Yarın, bundan sonraki hayatımızın ilk günü... Dostlarımızla buluştuğumuz mekânlara, sevdiğimiz lezzetlere, gözlerimizin aşina olduğu manzaralara kavuşuyoruz
Hayat yarın büyük ölçüde normale dönüyor. Mağazalar, restoranlar, kafeler işbaşı yapacak. Vaka sayısının hâlâ bine yakın seyrettiği ortamda özellikle mağazaların tedbiri elden bırakmayacağını duyuyoruz. Yeni normalde markaların çoğunluğu farklı çalışma düzenleri belirledi. Mesela yeni dönemde çoğu mağazada vardiya düzeni olmayacak. Bunun yerine çalışanlar ikili gruplara ayrılacak. Bazı mağazalarda 15 gün, bazılarında ise bir hafta bir grup, diğer hafta ise öteki grup dönüşümlü olarak çalışacak. Böylece ilk grup çalışan ile ikinci grup hiçbir surette karşılaşmayacak. Bir anlamda karantina tedbirleri devam ettirilmiş olacak. Bu arada lüks mağazaların çoğu 12.00-20.00 saatleri arasında kapılarını açacak.
Maskeyi unutma!
Restoran mutfaklarında ise maske takmak zorunlu olacak. Müşteriler için de maske bulundurulacak. Bazı restoranlarda garsonlar siperlik de takacak. Normalleşmeye en çok sevinenler herhalde garsonlar oldu. Asgari ücretle çalışanın çoğunlukta olduğu sektörde garsonlar yeniden bahşiş almaya başlayacağı için mutlu.
Hayatın normale döneceği yarın bakalım sosyal mesafe nasıl uygulanacak? Zira geçen cuma sokaklar adeta korona öncesi gibiydi. Çoğu insanın maskesiz dolaştığı sokakların, sahillerin halini görünce, insan sosyal mesafe hızla unutulmasından korkuyor. Bu noktada restoranlarda, mağazalarda uyarılar önemli olacak.
Bir canlı yayının daha sonuna geldik
İnsanların sokaklara çıkmasıyla canlı yayın zulmünden de kurtulacağız. Meğer herkesin içinde nasıl bir sunucu yatıyormuş. Korona günlerinde konuşacak birisini bulan canlı yayına geçti. İzleyenin olmadığı ortamda, eş dost yardımıyla, üç beş takipçiyle yayınlar sürdürüldü. Konular tekrarlayınca kötü sesiyle canlı yayında şarkı söyleyenleri bile gördük.
Bodrum’da kiralar uçtu
Oteller de açılıyor. İnsanların büyük çoğunluğu bayramın da bitmesiyle Ege sahilleri için valizlerini hazırladı. Bu noktada uçağa binmekten korkanların araçlarıyla seyahat edeceğini görüyoruz. Diğer bir eğilim ise otel yerine ev kiralamak. Bodrum’da özellikle ev kiraları uçuşa geçmişken insanlar aylık, üç aylık kiralamalar yapma derdinde. Kiralar, bu nedenle fahiş oranda yükselmiş durumda. İlçede bir aylık kiralama için 20 bin - 30 bin euro sıradan bedel haline geldi.
Komşu, adaları bize kapattı
Son yıllarda varlıklı Türkler için tatil deyince akla, yakın Yunan adaları, özellikle Mikonos, Leros, Patmos geliyordu. Turizm mevsiminin açılmasıyla, Adalar yarın misafirlerini ağırlamaya başlıyor. Ancak adalar, Türklere kapalı! Almanya, Danimarka, Avustralya, Avusturya, İsveç, Japonya, İsrail, Bulgaristan, Çin, Güney Kore, Macaristan, Finlandiya gibi ülkelere izin veren komşu, adalara bizi istemedi. Adalarda vaka sayısı sıfır. Bizde vaka sayısının bin civarlarında olması nedeniyle bu kararın alındığını duyuyoruz. Yunan garsonların bu duruma canının çok sıkıldığını da biliyoruz. Kolay mı, en çok bahşişi Türkler bırakıyor. Garsonların bu nedenle yerel yönetimlere büyük baskı uyguladıklarını da duyuyoruz. Görünen o ki başarılı olamamışlar!
Nişantaşı’na büyük Nusret
Sokağa çıktığınızda etrafınıza dikkatli bakın. İki ay önce alışveriş yaptığınız birçok esnafın yerinde olmadığını göreceksiniz. Korona maalesef küçük esnafı çok etkiledi. Krizde yatırım yapanlar da var. Nişantaşı’ndaki Galvin’in kapılarını kapattığı ve burada Nusret’in açılacağını duydum. Bu kadar büyük bir restoranı böyle bir dönemde açmak ancak Nusret’e yakışırdı!
Vakıflar umudu paylaşıyor
Mübarek ramazan ayını geride bıraktık. Sevdiklerimizden uzakta, evlerde geçirdiğimiz bayramda, paylaşmanın önemini daha iyi anladık.
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün de bağlı olduğu Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah Demircan, vakıfların, ramazanda 21 bin aileye yardım ettiğini söyledi.
Ecdadın kurduğu vakıflar yoluyla yardımları kurumsal hale getirdiğine dikkat çeken Demircan, “Rahmet ayı ramazan, paylaşmanın daha ön plana çıktığı dönemlerdir. İçinden geçtiğimiz dönemde bütün dünya paylaşmanın önemini daha iyi algıladı. Paylaşmanın olmadığı ortamda mutluluk olmaz. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün yönettiği 2 bin mazbut vakfın gelirleriyle, sadece ramazanda değil, yardımları sürekli olarak yapan bir kurumuz. Türkiye’nin bütün vilayetlerinde, devletimizin tespit ettiği, ihtiyaç sahibi 21 bin aileye her ay sürekli gıda yardımı yapıyoruz. Ramazanda 21 bin aileye yardımları evinde teslim ettik. 5 bin aileye de sürekli nakdi yardımda bulunuyoruz. 15 bin ortaöğretim öğrencisi, 6 bin lisansüstü öğrencisine sürekli yardım ediyoruz. Bu sene toplu iftarlar yapmadık. Ama mesela İstanbul’da, Eyüp İmareti’miz ihtiyaç sahibi 3 bin aileye yardım etti” dedi.
Vakıf girişimlerinin öneminin salgın döneminde daha iyi anlaşıldığına dikkat çeken Demircan, bir vakıf hastanesi olan Bezmialem Vakıf Üniversitesi Hastanesi’nin koronavirüsle mücadele kapsamında pandemi hastanesi haline getirildiğine dikkat çekti.
İki asırlık rüya
Demircan süreci şöyle anlattı: “Devletimiz her alanda olağanüstü bir çabayla süreci büyük bir başarıyla yönetti. Bundan tam iki asır önce Bezmialem Valide Sultan rüya görüyor. Bu hayır işine motive oluyor ve dertlere deva olması, hasta insanlara el uzatılması için hastaneyi kuruyor. Özellikle salgın hastalıklarla mücadele edilmesini istiyor. Hastane, kuruluş misyonuna uygun olarak koronayla mücadelede en ön saflarda yerini aldı. Pandemi hastanesi olarak misyonunu layıkıyla yerine getirdi, hastalara yine şifa oldu. 3 bin hastayı sağlığına kavuşturdu. Vakıflar zor zamanların umudu olmak için vardır. Vakıflar Genel Müdürlüğü bu sürecin de parlayan yıldızı oldu.”