali Birinci, “Gizlilik efsanelere, dedikodulara yol açıyor” dedi ve bir örnek olay anlattı:
İslamcı kesimden Emine Şenlikoğlu, 10-15 sene önce, “Bize Nasıl Kıydınız?” adlı bir senaryo yazmış, filmi de yapılmış: Nurani yüzlü, saygın bir zat olan Mevlevi Şeyhi Kemahlı İbrahim Hakkı Efendi, İstiklal Mahkemesi’nde irtica suçundan yargılanırken vefat ediyor. Adamı idama mahkûm edip cenazesini ipte sallandırıyorlar!
Prof. Birinci bunun tamamen uydurma olduğunu, İbrahim Hakkı Efendi’nin İstiklal Mahkemelerinden iki yıl önce vefat ettiğini, hakkında soruşturma bile açılmadığını anlattı.
Prof. Birinci bunu o zaman da bir dergide yazmış ve efsaneyi sona erdirmişti.
Bugün İskilipli Atıf Hoca’nın haksız idamı konuşulur, tartışılır ama o efsane çoktan unutulmuştur.
Hukuk devleti için
İstiklal Mahkemeleri hakkında Prof. Ergün Aybars’ın iki ciltlik bir eseri vardır. Ankara İstiklal Mahkemesi’nin tutanakları da yayımlanmıştır. Şeyh Sait’in yargılanmasında artık gizli kapaklı bir taraf kalmamıştır.
Artık bu arşivlerin tamamı açılmalı, efsanelere kapılmadan tarihimizle yüzleşmeliyiz. Hangi aşamalardan geçtiğimizi, yargı kültürümüzde bunların bıraktığı izleri ve hukuk devleti yolunda gerçekten ciddi mesafeler aldığımızı da görmeliyiz.
Şüphesiz İstiklal Mahkemeleri, Prof. Velidedeoğlu’nun belirttiği gibi, “tedhiş mahkemeleri”ydi; tedhiş, yani terör. (Cumhuriyet, 25 Mart 1973)
Ali Fuat Paşa’nın söylediği gibi, “İstiklal Mahkemelerinin en önemli çalışmaları, muhalefet ve basını susturmak“ olmuş, birçok masum ve vatansever muhalife haksızlık etmiştir.
İstiklal Mahkemelerini alkışlayan bir dünya görüşüyle bugün ‘demokratik hukuk devleti’ni kökleştirmek mümkün olmaz. İstiklal Mahkemeleri hakkında ‘gulyabani efsaneleri’ uydurarak da olmaz.
Onun için Sayın Şahin, diğer arşivler gibi İstiklal Mahkemelerinin arşivlerini de ‘açık’ hale getirmelidir.
Çekinmeye gerek yok, bu arşivlerin en ‘netameli’ bir bölümünü Meclis Başkanlığı sırasında Hüsamettin Cindoruk açtırmıştı zaten.