İstanbul Müzik Festivali, Sait Faik’in ölümünün 60. yılında Fazıl Say’a eser siparişi verdi. Klasik müzik ile Türk sanat müziğinin yakınlaştığı eserde tiyatro oyuncuları anlatıcı rolünde
Çağdaş hikâyeciliğe yaptığı katkılarla Türkiye edebiyatında bir dönüm noktası sayılan Sait Faik Abasıyanık ölümünün 60. yılında anıtsal bir proje ile anılıyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) Başkanı Bülent Eczacıbaşı’ndan aldım haberi... İstanbul Müzik Festivali Fazıl Say’a ikinci senfoni siparişini vermiş.
Festival, 40. yılında gerçekleştirilen Mezopotamya Senfonisi’nin ardından, Say’la tekrar bir araya gelerek özel bir projeye imza atmış. Fazıl Say, Türkiye edebiyatında bir dönüm noktası sayılan Sait Faik’i notalarda ölümsüzleştirdiği bir eser hazırlamış. Say’ın klasik müzik ile Türk sanat müziğini yakınlaştırdığı eserinde tanınmış tiyatro oyuncuları sahneye çıkacak. Özen Yula’nın yazdığı ve sahnelediği, bir edebiyat-müzik buluşması olan eserde tiyatro oyuncuları Demet Evgar, Songül Öden ve Esra Bezen Bilgin anlatıcı rolünü üstleniyor.
Say: Benim için ilktir
Birsen Tezer, Serenad Bağcan’ın yanı sıra Borusan Quartet, kanunda Hakan Güngör, kemençede Derya Türkan ve vurmalı çalgılarda Aykut Köserli Fazıl Say’la aynı sahneyi paylaşacaklar.
Fazıl Say tamamı makamsal olacağı eseri için, “Bu nedenle benim için bir ilktir ve özeldir; bir klasik müzik bestecisinin Türk sanat musikisine bu kadar yakınlaşmak istemesi sanırım tarihte ilk olacak. Piyano ile kanunun, viyolonsel ile kemençenin diyalog halinde olacağı bir ilk yaratmak istedim” diyor. Proje ile dünyaca ünlü piyanistimiz ilk defa makamsal bir eser yapmış olacak.
‘Yazmasam delirirdim’
Eserin dünya prömiyeri, 25 Haziran Perşembe akşamı Sait Faik’in yaşamının büyük bir bölümünü geçirdiği ve pek çok hikâyesini kaleme aldığı Burgazada’da gerçekleştirilecek. Eser, 26 Haziran’da ise Elginkan Holding’in gösteri sponsorluğunda, Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde dinleyicilerle buluşacak.
Eczacıbaşı, haklı olarak çok heyecanlı... Heyecanı bana da yansıyor. Bu o kadar önemli bir şey ki, Sait Faik’in de dediği gibi, “Yazmasam deli olacaktım!”
Taksim - Salı Pazarı, Bab-ı Ali ve Büyükdere, Venedik’e taşınacak
Bu yıl ilk kez katıldığımız mimarlık bienalinin küratörlüğünü Murat Tabanlıoğlu yapıyor. Diyener’de Tabanlıoğlu ve proje koordinatörü Pelin Derviş’in Ali Taptık, Alper Derinboğaz, Candaş Şişman, Metehan Özcan ve Serkan Taycan’dan oluşan sergi ekibiyle beraber hazırladığı Places of Memory (Hafıza Mekanları) başlıklı eser yer alacak. Projenin çıkış noktasını Murat Tabanlıoğlu’nun hayatının farklı evrelerinde eşik niteliği taşıyan İstanbul’daki üç bölge oluşturuyor. Proje, Taksim-Salıpazarı, Bab-ı Âli ve Büyükdere Caddesi gibi kent mekanlarından hareketle mekan kavramının kendisine odaklanarak ekipteki her bireyin öznel bakışını ortaya koymasına olanak veren bir temel üzerinde yapılanacak.
Sanatın zirvesinde yerimiz 20 yıl sabit
Venedik Bienali dünyanın en önemli güncel sanat etkinlikleri arasında sayılıyor. Özellikle çağdaş sanatla ilgilenenler, dünyanın her tarafından Venedik Bienali’ne koşuyor. Bülent Eczacıbaşı’nın deyimiyle artık bu fuarda bir yerimiz yurdumuz var.
1895 yılından bu yana iki yılda bir düzenlenen bienal sanatın gündemini belirliyor. Bienali, 2013 yılında 500 bine yakın izleyici gezdi. Türkiye, bienale 1991 yılından bu yana katılıyor. 2003’ten itibaren bir mekân kiralanarak Venedik’te ulusal bir pavyonla yer almaya başlamışız. 2007’den bu yana ise Türkiye Pavyonu’nun koordinasyonunu İKSV üstleniyor. Ancak kalıcı bir pavyon olmaması nedeniyle, her bienal için ayrı bir yer kiralanması gerekiyordu.
Bütçesi 2.5 milyon euro
Venedik Bienali’nin iki ana mekanından biri olan Arsenale’de 2014-2034 yılları arasında tahsis edilen bu mekan sayesinde Türkiye, bu yıl ilk kez ulusal bir pavyonla Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde de yer alacak.
Bülent Eczacıbaşı çok önemsediği bu sanatsal aktivite için, “Keşke devlet nezdinde ilgi çekebilse. Bu öyle bir organizasyon ki, bienal döneminde Venedik’i çok sayıda devlet başkanı ziyaret eder. Venedik, dünya sanatının zirvesi çünkü. İKSV’nin çabalarıyla Türkiye ilk kez yer edinebildi. Türkiye’nin bienalde yeri yurdu belli olmuş oldu böylece. Sanatseverler, şahsi bağışçılar var bunun arkasında” diyor.
İKSV girişimi ve 21 destekçinin katkılarıyla tahsis edilen kalıcı mekanın bütçesi ise yaklaşık 2.5 milyon euro imiş.
Görünen o ki, çağdaş sanat alanında olduğu gibi Türkiye’deki mimari ve tasarımı uluslararası arenada tanıtmak için yeni bir kanal açılmış oldu.