Kovboy filmlerinde oradan oraya yuvarlanan ‘ıssızlık çalısı’ Silikon Vadisi’nde bu aralar... Uzaktan çalışma her geçen gün bir başka teknoloji şirketinde kalıcı hale gelirken ofisten çok kafe-oyun parkı formatındaki dev merkezlerin modası geçiyor
Armut minderler üzerine yayılıp kucağında laptop’la çalışmak, üst kattan alta inerken asansörü ya da merdiveni değil ‘kaydırağı’ kullanmak, ne zaman öğle arası vereceğinin, insan kaynaklarına değil, masa tenisi ya da langırt oynayacağın arkadaşlarının iş trafiğine bağlı olması... Çok değil, daha 6-7 ay önce dünyadaki bütün ofis çalışanlarının hayalini süsleyen şeylerdi bunlar.
ABD’nin Seattle kentindeki Silikon Vadisi, sadece teknolojinin mabedi değil, ofisin de ‘Olmayan Ülkesi’ idi adeta. Google Kampüs ile başlayan ofisten çok kafe - oyun parkı karışımı bir çalışma mekânı yaratma furyası Silikon Vadisi’ndeki tüm şirketlere yayılmış, hatta dünyanın farklı yerlerinde de teknoloji şirketleri bu akıma ucundan kıyısından ayak uydurmaya çalışmışlardı.
Ev gibisi yok!
Oz Büyücüsü filminde Dorothy, sihirli Oz Ülkesi’nden Kansas’taki evine dönmek için kırmızı pabuçlarını birbirine vurur ve durmadan tekrarlar: “Ev gibisi yok! Ev gibisi yok!”
Pandemi başladığından uzaktan çalışmalarına karar verilen ofis çalışanları, masalarının üzerindeki birkaç parça kişisel eşyayı toplarken bu sözü tekrarlıyorlardı.
‘Uzaktan çalışma’ bir zorunlulukla, hatta bir panikle başladı ama geçen altı ayda teknoloji şirketleri, çalışanlarının veriminde ve motivasyonunda başta korktukları gibi bir gerileme olmadığını gördüler. Üstelik artık o eğlencesi kadar işletme gideri de yüksek ofis maliyetlerine katlanmak zorunda değildiler.
Kalıcı oluyor
Geçici olarak başlayan ‘uzaktan çalışma’yı kalıcı hale getiren teknoloji şirketi sayısı her geçen gün artıyor. Facebook ve Microsoft, çalışanlarının Seattle’daki Silikon Vadisi gibi pahalı teknoloji noktalarından ayrılabileceklerini açıkladı. Twitter ve Square da çalışanlarının kalıcı olarak evden çalışabileceklerini duyurdu. Giderek daha fazla teknoloji işçisi evden çalışmayı tercih ederse, teknoloji devleri devasa kampüslerini küçültmeye başlayabilir.
Teknolojinin hayatın ve ekonominin her köşesine yayılması, teknoloji becerilerine sahip çalışanlara olan talebi artırmaya devam ediyor. Bu durum da işverenleri teknolojik yetenekleri bulmaya ve onları şirketlerinde tutmaya itiyor.
Yeni rekabet alanı
Teknoloji şirketleri bir zamanlar çalışanları en güzel ofisler, ikramiyeler ve primlerle cezbettiler. Artık bu firmalar, uzaktan çalışma seçeneğinin onları rekabette bir adım daha ileri taşıyacağına inanıyorlar. Bu hareket aynı zamanda çalışanların herhangi bir yerde yaşamasına izin veriyor ve şirketlerin fiziksel ofislerinin bulunduğu yerlere bağlı olmaksızın dünyanın herhangi bir yerinden işe alım yapmalarına olanak tanıyor.
Teknoloji şirketlerinin renkli ve eğlenceli ofisleri, pandemide başlayan uzaktan çalışma akımına yenik düştü. Her geçen gün başka bir şirket uzaktan çalışmayı kalıcı hale getirdiğini duyuruyor.
Bedenden bağımsız tersine beyin göçü
Uzaktan çalışma, Türkiye’de de pandemide özellikle teknoloji şirketlerinin çalışanlarının ve toplumun sağlığını korumak için başvurduğu bir önlem oldu. Ancak bunun için devletin de birtakım düzenlemeler yapması gerekti. Zira pek çok şirket teknoloji çalışanlarını, kurduğu Ar-Ge merkezinde ya da teknoparklarda konumluyor. Böylelikle de bu çalışanlar için devlet desteklerinden yararlanabiliyor. Destekten yararlanmanın şartları arasında bu çalışanların söz konusu Ar-Ge merkezlerinde ya da teknoparklarda çalıştığını ‘fiziki’ olarak kanıtlaması, örneğin ofise giriş çıkışta turnikeye kart basması gerekiyor. Devlet işte burada düzenleme yaptı ve geçici bir süre için bu kişiler uzaktan çalışsalar da destek vermeye devam edeceğini söyledi.
Destek kalıcı olursa...
Bu düzenleme teknoloji şirketlerini pandemide rahatlatırken geçen haftalarda Meclis’e sunulan bir kanun teklifi, bu şirketlere daha büyük bir umut verdi. Çünkü teklif, Ar-Ge ve teknopark çalışanlarına kalıcı olarak uzaktan çalışsalar da devlet desteği olabileceği yönünde ifadeler taşıyordu.
Şimdi aralarında ülkenin önde gelenleri de olmak üzere pek çok teknoloji şirketi, bu imkânın hem kendileri, hem ülke ekonomisi, hem de çalışanlar için fırsatlar getireceğini düşünüyor. Bu şirketlerin temel hedefinde ise söz konusu destekle tersine beyin göçünü başlatmak var. Bu devlet desteği sayesinde, aradıkları niteliklere sahip kişilere, “Yurt dışında yaşamaya devam ederek bizimle çalışabilirsiniz” demeyi planlıyorlar.
Zeytinyağına 3T formülü
Zeytin hasadı ve zeytinyağı sıkımı başladı. Tutkunları için bir lezzet ve bereket festivali olan zeytin hasadı için Kuzey Ege’deydim. Balıkesir’in Gömeç ilçesinde Güven Asa Zeytinyağları’nın yeni markası Asiltane’yi tanıdım.
Güven Asa Zeytinyağları 11 yıldır sektörde. Asiltane markasını ise geçen yıl çıkarmışlar. Şirket 10 milyon dolar yatırımla hayata geçirdiği tesislerine son dönemde de 11 milyon liralık ek yatırım yapmış.
En büyük iddiaları ‘temizlik’. Hatta bunu formüle döküp “3T” demişler. Yani, “temizlik, temizlik, temizlik”.
İki kere yıkanıyor
Her iki markanın da üretiminin gerçekleştiği Güven Asa Üretim Tesisi’nde, doğayla uyumlu son teknoloji 2 faz ‘ekolojik’ sistem ile zeytinyağı üretiminde yüksek kalite hedefleniyor. Üretime giren zeytinler, Türkiye’de ilk ve tek olan çift yıkama işlemi ile temizleniyor. Böylelikle temiz üretimin yanı sıra zeytin tanelerindeki tarımsal kalıntıları minimum seviyeye getirerek, sağlığa en uygun bir şekilde üretim yapılıyor. Ayrıca, uygun koşullarda kendi zeytin bahçelerinden toplanarak delikli kasalarda üretim tesisine getirilen zeytinler, yine Türkiye’de ilk ve tek olarak kullanılan Ozmos Su Arıtma Sistemi ile içme suyu kalitesindeki suyla iki defa yıkanıyor.
Güven Asa ve Asiltane Yönetim Kurulu Üyesi Hasan İstikbal
Yer altında depolama
Diğer yandan, zeytinyağının üretimi kadar depolama şartları da bir o kadar önemli. Güven Asa Üretim Tesisi’nde, Türkiye’de ilk ve tek olarak hayata geçirilen ve yerin 7 metre altında 18°C 22°C aralığında özel korumalı ve iklimlendirmeli depolama alanları mevcut. Bu sayede, zeytinyağının tazeliği ve kalitesinin uzun süre korunması da maksimum seviyede. Şişelerin dolum işlemleri ise otomatik dolum hatlarında, el değmeden gerçekleştiriliyor ve ardından, kalite kontrol noktalarında kontrol ediliyor.
Noter tasdikli hasat!
Asiltane’nin geçen sezon ilki gerçekleşen Özel Hasat Zeytinyağı noter huzurunda toplanmış, üretilmiş ve şişelenmiş.
Tüm bu işlemler toplam 2 saat 47 dakika sürmüş. Bu yıl işlem süresi 3 dakika daha kısaldı ve 2 saat 44 dakikada tamamlandı.
Hasat 95 kişiyle yapıldı. 58 dakikada, 80 ağaçtan 5 bin 500 kg zeytin toplandı. Bu zeytinler 12 dakikada tesise ulaştırıldı. Zeytinlerin elenmesi, yıkanması ve tüm üretim sürecinin ardından 95’inci dakikada üretimi tamamlandı ve şişelenmeye başladı. 2 saat 44 dakikanın (164 dakika) sonunda ise Asiltane Limited Özel Hasat ürününün şişelenmesi tamamlandı.