Yalnız Avrupalılar değil elbette... Yerli - yabancı binlerce kişilik sanatsever ordusu o sergiden bu sergiye yetişmeye çalışırken İstanbul’un trafiğine trafik kattı. Sanatın etkisiyle başlayan hareket lüks restoranlardan sokaktaki simitçiye kadar yansıdı
İstanbul, dünyanın en yoğun şehirlerinden biridir. Ama bugünlerde bir başka yoğun... Şehirde geçen hafta sanat etkinliklerine, sergilere yetişme telaşıyla binlerce insan, kilitlenmiş trafiğe karşın semtler arasında koşturup durdu.
Karaköy, Nişantaşı, Adalar, Maslak, Taksim çevresinde görmeye hasret kaldığımız Avrupalı turistler de sanatın çekim alanın-daydı.
16. İstanbul Bienali, Çağdaş Sanat Fuarı Contemporary İstanbul yanı sıra bienale paralel sergilerin şehrin her yerine dağıldığı ge-çen hafta Nişantaşı civarında Beymen Brasserie başta olmak üzere, akşamüstü tek bir restoranda dahi yer bulmak neredeyse imkânsızdı.
Abdi İpekçi Caddesi’nin köşesinde tezgâhını açan simitçi, “Abla ne oluyor simit yetiştiremiyorum” diyordu.
Davetler doldu taştı
Otoparklar doluydu, metro doluydu. Sanat davetlerinde binlerce kişi ağırlandı. Üniversite öğrencileri sanat projelerinde iş buldu, catering sektörü yiyecek taşıdı. Beymen, Vakko gibi mağazalar başta olmak üzere perakende sektörü de sanatın bereketinden payı-na düşeni aldı. Vehbi Koç Vakfı’nın, Dolapdere’deki yeni binasına taşıdığı Arter’in davetinde en az 1.500 kişi vardı, 16. İstanbul Bienal davetine de en az bu kadar insan katıldı.
Ali Güreli ve Suzan Sabancı Dinçer’in, Contemporary İstanbul’un açılışı için Ulus 29’da verdiği davet aynı şekilde çok kalabalıktı. Bienal ve Contemporary davetinde Tate Modern’den, Guggenheim’dan, New Museum’dan en az 40 kişi ile tanıştım. En önemlisi davetlerdeki yabancı gazeteci sayısıydı. Bu yıl daha önce hiç görmediğimiz kadar yabancı koleksiyoner de vardı. Demirören ailesinin sanat haftası için İstanbul’a gelen yabancı misafirleri onuruna verdikleri yalı davetinde tanıştığım İtalyan koleksiyonerlerin Türk sanatına yoğun ilgisini gözlemledim.
Bienal ve Contemporary için İstanbul’a gelen yabancılar, hem sanat eserlerinin hem de İstanbul’un güzelliklerinin tadına vardı.
Milliyet farkı hissedildi
Sanat turuma tarih boyunca farklı kültürleri bir araya getiren Büyükada’daki bienal mekanlarını gezerek başladım...
Ardından, koleksiyoner Ece Kurdoğlu ve sanatçı İnci Ertuğ ile birlikte Çağdaş Sanat Fuarı’nın ön izlemesine katılıp Contemporary Istanbul’da her yıl yeni bir projeyle yer alan Milliyet Sanat Dergisi’nin galerisini ziyaret ettik. Milliyet Sanat’a ayrılmış özel etkinlik alanına gelenler, empresyonizm akımının öncülerinden Fransız ressam Pierre-Auguste Renoir’ın “The Swing” (salıncak) isimli tablosunun canlandırmasıyla karşılaştılar.
Sanata katkı sorumluluğu
Sanatın önemini kavrayan ilk işadamlarından birisi Erdoğan Demirören’di. Milliyet, sanata desteğinde Erdoğan Demirören’in çizdiği yolda yıllardır emin adımlarla ilerliyor. Sakıp Sabancı, Erdoğan Demirören gibi vizyoner iş insanları Kore’nin geleceğini yıllar önceden görmüşlerdi sanki...
“İstanbul’u konuşuyorduk, şimdi Kore nereden çıktı!” diyebilirsiniz. Kore’de büyük ailelerin, önemli şirketlerin çoğunun birer müzesi var. Kore’de, sanata katkı büyük bir sosyal sorumluluk olarak görülüyor.
Çok boyutlu bakış geleceği tasarlıyor
Günümüzde sanat, tasarım, teknoloji hepsi artık iç içe geçmiş durumda, gelecek bu şekilde tasarlanıyor. Koleksiyoner iş insanlarından Ebru Özdemir’in, “Her şey çok boyutlu oluyor ama aslında öncü ve en ileride olan her zaman sanat” sözleri de bunu doğruluyor. Gerçekten de sanat, mimarlık, teknoloji, tasarım, artık hepsi birlikte hareket ediyor. dDf’in ev sahipliğinde, İstanbul’un en güzel tarihi binalarından Eski Şapka Fabrikası’nda açılışı yapılan Kemal Akorak’ın Şahmeran adlı sergisi buna iyi bir örnek. Bienale paralel açılan sergilerden birisi olan Şahmeran’ı mutlaka görün.
Yıllar sonra kapılarını, “Bütün Gezegen İçerideydi” sergisi ile açan Maçka Sanat Galerisi’ne de bu gözle uğrayın. Deniz Artun küratörlüğünde davet edilen ön dört sanatçının, bu dünya tamamen yaşanmaz olduğunda başka dünyalarda, başka bedenlerde nasıl varolabileceğimizi araştıran eserleri ile karşılaşacaksınız.
Sanatçılar multidimensional oldular ve geleceği tasarlıyorlar. Hem de güncel sorunlara hitap ediyorlar. Dünyayı yok oluşa sürükleyen 7. Kıta temalı bienal gibi.
Türkiye’nin geleceğine inanç pekişti
Çağdaş Sanat Fuarı dün itibariyle kapılarını kapattı. Sanat haftasından birkaç anektod:
Arter’in, Dolapdere’deki, etrafına duvar örmeyen, arka bahçesi semtin sokaklarına açılan binası çok konuşuldu. Ücretsiz ziyaret edilebilecek sergi binasıyla da ulaşılabilir sanatın simgesi gibiydi...
Cem Yılmaz her zaman olduğu gibi bu yıl da fuarı gezdi, selfie çektirmek isteyenler yine rahat bırakmadı.
Murat Pilevneli’nin sergi açılışları üst üste rötar yaptı. Önce Dolapdere’deki açılışı aksadı. Saat 18.00 olarak bilgi geçilen açılışa gidenler içeri giremedi. Olabilir, New York’taki açılışlarda da bazen aksamalar olur. Ancak Pilevneli Gallery’nin hemen ertesi gün Mecidiyeköy’deki açılışında da gecikme yaşanması sanat haftasının konuşulan konularından oldu.
Ekonominin iyi olduğu yıllarda sanat adeta patlama yaşardı. Şimdilerde ise görünen o ki sanat öncü oluyor. Geçen hafta İstanbul’da yaşadığımız canlılık bunun teyidi gibiydi. Ve bu anlamda geçen hafta İstanbul’da canlılığı görüp de Türkiye’nin geleceğine umut beslemeyen hiç kimse olamaz.
Yarına yatırım
Sanat hayatı canlandırıyor, ekonomiyi ihya ediyor. Seyahatim nedeniyle katılamadığım Eskişehir Odunpazarı’nda açılan OMM gibi mesela... Erol - Rana Tabanca çifti iki güne yaydıkları müzelerinin açılışında, 1.500’ü konaklamalı olmak üzere binlerce kişiyi ağırladılar. Eskişehir’e kent dışından gelen konuklar 2 gün boyunca şehirde kaldılar... İstanbul’dan giden konuklar için iki hızlı tren kiralandı, özel uçak kaldırıldı. Bunlar deli bütçeler! İş dünyası memleketin yarınları adına bunu yapıyor. Evimizde üç kişiye verdiğimiz yemekte dahi çıkan bütçe ortada, OMM, Arter müzesi gibi devasa sanat yatırımlarının milyon dolarlı bina maliyetleri bir yana iki binli, üç binli ağırlamaların tek başına bütçesi bile kendi çapında bir ekonomi yaratıyor.
Bienal sürüyor
Akbank’ın sponsorluğunda düzenlenen Contemporary İstanbul dün itibariyle bitti. Bienal ise kasım ortasına kadar açık. Mutlaka ziyaret edin. İKSV tarafından, Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen 16. İstanbul Bienali, 10 Kasım’a kadar ücretsiz olarak gezilebilecek. İzleyici trafiği bienalin yüzbinlerce izleyiciye ulaşacağını gösteriyor.
Dünyanın radarındayız
Geçen hafta açılan İstanbul Bienali’nin dış basındaki yankıları...
Louisa Buck, BBC Radio 4’da 13 Eylül akşamı yayımlanan Front Row programında İstanbul Bienali izlenimlerini anlattı. İstanbul’un güzelliğinden de övgüyle bahsedildi.
Tanınmış sanat editörü Gareth Harris, bienal deneyimlerini The Art Newspaper okuyucularıyla paylaştı.
The Art Newspaper’ın Fransız edisyonundan Alix Germain, bienalle ilgili detayları gazetenin hem basılı versiyonundan hem de online sitesinden okuyucularıyla paylaştı.
ABD merkezli sanat yayını ARTnews, Sonbaharda Görülmesi Gereken 32 müze ve bienali derlediği haberinde İstanbul Bienali’ne de yer verdi.
ABD merkezli Architectural Digest, A-list sanatçıların yer aldığı 16. İstanbul Bienali’yle İstanbul, Architectural Digest’in ekimde ziyaret edilecek en iyi 5 tasarım destinasyonu seçkisinde yer aldı.
Alman günlük gazetesi Süddeutsche Zeitung yazarlarından Till Briegleb’in, Nicolas Bourriaud ile gerçekleştirdiği röportaj gazetede yayımlandı.
Condé Nast Traveler’ın her ay için seyahat fikirleri önerdiği Travel Ideas for Now sayfasında, İstanbul Bienali’nin detayları verilerek şehre gelmeyi çekici kılan bir etkinlik olduğu yazıldı.
Bu yansımalar iki açıdan çok önemli. Öncelikle İstanbul’un, Türkiye’nin sanat etkinlikleriyle gündemde olması güzel bir gelişme. Bunun yanında bu haberler, sanat turistlerinin sayısının her yıl artacağının da göstergesi.