Cinsiyetten dine, kültürden siyasete çeşitli farklılıklar içinde yaşıyoruz. Bazen bizden farklı diye insanlardan nefret edebiliyoruz. Peki, onları hiç anlamaya çalıştınız mı?
Empati sözcüğünü günlük konuşmalarımızda kolayca kullanıyoruz. Akadaşımıza, eşimize dertlenirken, “Aman hiç empatik değilsin” deyiveriyoruz. Aslında üç temel öğesi olan empati öyle kolayca kuruluveren bir şey değil ne yazık ki... Önce kendimizi karşımızdaki kişinin yerine koymalı. Ama bu yetmiyor, duygularını düşüncelerini ve yaşam biçimini tam olarak anlamalı. Ancak bu bilgilerle doğru davranışı gerçekleştirdiğimizde empati kurulmuş oluyor.
Geçen şubatta, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Müslüman Toplumlar Özel Temsilcisi Farah Pandith ve Yahudi Düşmanlığıyla Mücadele Özel Temsilcisi Hannah Rosenthal tarafından dünya toplumunu empatiye davet eden çok önemli bir hareket başlatıldı.
‘Nefrete Karşı 2011 Saat’ adı verilen bu hareket farklı ırklar, dinler, sınıflar, kültürler ve cinsiyetler arasında empati oluşturmayı amaçlıyor. Hareket herkesi kendisinden farklı olan için bir şeyler yapmaya çağırıyor. Birbirimizi algılamaya, anlamaya çok ihtiyacımız olan ve özellikle şekil kaynaklı nefretin
İş dünyası, TOGEM’in 150’nci ana sınıfı yemeğinde buluştu. Emine Erdoğan, fikir annesi olduğu eğitim seferberliği için ‘Ana sınıfı olmayan okul kalmasın’ projesini de açıklandı
Türkiye’de ana sınıfı eğitimi yaygın değil. Daha çok özel okullarda verilen eğitimse pahalı. Devlet okullarında verilen ana sınıfı eğitimi ücretsiz. Ancak devlet okullarında ana sınıfı sayısı çok sınırlı. Eksikliği gören Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan bu konuda yurt dışı örneklerini de inceleyerek fikir annesi olduğu Toplumsal Gelişim Merkezi’nin (TOGEM) eğitim seferberliği başlatmasını istedi. Böylece aldığı yardımlarla ihtiyaç sahibi kişilere yiyecek, giyecek eğitim ve sağlık konularında yardımcı olan TOGEM, okullar yapıp Milli Eğitim’e bağışladı.
Ana sınıfı sayısı 150’ye çıktı
Geçen yıl sonunda 62 adet ana sınıfı yaptıran TOGEM, Bilfen Okulları’nın patroniçesi Zeynep Öztürk, inşaatçı Ali Ağaoğlu, Tülin Demirören, Revna Demirören, Roman’ın sahipleri Suzan-Turgut Toplusoy, Çiğdem Kamer, Aysel Doğan, Göksel Gümüşdağ, Nihat Özdemir ve Songül Çağlayan gibi hayırseverlerin yaptığı bağışlarla ana sınıfı sayısını 150’ye çıkardı. Projenin fikir annesi Emine Erdoğan önceki gün
'Aşk-ı Memnu’da Bihter’in kullandığı çantalarıyla tanıdığımız Serra Türker’in, Misela marka tasarım çantalarının anneler günü koleksiyonu için verdiği Harvey Nichols'daki davetine katıldım. Hal böyle olunca Revna Demirören, Dilek Türker, Feryal Gülman, Demet Sabancı Çetindoğan ve Ayşe Bilgin’le sohbetimiz de annelik üzerine oldu. Revna Demirören son gözağrısı oğlu Cemal’in, geçen yıl kendisi için çizdiği çiçek resmini “Seni seviyorum” sözcükleriyle hediye edişinden söz etti. Herhalde tüm anneler için çok güzel bir hediye olmalı.
Demet Sabancı Çetindoğan, kızı Pırıl 20 gün erken doğup hazırlıksız yakalandığındaki korkusunu anlatırken, gözlerindeki ışıltıdan o duyguların çoktan gerilerde kaldığını anladık.
Feryal Gülman ise çeşitli tedavilerden sonra ve geç gelen anneliğini nasıl hasretle beklediğini anlattı. Dilek Türker de kızı Serra Türker’in, minicikken kendisine hediye olarak yaptığı kağıttan çantayı asla unutamıyor.
Louboutin'ler kapış kapış
Tabii tüm annelerin de kendi anneleri vardı ve çocukluğumuzdaki anneler günlerini hatırladık. Çocukluğu hatırlayıp oyuncakları unutmak olur mu? Herkes eline sevdiği bir oyuncağı alıverdi, o anı fotoğraflamamak olmazdı
Milliyet’in satışıyla ilgili merak edilenleri bizzat Yıldırım Demirören’e sordum. Yıldırım Bey, dinamik ve özellikle gençlerin elinden düşürmek istemeyeceği kaliteli bir gazete istiyor. Milliyet’i eski şaşaalı günlerine kavuşturmayı hayal ediyor
Hepimiz yaşımız ilerlediğinde hem fiziksel hem de ruhsal olarak çocukluğumuzdaki masumiyeti özlüyoruz. Dünyayı henüz anlayamadığımız, insanoğlunu yeterince tanımadığımız o günlere geri dönmek istiyoruz. Fakat bir yandan da o günlerin çaresizliğini hatırlıyoruz. Olayların tamamen bizim kontrolümüzün dışında geliştiği, neredeyse hiçbir yaptırım gücümüzün olmadığı ve büyüklerin dünyasındaki çaresizliğimize geri dönmek istemiyoruz. Kimsesizler yurdunda yaşayan çocukların bu çaresizliği daha yoğun yaşadığını düşünüyorum. Onlar, büyüdüklerinde belki de bu günlere bir daha hiç geri dönmek istemeyecek. Beşiktaş Kadın, Aile ve Çocuk İstişare Heyeti Başkanı Revna Demirören, telefonda, “Çocuk Esirgeme Kurumu’ndaki çocuklara, tebessümle hatırlayacakları bir 23 Nisan kutlaması yapmak için çok çabaladık. Senin de Berkay’la (yeğenim) birlikte bizimle olmanı istiyorum” dediğinde aklımdan bunlar geçti ister istemez.
Bin çocuk, bu şenliği
Yaz geliyor, fazla kilolar stres kaynağı. Aman dikkat stresin kendisi en büyük kilo kaynağı çünkü. Diyeti bırakın, stresi azaltmaya bakın
Unilever’in davetlisi olarak geçen hafta Almanya’daydım. Heilbronn adında minik, şirin bir kasabada... Kaldığım otelde sabah uyanır uyanmaz, pencereyi açtım. Akan nehrin paralelindeki iki yoldan geçen bisikletliler, hava durumuna bakmadan günlük koşularını yapan insanlar, sabah yürüyüşünü yapan çiftler ve bütün bunlarla bütünleşen sükunetle karşılaştım. Bu karşılaşmanın bende yarattığı dinginlik, kısa süre sonra yerini anlayamadığım bir tedirginliğe bıraktı.
Neden böyle barış dolu bir ortam bende tedirginliğe yol açıyor diye düşündüm. Sonra yaşadığım sabahı, İstanbul’daki herhangi bir sabahla karşılaştırdım. Güne şehrin abartılı sesiyle başlamak, her yeni gün “Bugün acaba neler olacak” diye düşünmek, politikanın iniş çıkışları ve politik gündemdeki bitmek bilmeyen sansasyonel olaylar... Sosyal ve bireysel hayatta karşı karşıya kaldığımız şiddet, gün be gün yaşanan öfke patlamaları insanı aslında o kadar tedirgin yapıyor ki, insan bu tehlikelerin olmadığı ortamlarda dahi bir tedirginlik yaşıyor. Sanki böyle bir şey olamazmış,
Şenliği nostaljik 23 Nisan sınıfı konseptiyle tanıtanZuhal Şeker, öğrencilik yıllarına döndü.
"Sinema sirke çok benzer. Sinema olmasaydı, bir sirk yöneticisi olabilirdim. Sirk de sinema gibi katıksız bir teknik, kesinlik ve doğaçlama karışımıdır. Böyle aynı zamanda yaratma ve yaşatmayı seviyorum" diyor sinema devi Federico Fellini.
Sirk lafı geçince hepimizin içi pır pır ederdi çocukluğumuzda, o büyülü dünyayı nefesimizi tutarak heyecanla izleyebilmek için can atardık. Sinema da öyle, hele günümüzün teknolojisiyle çocuk filmleri çeşit çeşit dünyalar seriyor miniklerin önüne.
Okul öncesi eğitim seferberliği başlatan TOGEM’in Ankara şubesi de devreye girdi. Emine Erdoğan’ın himayesinde kurulan TOGEM Ankara’nın açılışına iş ve cemiyet hayatının önde gelen isimleri katıldı
Yapılan araştırmalar altı yaşına kadar çocukların zihinsel ve fiziksel gelişiminin tamamlandığını gösteriyor. Bu yaşa kadar edinilen davranış biçimleri hayat boyu sürdüğünden okul öncesi eğitim bütün dünyada giderek daha çok önemseniyor.
Okul öncesi eğitim alan çocuklarda okula devam oranlarının ve okul başarısının daha yüksek olması da konuyu gündemde tutuyor. Emine Erdoğan’ın himayesinde kurulan Toplumsal Gelişim Merkezi (TOGEM) binlerce yoksul aileye yaptığı yardımların yanı sıra bir süredir okul öncesi eğitimi yaygınlaştırmak için çabalıyor.
Milli Eğitim’e devrediyor
Nakdi yardım kabul etmeyen TOGEM şu ana kadar yardımseverlerin desteğiyle 100 anaokulu yaptırdı. Üstelik okulların önemli bir bölümü doğu illerine yapıldı. Beş yıl önce Doğu’da gezici ana okulu projesiyle yola çıkan TOGEM bağışlarla yaptırdığı okulları Milli Eğitim’e devrediyor. Eğitim çalışmalarına iş dünyasından da tam destek geliyor.
Geçen hafta İngiltere Başkonsolosluğu’nun tarihi atmosferinde Roman firmasının 2011 ilkbahar yaz koleksiyonunun defilesini izledim. Katalog çekimleri de konsolosluktaki Pera House’da yapılmış. 2003’teki bombalamadan sonra etkinlikler konusunda son derece ketum davranan konsolosluğun böylesi detaylı çekim ve defileye nasıl izin verdiğini merak ettim. Roman’ın patroniçesi Suzan Toplusoy, aylarca uğraşıp önce çekimler için izin almış. Çekimler sırasında Başkonsolos Jessica Hand ile tanışmış ve koleksiyonu sergileyeceği defileyi de ‘5 çayı’ konseptiyle yapma istediğini paylaşmış. Hand, “Olur” demiş. Böylece ‘Modern Romantizm’ temalı 56 parçalık defile, izleyenleri mest eden atmosferde yapılmış.
Konferans mayısta
Mayıs ayında ‘4'üncü İstanbul Moda Hazır Giyim Konferansı’ yapılacak. 5-6 Mayıs tarihleri için İstanbul Kongre Merkezi’yle anlaşılmış. Yabancılara davetiyeler gönderilmiş. Fakat aynı tarihlerde aynı bölgede Birleşmiş Milletler’in toplantısı yapılacağından güvenlik nedeniyle izin verilmemiş. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Yönetim Kurulu Üyesi Suzan Toplusoy, konuyu Başbakanlık dahil ilgili her yere taşımış. “Yabancı