Koç’un cenazesinde ve taziyesinde ‘halkın’, Koç Ailesi’ni yalnız bırakmadığını gördüm. Halkın sadece TV, gazete ve sosyal medyadan takip ettiği bir ‘patronu’ bunca sevmiş olmasının, Koç Ailesi’nin bu büyük acı karşısında bir nebze olsun teselli bulmasını sağladığını umuyorum
“Hangisi büyüktü?” diye soran adam önümde taziyelerini sunup efendice merdivenlerden çıkıp gitti. Anladım ki Mustafa Koç başka bir kademeye çıkmıştı. Her insana nasip olmayacak bir kademe. O noktadan sonra tanıdığım insanları bırakıp tanımadığım insanlarla konuştum. Anladım ki bu halk onun gülümsemesini, dolu dolu konuşmasını, kameralar karşısındaki babacan duruşunu çok sevmiş. Bir de tabii sosyal medyanın sanalda da olsa sınıfsız bir dünya yaratmış olmasının bu yakınlıkta payı büyük. Mustafa Koç, sosyal medyadaki paylaşımlarıyla da pek çok kişinin dikkatini çekmiş, kendisine sempati duyulmasını sağlamıştı.
Taziye kabulünün 19.00’a kadar süreceği belirtilmesine karşın gelenlerin ardı arkası kesilmeyince akşamın ilerleyen dakikalarına dek sürdü. Bütün Koç Ailesi bir arada, binlerce insanın elini sıktılar o acılı halde.
Bir annenin en zor anı
Dün cenaze törenindeki mahşeri kalabalık da bu sevgiyle açıklanabilir ancak. Başta Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız olmak üzere bakanlar, muhalefet partilerinin temsilcileri, iş ve sanat dünyasından isimler Mustafa Koç’un cenaze töreninde bir araya geldi. Ve tabii taziye için Divan Otel’e akın eden halk da onu uğurlamak için bu kez Altunizade’deydi.
Anne Çiğdem Simavi hastaneden alınıp holding binasındaki merasime götürülene kadar hastanede kaldı, biricik oğlunun yanından ayrılmadı. Çiğdem Hanım ki oğlunun ömrüne ömür katmıştı. Çiğdem Hanım 2002’de beyin ameliyatı için Amerika’ya götürüldüğünde yanında oğlu Mustafa vardı. Annesinin başındayken doktor ona, ‘’Sizin nefes alış verişinizi hiç beğenmedim bir bakalım kalbinize” dediği için sağlık kontrolünden geçmişti.
Koç, bu vesileyle ABD’de sağlık kontrolünden geçtiğinde kalbine giden 3 damarının tıkalı olduğu saptanmış ve Prof. Dr. Mehmet Öz tarafından ameliyat edilmişti. Annesi Çiğdem Simavi, eşi Caroline, kızları Esra ve Aylin ile New York’tan dönen Koç, Atatürk Havalimanı’nda sağlık durumu hakkında açıklamada bulunmuştu. Çok şanslı olduğunu söyleyen Koç, ‘‘Rahatsızlığım tesadüfen ve çok vakitlice ortaya çıktı. Biraz daha geç olsaydı, herhangi bir komplikasyonun çok tehlikeli olabileceği ifade edildi’’ demişti. Çiğdem Hanım, oğlunun tedavisine böylece vesile olmuştu ama Ali Koç’un da dediği gibi, “Alın yazısı neyse o”...
Mustafa Koç, tam bir aile babasıydı. Yazın Urla’ya yaptığımız bir basın gezisinde kolunda Kayıp Balık Nemo dövmesini görünce çok şaşırmış, sormuştum. Diğer kolunda da eşi ve çocuklarının adından oluşan bir balık resmi vardı yine. Kızlarıyla nasıl daldığını anlatmıştı. İşte o çocuklardan 14 yaşındaki Esra haberi İngiltere’den İstanbul’a gelirken havaalanında aldı.
Aile vefat haberini saklamasına karşın sosyal medyada yayılmıştı haber. Caroline Koç o acılı halinde kızını kendisi karşıladı. Uçaktan inerken önce kendisini görmesini istedi kızının.
Binlerce hayata dokundu
Bir insanı tanıyan en son insan hayatta oluncaya kadar o insan yaşarmış. Mustafa Koç binlerce hayata dokundu, karakterleri üzerinde etkili oldu. Tarkan da dinlerdi, halaya da dururdu. Ait olduğu sınıfa karşın snopluktan uzak tavırlarıydı herhalde onu böylesine kitlelere sevdiren. Biz yanında kasım kasım kasılıp yüksek bilgimizi göstermeye çalışırken o hep doğaldı, samimiydi.
Ahmet Nazif Zorlu’nun, Mustafa Süzer’in cenazede söylediği gibi ‘başka biriydi’. Barcelona gibi dev bir sponsorluk anlaşmasını imzalarken bir kare fotoğrafı zor çekmiştik neredeyse. İşin şov kısmından, kayıt altına alınmaktan hep sıkılırdı. Aşmıştı… En son Haremlique’in yılbaşı partisinde gördüm kendisini… Keyifliydi. Başta Nebahat Çehre olmak üzere Caroline Hanım’ın arkadaşlarına gösterdiği sevgiyi izledim. Şefkatliydi…
Koca Türkiye de dün ona şefkatini gösterdi. Nurlar içinde yatın Mustafa Koç…