Tarihi, coğrafyası, mozaikleri ve yemek kültürüyle adeta bir hazine sandığı olan Gaziantep’ten herkese davet var. Başkan Şahin, “Pandemide çok özlediğimiz sofraları yeniden kuruyoruz. Haydi 15-18 Eylül’de Gastroantep’e gelin” diyor.
Gastronomi kuşkusuz günümüz dünyasının yükselen yıldızı. Üniversitelerde ardı ardına gastronomi bölümleri açılırken, bu bölümlerin puanlarının da her yıl yükseldiği dikkatlerden kaçmıyor. Gastronomi, bugün bir kenti dünya ligine taşıyabiliyor.
O yüzden yerel mutfakların, yerel gıdaların korunması ve dünyaya tanıtılması büyük önem taşıyor. Bunu en iyi başaran şehirlerden biri Gaziantep.
Tarihten, güneşten süzülüp gelen, kentin adıyla anılan bu kadim mutfak artık dünyanın dört bir yanına yayılmış durumda. Kuşkusuz bunda Gaziantep Gastronomi Festivali’nin (GastroAntep) katkısı çok büyük.
Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nin, Gaziantep Valiliği koordinasyonunda ve Gaziantep’i Geliştirme Vakfı (GAGEV) iş birliğinde 15-18 Eylül tarihleri arasında, bu yıl 4’üncüsünü düzenleyeceği Uluslararası Gaziantep Gastronomi Festivali (GastroAntep), dünyaca ünlü Michelin yıldızlı şefler, gurmeler, yaşam koçları, diyetisyenler, gıda üreticileri, gastronomi öğrencileri, tarım üreticileri, tedarikçiler, akademisyenler ve sektör temsilcilerini bir araya getirecek.
Dünyanın radarında
Festivale günler kala Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ile İstanbul’da Atatürk Kültür Merkezi’nde bir araya geldik. Büyük bir heyecan ve gurur yaşıyor Başkan Şahin. Tarihiyle, coğrafyasıyla, mozaikleriyle, yemek kültürüyle bir hazine sandığına benzetiyor Gaziantep’i. “Evet, elimizde açtıkça yeni bir hazinenin çıktığı bir sandık var. Asıl mesele, bu sandıktaki hazineyi korumak, zenginleştirmek ve dünyaya gösterebilmek. Çok şükür ki biz artık bunu başarabiliyoruz” diyor.
Ama bu öyle kolay olmamış, çok ciddi bir emek, sabır ve süreç gerektirmiş. Başkan Şahin, o süreci şöyle anlatıyor: “Uluslararası ağlarda yoktuk. 2014 yılında Yaratıcı Şehirler Ağı’na hızlı bir şekilde başvurup, ‘Biz dünyanın en büyük mutfaklarından biriyiz’ dediğimizde ne kadar doğru bir yoldan başladığımızı gördük.”
Muhabbet ballanıyor
Yeme, içme denilen şeyin aslında bir ekonomi, diyalog ve tanıtım olduğunun altını çiziyor Başkan Şahin. Pandemiyle evlerine çekilen insanların tekrar sofralarda buluşmak istediğini söylüyor. GastroAntep ile sofraların yeniden kurulacak olmasından, salgında yalnızlaşan insanların muhabbet edeceğinden dolayı ayrı bir mutluluk yaşıyor ve şunları anlatıyor: “Gaziantepli kahvaltıda, öğlen yemeğinde ne yiyeceğini, şu an kiminle nerede ne yiyeceğini, hafta sonu ne pişireceğini, hangi çeşit köfte yapacağını, kebap yapacağını konuşuyor. Elimizde koca bir hazine var. İşte bu hazineyi sizinle taçlandırmak için GastroAntep’te buluşuyoruz.”
Kutnu, Dior tasarımlarına giriyor
Şahin’in verdiği bilgiye göre, kentin tarihi kutnu kumaşını da yakında Dior tasarımlarında göreceğiz. Bu başarı hikâyesini Başkan Şahin’in anlatımıyla aktarıyorum: “2014 yılında Gaziantep’te kutnu kumaşı üreten iki tane el tezgâhı kalmıştı ve iki usta da çok yaşlanmıştı. Gönüllü 10 tane arkadaşımızın olduğu bir grup oluşturduk. 10 gönüllü beyinden ‘Kutnia’ diye bir marka doğdu. Dior, 2023’te kutnuyu tasarımlarında kullanma kararı aldı. Marka Nişantaşı’ında da mağaza açtı.”
Başkan Fatma Şahin’in üzerindeki kuş, balık motifli ceket kutnu kumaşından yapılmış. Şahin, motiflerin Zeugma müzesindeki mozaiklerden ilhamla tasarlandığını, bu ceketle İtalya’ya gittiğinde herkesin hayran kaldığını söyledi.
Şabut balığı üzerine menengiç kahvesi
Başkan Fatma Şahin, festivale herkesi davet ediyor ve ekliyor: “Fırat Nehri’nin balığını Rumkale’de insanlara tattırmak istiyoruz. Sizleri, Rumkale’de coğrafi işaretini aldığımız menengiç kahvemizi içmeye davet ediyoruz. Fırat’ın şabut balığını tattırmak istiyoruz. ‘Bu şu anda şifa. Alzheimer’ı önlüyor. Bunu bilim dünyası söylüyor’ Bir maniniz yoksa 15-18 Eylül’de Gaziantep’i ajandanıza almanızı öneriyorum.”
Medusa’nın başı bu ara çok kalabalık!
Yenilenen Yerebatan Sarnıcı bu ara herkesin dilinde. Ben de durumu yerinde tespit için kalkıp gittim. Yerebatan Sarnıcı’nın kapısından Divan Yolu’na uzanan kuyruk ilk başta gözümü korkutsa da yılmadım! Kapıya ulaştığımda giriş ücretinin yabancılar için 190 TL, yerli ziyaretçiler için 50 TL, öğretmen ve öğrenciler için ise 20 TL olduğunu gördüm. Müze Kart geçmiyor. Sarnıcın içine doğru uzanan yürüyüş yolları Ağlayan Sütun, Medusa Başı gibi eserleri yakından incelemeye fırsat veriyor.
Heykel sergisi
Işıkların kırmızıdan beyaza dönmesi farklı fotoğraf kareleri imkânı sağlıyor. Sarnıca yerleştirilen çağdaş sanat eserleri de öyle. Küratörlüğünü Mahir Polat’ın yaptığı 14 heykel sanatçısının eserlerinin yer aldığı sergi ziyaretçileri büyüledi. Ayrıca, bazı duvarlara yansıtılan lazer görüntülerle ziyaretçiler için küçük sürprizler hazırlanmış. Ziyaretçilerin son derece yoğun olması, sarnıcın mistik havasını biraz kaçırıyor tabii. Belki kışa doğru bir daha gelip Medusa’yla baş başa dertleşirim diye düşünüyorum.