Yavaş yavaş normalleşiyoruz. Ancak yine de bu bayramda ziyaretler daha kısıtlı olacak. Bayram ikramlarında da korona sürecinde yıldızı parlayan internet öne çıkacak. Şölen İcra Kurulu Başkanı Çoban, sinyali Anneler Günü’nde aldıklarını söylüyor
Önümüzde iki bayram var. Bu yıl Şeker Bayramı’nda ziyaretler, el öpmeler, misafir ağırlamalar olmayacak. Ama bayram deyince akla çikolata, şeker, tatlı gelir. Peki bu bayramı nasıl geçireceğiz?
Bunun için Şölen Çikolata İcra Kurulu Başkanı Elif Çoban’ı aradım. Malum, Şölen Gaziantep’ten çıkıp dünyaya yayılan bir çikolata markası. Yüksek teknoloji donanımlı Gaziantep ve İstanbul fabrikalarında el değmeden üretilen ürünleri Amerika’dan Maldivler’e kadar 120 ülkeye ihraç ediyorlar. Dünyada Biscolata, Milango, Ozmo, Boombastic, Luppo, Lokkum, Nutymax gibi dünya markalarıyla tanınıyorlar.
İzolasyona devam
Elif Çoban, satışları olumsuz etkileyecek olmasına karşın bayramda sosyal izolasyon kuralına uyulması çağrısını yineledikten sonra şu detayları verdi: “Bayram ziyaretleri yapabileceğimiz günlerden geçmiyoruz. Hepimiz bu bayramı kendi küçük ailelerimizle, minik sürprizlerle evimizde şölene dönüştüreceğiz. Normal koşullarda Şeker Bayramı’ndaki satışlarımız, Kurban Bayramı’nın yüzde 40 üzerinde gerçekleşir. Bu sene doğal olarak satışlar, Kurban Bayramı’nda daha iyi olur. Senaryolarımızı buna göre oluşturduk. Vaka artış hızının sıfıra indiği, hayatın daha normale döndüğü Kurban Bayramı’nda çifte bayram yapacağız inşallah.”
Tüketici tercihi
İnternet satışlarında bir patlama yaşandığını söyleyen Çoban, korona günlerinde hediyelerin de duygusallaştığı ve daha kişiselleştiğine dikkat çekiyor. İnsanların artık çiçek gibi çikolata siparişlerini de e-ticaret üzerinden verdiğini söyleyen Çoban, “Misafirliğe gitmeden önce çikolatasını göndermeye başladı insanlar. Anneler Günü’nde bir genç adamın başka şehirdeki annesine çikolata siparişi verdiğini gördük. Kozmetik sektöründe e-ticaret hep iyiydi. Korona döneminde gıda sektöründe de adeta patlama yaşandı” dedi.
Luppo’yu dünya sevdi
Sektörlerinde gıda güvenliğinin çok önemli bir olgu olduğunu vurgulayan Çoban, “Gaziantep’te büyük yatırımla endüstri 4.0 fabrikamızı kurduk. Girdi ile ürün çıktısı süreklilik arz eden, el değmeden, tam otomasyon ortamında üretildiği için global markalar arasına girdik” dedi. Görüşmemizde korona günlerinin simgeleri arasına giren Luppo’nun en çok ihraç edilen ürün olduğunu da öğrendim. Çoban, “Bu ürün Şölen’i Şölen yapan markalarımızdan birisi. Full otomasyon ile üretme avantajımız sayesinde lezzet maliyet dengesi de çok uygun oldu. Ülke olarak her açıdan kendi kendimize yetebiliyor olmalıyız. Böylesine hassas bir dönemde gıda güvenliği büyük önem taşıyor. Gıda üzerine çalışan tüm markaların yaptıkları yatırımların ne kadar doğru olduğu bu krizde daha iyi anlaşıldı” dedi. Şölen’in lokomotif ihracat ürünü olan Luppo için sıraya girildiği kadar varmış yani!
Hiç ders almıyorlar!
Koronaya bile razıydık. Hayatımızda sabit bir ajanda oluşmuş, dikkat bozukluğumuz dağılmıştı. Korona baskılandı ya, hemen nur topu gibi gündemlerimiz oldu; ticaret savaşları, kur savaşları, boşanan çiftler, kiracı ev sahibi kavgaları... Ekonomide zayıf zamanımızı kollayıp, ta Londra’lardan fırsatçılık yapıp doları büyük paralar kazanmak için TL üzerinde büyük oyun çevirenler...
Finans piyasalarının ruhunda vardır spekülasyon. Ama kimse de kusura bakmasın, TL karşılığını bulamayacak kadar çok dolar alıyorsan, işlem yasağını hak etmişsin demektir.
Onları da gönder!
İngiltere’ye bir çift sözüm daha var. İngiliz basınında, bizden aldıkları sağlık ekipmanlarının içinde üç beş ameliyat önlüğü standartlara uymadığı ve ödenen 400 bin doların iade edilmesi gerektiği yönünde haberler çıktı. Rica ediyoruz kendilerinden, hediye olarak gönderdiklerimizi de iade etsinler. Onlar da standartlara uymuyordur! Şahane olan sağlık sistemlerinin riske girmesini istemeyiz!
Biz kime gidelim?
Asıl sözüm ise tabii Trump’a... Şunun şurasında iki gündür yaşadığımız, vakalar düşüyor sevincimizi kursağımızda bıraktı. Sabah akşam Çin’i suçluyor. O tazminat dedikçe anlıyoruz ki ticaret savaşları yeniden başlayacak. Artık dolar, euro bir inip bir çıkarken kalbimize Allah yardım etsin. İçimden Cem Yılmaz’ın repliği geçiyor: Peki biz kime gidelim? Gerçekten şu yaşadığımız lanette bizim ne günahımız var? Sabah akşam laboratuvarlarda amacı insan ırkını korumak mı yoksa azaltmak mı olduğu konusunda en ortalama zekâya sahip insanın dahi kuşkuya düştüğü deneyler yapıyorsunuz. Dünyanın canına okudunuz. Çin’e yaptırım uygulayacaksınız. O paraları çatır çatır alırsınız da, peki biz kime gidelim? Malum, “Grip bu grip, geçer” sözlerinizle bizi de siz kandırdınız. Dünya sizin yüzünüzden fakirleşti, insanlar işsiz kaldı, evlerde tencere kaynamıyor. Süper gücün başındasınız ya, size inandı dünya... Söyleyin ha, biz kime gidelim! Size gelelim, biz de size dava açalım!
Milli parklar açılıyor!
Hayat güya 11 Mayıs’tan sonra kontrollü rahatlatılacaktı. Biz rahatı pek bir severiz! Hemen koyverdik. Geçen hafta başından beri sokaktayız. AVM’lerimiz bile rahatladı! Açılmaları için alınmış bir karar yok. Ancak 11 Mayıs’ı duydular ya, onlar da açılıp saçıldılar. Şükür ki milli parkımız AVM’ler de açılacak. Tabii ki milyonlarca insanın ekmeğini kazandığı üretim, dağıtım ve tedarik zincirinin devamlılığı çok önemli. Benim vurgulamak istediğim şu, hayat bıraktığımız yerden devam etmeyecek, etmemeli! Yeni normal denilen kavramı herkes özümsemeli. Yani sosyal mesafeye her daim dikkat etmek, hijyene azami önem göstermek, maskeyi vücudumuzun bir parçası yapmak...