Suna’nın Kızları projesini Şanlıurfa’ya taşıyan iş insanı İpek Kıraç, “Annem bana, ‘Benim sahip olmadığım seçme özgürlüğüne sahip olmanı istiyorum’ demişti. Benim hayalim de annemin sahip olmamı arzu ettiği seçme özgürlüğüne tüm kız çocukların ve kadınların sahip olmasını sağlayacak eğitim olanakları geliştirebilmek” dedi.
İş insanı Suna Kıraç’ın eğitim alanındaki çabalarını, değerlerini ve hedeflerini ileriye taşımak amacıyla kızı İpek Kıraç’ın, Suna ve İnan Kıraç Vakfı çatısı altında hayata geçirdiği Suna’nın Kızları, 14-18 yaş aralığındaki 40 kız çocuğun katılımıyla “Yaz Enstitüsü” düzenledi. Koç Okulu işbirliği ve Şanlıurfa Valiliği desteğiyle gerçekleşen programın katılımcıları, Şanlıurfa’nın Giyimli Köyü’nden yaygın eğitimin farklı kademelerinden 20 kız çocuk ile İstanbul’da Koç Okulu’nda eğitim hayatına devam eden 20 kız öğrenciden oluşuyor. Programın içerikleri Suna’nın Kızları Çözüm ve Destek topluluklarında yer alan TEGV, Pera Müzesi, BoMoVu, Şehir Dedektifi, AÇEV ve Öğretmen Ağı’nın destekleriyle geliştirilerek uygulanıyor.
Urfa’dan İstanbul’a
İlk bir haftası Şanlıurfa’da, ardından iki haftası İstanbul’da Koç Okulu’nda gerçekleştirilen programda ilham veren buluşmalar, kültürel geziler, tasarım odaklı düşünme ve esenlik atölyeleri gibi destekleyici ve güçlendirici aktiviteler yer aldı. Mentörlük ve okula devam, kooperatifleşme ve iş hayatına geçiş programları ile kız çocukların gelişimi izlenmeye devam edilecek.
Yaz Enstitüsü’nün ilk bölümü 8-15 Haziran tarihleri arasında Urfa’da gerçekleştirildi. Giyimli’de yaşayan kız çocuklar, İstanbul’dan gelen kız kardeşlerine ev sahipliği yaptılar. 16 Temmuz’da ise Giyimli kız çocuklarının İstanbul seyahati başladı. Giyimli köyünden ve Koç Okulu’ndan kız çocukların, birbirlerinin hayatlarıyla temas ederek birlikte hayal kurma, geleceğe dair vizyon oluşturma ve birbirleriyle öğrenme şansı yakaladıkları programın İstanbul bölümü iki hafta sürdü.
Çocuklar İstanbul’da kendi yaşadıkları bölge için ilham alabilecekleri kadın uzmanlarla da buluştular. Akademisyenler, sanatçılar, sporcular, girişimciler ve çeşitli meslek gruplarının temsilcileriyle bir araya geldiler. İstanbullu akranlarıyla beraber öğrenmelerini destekleyecek projelere ve sosyal etkinliklere katıldılar.
Kuşaklar arası yolculuk
Suna’nın Kızları kurucusu İpek Kıraç, Yaz Enstitüsü’nün amacını ve hedeflerini açıklarken şunları söyledi:
“Kız çocukların bir araya gelmesi, birbirinden öğrenmesi ve birlikte güçlenmesi için kurduğumuz bir hayalin gerçeğe dönüştüğünü görmenin mutluluğunu yaşıyorum. Ve bu hayalin arkasındaki hikâyede hepimiz varız. Giyimli Köyü var, Koç Okulu var, Suna’nın Kızları var. Annem bana yazdığı bir notta ‘Benim sahip olmadığım seçme özgürlüğüne sahip olmanı istiyorum’ demişti. Bu, kuşaklar arasında devam eden bir yolculuk. Ben annemden devraldım ve benim hayalim de annemin sahip olmamı arzu ettiği seçme özgürlüğüne tüm kız çocukların ve kadınların sahip olmasını sağlayacak eğitim olanakları geliştirebilmek. Bu programla, kız çocukların akademik hayata devam edebilmek için fırsat ve seçenekleri fark etmesini, günlük hayatlarında kullanabilecekleri mesleki becerileri ve yaşam becerilerini keşfetmesini, öğrenmeye devam etmenin sadece okul ve akademik başarı ile ilgili olmadığını öğrenmesini hedefliyoruz.”
Çaya sürdürülebilir dokunuş
Geçen hafta Trabzon’un göz kamaştıran çay bahçelerinde hasada katıldık. Hasat sonrasında dünyanın en büyük çay firmaları sıralamasında 12. sırada bulunan Beta Gıda’nın Sürmene’deki çay işleme tesisini ziyaret ettik.
Azerbaycan, Kazakistan, Tacikistan, Özbekistan, Kırgızistan, Rusya ve Irak gibi ülkelerde pazarın en büyük oyuncusu konumunda yer alan Beta Gıda’nın İstanbul Şube Müdürü Hatice Uğur, yılın altı ayında kar gören Karadeniz bölgesinin bu nedenle dünyada organik çaya en yakın ürünü verdiğini söyledi.
Trabzon’daki tesiste Karadeniz doğasının mucizesi en özel topraklardaki bahçelerinde yetişen Türk Çayı’nın en kaliteli çay yapraklarını üretip paketlediklerini söyleyen Hatice Uğur, “Günde ortalama 240 ton kapasitede üretim yapan fabrikamızın kapalı alanı 7 bin 630 metrekare, açık alanı ise 9 bin 111 metrekare” dedi.
500 çeşit ürün
Faaliyete başladığı 1978’den bu yana 184 ülkede markaları tescillenen, 500’den fazla çay çeşidiyle zengin bir ürün yelpazesine sahip olan şirket, çayın yanı sıra kahve ve kahve kreması gibi ürünlerin üretim ve satışını da yapıyor. Adana’da da fabrikası olan Beta Gıda şehirde Beta Tea House, İstanbul’da ise Beta Yeni Han ile hizmet veriyor.
Sürmene’de bulunan çay fabrikasında, Doğu Karadeniz bölgesinin ekolojik yapısına bağlı olarak mayısta başlayan sürgün dönemi ve aralık ayına kadar devam eden hasat dönemi ile Türk çayını uluslararası standartlarda ürettiklerini söyleyen Hatice Uğur, “Türkiye için önemli bir değere sahip çay kültürünü ve bahçeden bardağa kadar ilerleyen çayın yolculuğu süreçlerini değerlendirerek Türk çayının marka değerini artıracak faaliyetlerimize devam ediyoruz” dedi.
Atıklar değerlendiriliyor
Şirket aynı zamanda çay atıklarından katma değerli ürün elde edilmesi için de çalışmalar yürütüyor.
Ülkemizde büyük miktarlarda üretilen çayın atıklarının ekosentez yoluyla organik gübre üretimine dönüştürülmesi, doğal kaynakların korunması ve tarımsal sürdürülebilirlik açısından kritik bir adım olduğunu söyleyen Hatice Uğur, “Bu amaca hizmet etmek için yürüttüğümüz bir projede, ilaç ve gıda endüstrilerinde önemli bir madde olan kafein, çay atıklarından elde edildikten sonra, kalan posa hayvansal ve bitkisel atıklarla zenginleştirilip organik tabanlı bir gübre veya ticari ürüne dönüştürülmekte” dedi.
Bitkisel protein
Siyah çay işleme atıklarından protein ve prebiyotik üretiminin de önemli bir araştırma alanını oluşturduğunu söyleyen Beta Gıda Satın Alma Müdürü Yazgül Uğur Ersöz ise, “Çay bitkisi kuru siyah çay olarak işlendiğinde yüksek oranda karbonhidrat ve protein içeren atıklar oluşmakta. Çeşitli gıda ürünlerinde kullanılabilirliğini değerlendirmek amacıyla çay atıklardan bitkisel kaynaklı protein ve prebiyotik üretilmekte” dedi.