Ege’de nar hasadı başladı. Bereketin ve aşkın meyvesi nar, bu yıl da vücudumuza ve ruhumuza şifa verecek, paylaşmanın mutluluğunu yüreklerimize serpecek
Sonbahar bütün güzellikleriyle geldi... Biten yazın ardından hüzünle bakanlara armağanlar uzatarak avutan, “Hayat, nefes aldığın her an şükretmeye değer” dedirten bir dost gibi... İncirler, üzümler, ayvalar, narlar var ellerinde... Ben bu armağanlardan en çok narı severim. Nefaseti bir yana, sürprizli olması bir yana... Ne zaman bir nar kıracak olsam heyecanlanırım. Minik taneleri tabağa döküldükçe artar heyecanım. Hele bu taneleri paylaşabileceğim birileri varsa etrafımda değmeyin keyfime... Bir nardan hepimize yetecek kadar mutluluk çıkar. Nar, berekettir çünkü...
Son yıllarda narın kıymeti daha da bilinmeye başlandı, bu sevindirici bir gelişme... Nar, tatlıdan tuzluya türlü türlü tarifte yer alıyor artık. Taze sıkılmış nar suyunu hemen hemen her yerde bulabiliyorsunuz. Bir zamanlar sadece belli yörelerde bilinen nar ekşisi de neredeyse her eve giriyor. Bir lezzet iksiri olan nar ekşisinin yaygınlaşması, nar üretiminin artmasını, üreticinin emeğinin hakkını almasını sağlıyor.
Herkes bir arada
Narın kültürümüzde de geniş yeri var. Genel olarak bereketin timsali olduğu herkesçe bilinir. Aşk ve tutkunun da göstergesidir aynı zamanda. Eski zamanlarda gençler birbirlerini sevdiklerini nar armağan ederek belli ederlermiş. Türküsü bile var: Şu gelen yar olaydı, elinde nar olaydı...
Bu gelenekleri yaşatan Club Marvy de nar hasadını Bollama Ritüeli ile karşıladı. Ege köylerinin lezzetli bir ritüeli olan Bollama, adak ve şükür üzerinden yola çıkarak hazırlanan bir yemek. Adağı olan kişi “Dileğim gerçekleşirse Bollama yapacağım” der ve yaptığı Bollama’yı paylaştığında bereketleneceğine inanır. İsminden de ipuçları taşıyan bu özel yemek, birçok insanın bir araya gelmesiyle yenir. Bu yüzden adağı olan kişi, yemeği yapacağı zamanı önceden herkese duyurur ve pişirilen yemekler köy meydanı gibi kalabalık alanlarda dağıtılır. Büyük pekmez kazanlarında pişirilen bu adak yemeği, insanların bir diğerinin yediği miktarı görmesini engellemek adına, kazanlardan kaşıkla yenir ve tabaklara servis edilmezdi.
Sanatla iç içe
İşte Marvy’nin bu geleneği tanıtan ve sürdüren etkinliği sırasında bir yandan da olgunlaşmış narlardan kaynayan reçeller, ağaçlardan dökülen meyveler, bolluk ve bereket her yanı sardı.
Bu güzel hafta sonunda Atelier Marvy’de üç sezon boyunca sergi açan tüm sanatçılar da vardı. Damak çatlatan lezzetler, onlardan daha lezzetli sohbetler... Bir sofranın etrafında, paylaşmanın, dostluğun, geçmişin değerlerinin anıldığı ve geleceğe selam edildiği Art&Abundance hafta sonunda Atelier Marvy ise sezonun son sergisinde ressam Kemal Özen’i ağırladı. “Transgresyon” başlıklı solo sergisinin yanı sıra residency çalışması da yapan Özen eserlerini, hem sanatsal pratiğine paralel hem de Ege kıyılarının jeolojisine uygun bir tanım olan “Transgresyon” başlığı altında topladı.
Bir nardan çok mutluluk çıktı yine... Başka bir mutluluk da turizm adına. İki gün boyunca İstanbul’dan nar hasadına katılmak ve Bollama ritüelini yaşamak için Kuşadası’na gelen konuklarını yoğun iş temposuna karşın bir an yalnız bırakmayan Club Marvy’nin yaratıcısı Ece Tonbul, Avrupalı turistlerin bu yıl dönmeye başladığını, Türkiye’nin yeniden tatil rotalarına girdiğini söyledi. Eylül aynını sonuna yaklaşmamıza karşın Club Marvy’in misafir portföyü de bu sözleri teyit ediyordu. Almanya, İngiltere, Fransa, İsviçre’den gelen yabancı müşteriler, bollama ritüeline bizden önce koştu, Burhan Öcal ve Dolapdere Big Gang performansında bizden çok coştu. Otelin büyüleyici atmosferinde bir anda karşınıza çıkan sergileri, sanat eserlerini bizden daha büyük bir ilgiyle izledi. Hadi hayırlısı diyoruz.
Çocuk oyuncağı mı bu!
Hafta sonunda yolum gençler için adeta bir nefes vahasına dönüşen Maçka Parkı’na düştü. 16. İstanbul Bienali’nin, Koç Holding desteğiyle şehre kalıcı bir eser bıraktığını gördüm. Kuşağının en yaratıcı sanatçılarından Monster Chetwynd’in masallardan ve mitolojiden esinlenerek yarattığı oyun alanı formundaki heykel, Maçka Sanat Parkı’nda İstanbul’un çocuklarıyla buluşuyor. Chetwynd’in İstanbul’un sokak kedilerinden, Yerebatan Sarnıcı’ndaki Medusa heykelinden ve İtalya’daki Bomarzo Bahçeleri’nden ilham alarak, 16. İstanbul Bienali’ne özel olarak bir çocuk parkı mizanseniyle kurguladığı Gorgon’un Oyun Alanı başlıklı açık hava enstalasyonu, Şişli Belediyesi’nin de desteğiyle Maçka Sanat Parkı’na yerleştirilmiş.
‘Hayal edebildiğiniz her şey gerçektir’
20. yüzyıl sanat dehası Pablo Picasso böyle demiş. İzmir sevgisine ve kente kattıklarına, “tutkularım” diye adlandırdığı ilgi alanlarına ve onların dönüştüğü büyük projelerini yıllardır ilgi ile izlediğimiz Lucien Arkas’ın da yıllar önce ilk sohbetimizde Arkas’ın yolculuğu ve büyüme hikâyesini anlatırken “Her şey hayal etmekle başladı” dediğini hatırlı-yorum. Çok enteresan değil mi, Picasso da, “Hayal edilen gerçektir” diyor.
2011 yılında açılan ve tamamı ücretsiz gezilebilen 19 sergi yapan Arkas Sanat Merkezi 20’nci sergisinde Picasso’yu İzmir’e getirdi.
Genç Picasso
Paris’ten İzmir’e uzanan bir köprü vazifesi gören sergide, Picasso’nun tüm hayatı boyunca etkilendiği gösteri dünyasına ait eserler ilk kez gösteri teması altında bir araya geliyor.
Sergiyi birlikte gezerken sohbet ettiğim Paris Picasso Müzesi Müdürü Laurent Le Bon, “Burada amaç yeni bir Picasso sergisi yapmak değildi. Bizim için önemli olan Picasso’ya bakışı yenilemekti” dedi. Lucien Arkas konuyu detaylandırdı: “Herkes onun kübizmini bilir. Biz yaşlı Picasso’yu biliyoruz daha çok aslında. Genç ve farklı yönlerini bilen az. Picasso’nun kostüm, tiyatro sahneleri, dekor perde tasarımları da yaptığı niye bilinmesin? Sergiyi gezenler bunları da görecekler ve çok şaşıracaklar.”
Serginin açılışına İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Fransa Başkonsolosu Bertrand Buchwalter da katıldı.
Açılıştaki kalabalık ve yoğun ilgiden çok mutlu olan ve “Doğru bir iş yaptığımızı görüyorum” diyen Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas, Arkas Sanat Merkezi’nin tarihi binasında Picasso gibi bir sanatçıyı ağırlamanın, onun gösteri dünyasına olan tutkusunu kapsamlı bir sergi ile ziyaretçiler ile paylaşabilmenin önemli olduğunu söyledi.
EKAV’da iki sergi
EKAV / Eğitim, Kültür ve Araştırma Vakfı, sezona iki ayrı sergi ile başlamış. Çağdaş sanatın iki önemli ismi Bilge Alkor ve Pınar Yoldaş’ın son dönem işlerinin yer aldığı “Witnesses” ve “Ecophilia” sergileri 16. İstanbul Bienali ile eş zamanlı olarak, 19 Ekim’e kadar Ekavart Gallery’de sanatseverlerle buluşuyor.
Melekler ve şeytanlar Bilge Alkor’un elinde ışık kırılmaları, renkler ve gölgeler arasında ete kemiğe bürünüyor. Pınar Yoldaş ise “evini sevmek” (ecophilia) kavramından yola çıktığı eserlerinde, dünyanın ortak evimiz olduğunu hatırlatıyor. Sergi, bu bağlamıyla bienalin temasıyla da örtüşüyor.