Türkiye, koronavirüs tedavisinde gösterdiği başarıyla dünyada öne çıktı. Prof. Dr. Neşe Kavak, bunun, Sağlık Bakanlığı’nın, Bilim Kurulu’nun desteğiyle hazırladığı tedavi protokol kitabı sayesinde olduğunu, yeni vaka sayısındaki artışın 19 Mayıs’ta duracağını söylüyor.
BBC’den sonra CNN International da, Türkiye’ye muhabir göndererek en kalabalık yoğun bakımlardan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Acil Servisi’nde Türkiye’nin pandemiyle nasıl mücadele ettiğini araştırıp yayınladı. Her iki kanal da ABD ve Avrupa’nın aksine hiçbir yatak kapasitesi sorunu olmadığını ekrana taşıdı, uyguladığımız tedavi yöntemlerini anlattı.
Türkiye ölüm oranının en düşük olduğu ülkelerden. Amerika’da ölüm oranı yüzde 5.3, Fransa’da 17.7, İtalya’da 13.3, İspanya’da yüzde 10.3, Belçika’da 14.2, Türkiye’de ise yüzde 2.4’lerde...
Peki, Türkiye bu başarıyı nasıl yakaladı? Amerika ve Avrupa’da kaos yaşanır, insanlar hastane koridorlarında yaşamlarını yitirirken, salgını nasıl bu kadar kontrollü yönetebildik? Konuyla ilgili sorularımı özellikle Amerika, İtalya, Fransa’yı yakından takip eden ve ilk günden bu yana isabetli tespitleriyle dikkatleri çeken Academic Hospital Yönetim Kurulu Başkanı ve Kadın Hastalıkları, Doğum ve Perinatoloji Uzmanı, Uluslararası Perinatoloji Akademisi Üyesi Prof. Dr. Zehra Neşe Kavak’a sordum.
Dünyanın en iyi 25’inci üniversitesi olan, önemli bilimsel çalışmalarıyla tanınan Singapur Üniversitesi’nin son çalışmasına göre Türkiye’de vaka artış hızının 19 Mayıs’ta sıfıra yaklaşacağını savunan Prof. Neşe Kavak başarının temelinde; tedavi protokollerinin Sağlık Bakanlığı tarafından çok erken dönemde, tek merkezden hazırlanarak, bütün sağlık kurumlarına aynı anda gönderilmesi ve izolasyon önlemlerinin çok akıllıca ve tam zamanında uygulanmasının bulunduğunu söylüyor.
“Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ileride çok daha iyi anlayıp değerlendireceğimiz bir salgın yönetimi sergiledi” diyen Kavak, hastalıkla ilgili son güncel bilgileri paylaştı.
Açık, net, güncel
Salgını ABD ve Avrupa’dan daha iyi yönettik. 11 Mart’tan itibaren Türkiye nasıl bir yol izledi?
Bir doktor ve hastane işletmecisi olarak yaşadığımız deneyimde en önemli unsurun, Sağlık Bakanlığı’nın hızlı yaklaşımı sayesinde ilk iki hafta içerisinde hastaneye giren hastalara nasıl bir tedavi uygulayacağımızı bilmemiz noktasında yaşandığını düşünüyorum. Sağlık Bakanlığı tedavi kitapçığını yayınladı ve sürekli güncelledi. Kitapçık bilim kurulu üyeleri tarafından sürekli güncellenerek tüm özel ve devlet hastanelerine tek elden sürekli gönderiliyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın başında olduğu kurul işi tek bir merkezden yönetiyor. Kitapçıkta ne yapacağınız tek tek yazıyor. Doktor olmayan bir insan dahi bunu okuduğunda hastaya nasıl davranacağını biliyor. O kadar açık, net ve güncel çünkü. Bu başarı dünyanın hiçbir ülkesinde görülmedi.
Sağlıkta devrim
Başarıdaki diğer unsurlar neler?
Sağlık sisteminin gücünden kaynaklanıyor. Son 15 yılda sağlık sektöründe yaşanan büyük devrimin ve şehir hastanelerinin devreye girmesiyle artan yatak kapasitesinin etkisi çok büyük. Dünyanın hiçbir ülkesinde devlet, özel hastaneler dahil olmak üzere, ilacı verip, tedaviyi ücretsiz yapmadı. Bu noktada Türkiye’de gerçek anlamda sosyal devlet gerçeğini yaşadı. Türkiye vakalarını iyi yönetti.
Bakın Türkiye’de şu anda 25 bin aktif yoğun bakım yatağı var. 100 bin kişiye düşen yatak sayısına baktığımızda, sayı Almanya’da 29, İtalya’da 13, Fransa’da 12, Türkiye’de ise 40! Erken teşhis ve tedaviyle, yoğun bakıma giren ve entübe olan hasta sayımız düşüyor. Sağlık Bakanlığı çok erken dönemde, Türkiye’de daha vaka görülmeden ilaçları stokladı. Avrupa’daki hastalar ilaca ulaşamıyor maalesef.
Öte yandan, bizde hasta belirti verir vermez, test sonucunu beklemeden akciğer tomografisi sonucuna göre hemen tedaviye başlandı. Tüm bunlar bizi dünyadan ayrıştırdı.
ABD geç kaldı
Dünya bu tedaviyi uygulamadı mı?
Amerika, İtalya, Fransa’daki meslektaşlarımızla sürekli iletişim halindeyiz. Sıtma ilacı hidroksiklorokin ve azitromisin bizde ilk basamak tedaviyi oluşturuyor. Amerika’da ilaçların kullanımına izin veren kurum olan FDI, 28 Mart’a kadar ilacın kullanılmasına izin vermedi. Trump, FDI üzerinde büyük baskı kurdu. FDI, 28 Mart’tan itibaren ancak seçilmiş vakalarda hidroksiklorokinin kullanımıyla ilgili sınırlı bir onay verdi. Tazminat davalarından korktukları içim kararı da doktorlara bıraktılar. Bu süreç Amerika’ya zarar verdi, çok zaman kaybettiler.
Avrupa’da sistem yok
İtalya peki, onlar da ilacı kullanmadı mı?
Doktorlar ne yapacaklarını bilemedi orada. İtalya ve Fransa’da bizdeki gibi tedavi protokolleri tek elden yönetilmedi. Orada her kurum tedavi protokollerini kendileri belirliyor. Merkezi sistem yok. Bazı hastanelerde birçok ilaç hastaya aynı anda verildi. İlerleyen aşamada bunun doğru olmadığı görüldü. Bazı hastanelerde ise yoğun bakımda ağır hastalara sınırlı olarak hidroksiklorokin veriliyor. Bu, ölüm oranlarında çok önemli bir ayrışma yarattı.
Hastaların yarısı belirti vermiyor
Bazı kişilerin belirtileri göstermedikleri halde hastalığı geçirdiklerini duyuyoruz? Bu nasıl anlaşılıyor?
Kovid-19 olanların yüzde 50’si belirti vermiyor. Bununla ilgili üç çalışma var. Biri İzlanda örneği, diğerleri Japonya açıklarında karantinaya alınan Diamond Princess gemisi ve İtalya’daki bir kasaba. Gemide ve kasabadaki herkes karantina altına alındı. Herkesi test ettiler. Sonuçları birbirine çok benzeyen bu üç örnekte; gemideki 3.700 kişinin tamamına test yapıldı mesela. Yüzde 50’si hastalığı asemptomatik olarak geçirdi. Gemideki 712 kişi ise Kovid pozitif çıktı. Ölüm oranı yüzde 2 seviyesinde gerçekleşti.
19 Mayıs umudu
Dünyayı, tüm bilimsel çalışmaları takip ediyorsunuz. Ne zaman normale döneriz?
Bu noktada, bulaşıcılık katsayısı önemli bir gösterge. Normalde bir pozitif hasta 5. gününde 2.5 kişiye bulaştırıyor. 30’uncu günde 400 kişiyi enfekte ediyor. Enfeksiyonu kontrol altına alabilmek için oranı bire düşmesi gerekiyor. Merkel başarı tanımını şöyle yaptı: “Bir kişi sadece bir kişiye bulaştırıyorsa enfeksiyon kontrol altındadır.” Almanya ve Fransa şu anda bu noktaya yaklaştı. Biz de bulaşım hızında bu orana yaklaştığımızda önlemleri rahatlatacağız. Türkiye’de de bayram sonrasında kısıtlamaların kademeli olarak kaldırılması gündeme gelecek. İzolasyon, maske takma, el hijyenine devam edeceğiz.
Bu arada Singapur Üniversitesi’nin 24 Nisan tarihli son veriler ışığında yapıp, paylaştığı matematiksel bir örneklemenin sonuçları çok önemli. Çok ciddi araştırmalar yapan üniversitenin yeni çalışmasına göre Türkiye’de, 19 Mayıs’ta yeni vaka yaşanması duracak gibi görünüyor.
Tedbiri elden bırakmayalım
Hal böyleyken, karantina tedbirleri çok mu sıkı uygulanıyor acaba?
Acaba bir bardak suda fırtına mı koparılıyor diyenler de var. Özellikle Amerika’da. Bizim 82 milyon nüfusumuz var, hiç belirti göstermeden hastalığı atlatanları eklediğimizde, Türkiye’de ölüm oranı yüzde 1 düzeyinde öngörülüyor. Ama sizin başınıza geldiğinde yüzde 100 olur. Ölüm oranları düşük olsa da, herkes aynı anda hastalanır ise sağlık sistemi çöker.
İpleri erken gevşetirsek, enfeksiyonun yeniden güçlendiğini görebiliriz.
İspanya gribi iki yıl sürdü. Birinci salgın o kadar ölümcül değildi, ama ikinci salgında insanlar öldü.
Türkiye’de tedavi protokollerinin tek merkezden başlaması, ilacın aynı anda tüm hastanelere gönderilmesi, tüm hastalara aynı şekilde davranılması, kanımca ölüm oranlarının düşük olmasının en önemli nedenlerinden birisi oldu. Tabii sahadaki 1 milyon 100 bin sağlık çalışanının fedakârca çalışması, bilgi birikimleri, bu başarıda büyük paya sahip. Doktorlarımızın yoğun bakım tedavileri konusundaki tecrübeleri, krizi yönetme becerileri de çok önemli. Un, şeker, tüm malzeme hazır ama onu kavuracak birisine ihtiyaç olur. Bu tür kriz dönemlerinde olayların tek bir merkezden yönetilmesi önemli. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bu noktada salgını muazzam yönetti.
Hastalık geç geldi, erken gidecek
Singapur çalışmasına göre Türkiye salgına geç girdi, erken çıkıyor diyebiliriz o halde...
Tabii ama önlemleri gevşetmezsek. Bu araştırmaya göre mesela 30 Ocak’ta ilk vakası görülen ABD’de yeni vaka sonlanması 8 Temmuz, ilk vakanın 19 Şubat’ta görüldüğü Almanya’da ise vaka sıfırlanması 29 Mayıs olarak öngörülüyor. Bu çalışma Türkiye’de alınan karantina yöntemlerinin ve tedavinin diğer ülkelere göre çok etkin olduğunu gösteriyor. Biz insanları yüzde yüz karantinaya almadık. Ama karantina önlemleri tam zamanında alındı. Hem ekonomi durmadı hem de salgından en az zararla çıkan ülkeler arasına girdik. Türkiye modeli başarılı ve akılcıl.