İhtiyaç duyduğumuz oksijenin yüzde 70’i denizlerde üretiliyor. Dünya’nın Güneş’ten aldığı enerjinin yüzde 93’ünü okyanuslar depoluyor. Dolayısıyla, insan hayatında denizlerin yaşamsal önemi var. Ancak diğer yandan nüfus artış hızıyla birlikte su kirliliği de hızla artıyor. Veriler her yıl 6.4 milyon ton plastiğin okyanuslara boşaltıldığını gösteriyor. Türkiye ise kişi başına düşen yıllık ortalama 1430 metreküp suyla su yoksulu olma yolunda ilerliyor. Veriler gösteriyor ki su sorunu yalnız hükümetlerin değil şirketler, sivil toplum kuruluşları, bireyler olarak hepimizin gündemine girmek zorunda. İşte Aras Kargo da doğayı koruma vizyonuyla suyu gündemine alan şirketlerden biri. 2014’te ‘Doğa Dostu Araslar’ platformunu kuran şirket, 2 yıldır TURMEPA (Deniz Temiz Derneği) ile Türkiye’nin kıyılarını temizliyor.
Çalışanlar gönüllü
Aras Kargo çalışanları aileleriyle birlikte iki yıldır şehir şehir gezip Türkiye’nin kıyılarını temizliyor. TURMEPA işbirliğiyle çalışan ‘Doğa Dostu Araslar’ bugüne kadar 2 ton çöp toplayarak, bu atıkların deniz yerine geri dönüşüme gitmesini sağladı. 2016 yılında İstanbul Kınalıada, Samsun Atakent, İzmir Çiğli ve Fethiye kıyılarını temizlediler. Bu sene ise
Geçen hafta CCN Holding CEO’su Mehmet Ali Bayar’dan bir davet aldım. Süleyman Demirel’in başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı dönemlerinde dış politika danışmanlığını yapan Mehmet Ali Bayar, merkez sağın dağılmasının ardından aktif siyaseti bırakıp özel sektörde çalışmaya başlamıştı. Murat Çeçen’in kurucusu olduğu, Azerbaycan başta olmak üzere yurtdışı müteahhitlik işlerini üstlenen, sağlık alanında da Mersin, Ankara gibi dev şehir hastaneleri yapan CCN Holding’in CEO’su olarak TED İzmir Koleji için davet edince biraz şaşırdım. Meğer CCN Holding sağlık sektörüne de yatırım yapmış.
Ankara TED Koleji epeyce uzun bir süredir franchise modeli ile büyüyordu. İbrahim Çeçen’in büyük oğlu Murat Çeçen eğitim sektörüne olan ilgisi nedeniyle kolejin İzmir ve İzmit’teki okullarını üstlenmiş. Mehmet Ali Bayar ile 2014-2015 öğretim yılında Urla’da açılan TED İzmir Koleji’ndeyiz. Alaçatı sokaklarında güneşli bir günde, 7’den 70’e herkesin katıldığı TED İzmir Koleji’nin sponsor olduğu 29 Ekim Cumhuriyet Koşusu öncesi okulda yaptığımız sohbette, grubun eğitim yatırımları stratejisini dinliyoruz.
Sanat akademisi
Bayar, İzmir’in yanı sıra TED’in (Türkiye Eğitim Derneği) İzmit’teki okulunu da açan holdingin,
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre her yıl dünyada 500 bini aşkın kadının meme kanseri nedeniyle ölüyor. Oransal olarak bakılırsa da her sekiz kadından biri risk taşıyor. Ne kadar yüksek bir oran değil mi! Meme kanseri, neredeyse nezle kadar yaygın bir hastalık. Ama o yaygınlıkta gündeme geldiği söylenemez, hastalanan organ ‘meme’ olduğu için bu konu konuşulurken sesimizin tonu hep biraz düşerdi. Neyse ki dünyada ekim ayı, meme kanseri farkındalık ayı oldu da bu hastalığı daha yüksek sesle dile getirir olduk.
Ekim ayı boyunca pek çok kurum ve marka, meme kanserine dikkat çeken faaliyetler yürütüyorlar. Avon da bu markalardan biri. Avon, satış temsilcileriyle doğrudan pazarlama yöntemiyle çalışıp müşterisiyle yakın ilişki kurduğu için yürüttüğü sosyal sorumluluk projelerinde de hedef kitleyi tam 12’den tutturabiliyor.
Özellikle de konu, atılan tüm adımlara, elde edilen tüm gelişmelere karşın hala çoğu toplumda kadınların kendi aralarında ve kısık sesle konuştuğu meme kanseri olunca... Tüm dünyada ortalama 12 müşteriye sahip 6 milyon Avon temsilcisi var. Bu çok güçlü bir ağ. Kadınları ilgilendiren bu kadar önemli bir soruna ilişkin olarak bir anda on milyonlarca kadına ulaşabileceği
İstanbul’da kurumsallaşan, insanların tüm kodlarına riayet ettikleri etkinliklerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Onlardan birisidir Gala Modern davetleri. Katılımcıları aylar öncesinden tatlı bir telaş alır. ‘Ne giyeceğim, o geceye kadar kaç kilo verebilirim?’ kaygısı yaşatır.
Beymen gibi lüks markalarda kim hangi kıyafeti aldının çetelesi tutulur, pişti olunmasın diye satış temsilcileri ciddi efor harcar. Ama endişeli sanatseverler için kıymetli bir strestir bu.
Gece gelip kırmızı halılar serildiğinde hakikaten İstanbul’un tüm kalburüstü kesimi oradadır.
Ancak stres bitmez; gecede sandalye alanlarla, koca masayı alanlar arasında yaşanır bu kez rekabet. Sandalye alanlar, gecenin geliriyle yapılanları görünce, eşine neden masa almadığı serzenişinde bulunur. Kıymetli bir serzeniştir bu da; çünkü sandalye, masa, eser satışları ve bağışlarla öğrenciler okuyor. Gala hazırlıklarını konuşmak için İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, Gala Modern Komite Üyeleri Esra Ekmekçi, Okşan Sanön ile gecenin bu yıl ki destekçisi Emaar Square’ın CEO’su Cenk Arson ve Kıdemli Pazarlama ve Satış Direktörü Arzu Uludağ ile Emaar’da buluştuk.
Ana destekçi Emaar
Gala Modern’in ana
Diziler artık hayatımızın vazgeçilmezi… Özellikle kadınlar dizide konunun yanı sıra dekoru, oyuncuların kıyafetlerini de izliyorlar ki bu çoklu algılama yeteneği, reklamcılara “ürün yerleştirme” alanını yarattı. Sofra ürünleriyle başladığı ticari yolculuğunda evin her alanına yönelik ürün geliştirmeye dönük bir sürece evrilen Karaca da, yelkenini ‘dizi aşkı’ rüzgarıyla şişiren markalardan oldu.
Pek çok popüler diziye sponsor olan, ürün yerleştiren ve kısa sürede piyasanın önde gelen markalarından biri olan Karaca’ya Türkiye dar gelince önce doğuya, sonra da batıya yöneldi.
Şirket şimdiden Viyana’da üç mağazaya ulaşmış durumda. Karaca’nın ikinci kuşak patronlarından Karaca Grup CEO’su Fatih Karaca, İran, Azerbaycan gibi ülkelere girdiklerinde, buralardaki tüketicilerin, ürünlerini Türk dizilerinden tanıdıklarını gördüklerini, Avrupalı tüketicide de bilinirliği artırmak için benzer stratejiyi uygulayabileceklerini söylüyor.
Kriz eşittir fırsat
Pompeu Fabra’da eğitimini tamamladıktan sonra 2008’de, tam da krizin patlak verdiği günlerde şirketin başına geçen Fatih Karaca, televizyonla ilişkilerinin başlamasının da aynı tarihlere denk geldiğini belirtiyor. Bir, ‘kriz eşittir fırsat’ öyküsü
'İnsan hayatının şekillendiği en önemli devre 0-6 yaş grubu. O yaşa kadar özellikle oyun oynama veya oynayamama hali sonraki yıllarda yaşanacak hayatın da provası gibi.’
Bu sözler Türkiye’ye yollar, köprüler, barajlar inşa edecek kadın mühendis sayısının artmasını misyon edinen Limak Yatırım Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Özdemir’e ait. Kendisi de bir mühendis.
Çanakkale Köprüsü, 3. Havalimanı, İskenderun Barajı gibi projelerde mühendis çalışma arkadaşlarıyla birlikte sabahlara kadar çalışıp değerlemeyi yapan, teklifi hazırlayan ekibin bizzat parçası olan bir mühendis.
Mühendislik elçileri
Özdemir, pembe baretler için üç yıl önce devlet üniversitelerinde okuyan kız öğrencilere burs programı başlattı. Ardından zaman içinde hepsi birer mühendislik elçisi haline gelen üniversiteli kızlarla, Hakkari’den başlayıp Anadolu’daki liseleri gezerek kız öğrencilere mühendislik nosyonu aşılamaya çalıştı. Şimdi ise projeyi temele, 0 - 6 yaşa indirdi. Okul öncesi yaştaki çocuklara yönelik etkinliklerle onların bilimle ilgilenmeleri, oyunlarla matematiği sevmeleri, keşfetmeye meraklı olup mühendisliğe ilgi duymalarını sağlamaya çalışacak.
Oyun oynayan mutlu
Almanya’da 1.2 milyon nitelikli işgücü ihtiyacının olduğunu söyleyen Oktay Erciyaz, ‘Bu rakam 2030 yılında 4 milyona çıkacak. Türkiye’de yaşayan ailelere tavsiyem, çocuklarınıza Almanca öğretin’ dedi
Türkiye dahil Avrupa’da 17 ülkede faaliyet gösteren insan kaynakları, personel ve tesis yönetimi grubu Trenkwalder Group’un CEO’su Oktay Erciyaz, Avrupalı şirketlerin 5 bin mühendis ve sağlıkçı aradığını söyledi. Türkiyeli mühendislerin de başvuru yapabilmesi için Almanca bilmesi zorunluluğuna dikkat çeken Erciyaz, çalışma izinleriyle ilgili olarak ise, “Bu bir bürokratik süreç, çalışma izni başvuru sürecinde de yardımcı oluyoruz” diyor.
Türkiye’de nitelikli işgücü yetişmesi zorunluluğuna dikkat çeken Erciyaz ekliyor: “Yüzde 5 büyümek yetmiyor. Türkiye kişi başına 25 bin dolarlık gelir rakamını yakalayamazsa, yurt dışına ucuz işgücü gönderen ülke konumundan kurtulamaz.”
Giden Türkler artıyor
Hayatı boyunca, “Vazgeçmeyin” şiarıyla gençlere örnek olan Mustafa Koç adına verilen ilk ödüller, başarıyı dirençle yakalamış iki sporcunun ellerinde yükseldi.
Bir insanı tanıyan son insan ölene kadar o insan yaşarmış... Önceki gece Mustafa Koç anısına oluşturulan spor ödülleri töreninde Caroline Koç’u dinlerken bu söz geliyor aklıma. Cenazesine yüz binlerin aktığı Mustafa Koç öyle güzel yaşatılıyor ki yokluğunda da dokunduğu hayatlarla sonsuza kadar yaşayacak.
Ödüle layık görülen milli sporcu Gizem Girişmen’in dediği gibi: “Asıl başarı hayatlara dokunmaktır. Ben de Mustafa Koç gibi hayatlara dokunmak istiyorum.”
Türkiye’nin en köklü ve varlıklı ailelerinden birinin mensubu olan Mustafa Koç, hep ihmal edilenlerin yanındaydı. Çocuklar, kadınlar, engelliler, öğrenciler ve evet sporcular. Topraklarımızın, sporculara da iyi davrandığı söylenemez. Yaşamında kendi hayatını ayna gibi tutarak genç insanlara ‘vazgeçmeyin’ sinyalini verdi hep.
Büyük hayatlar
Havada, karada, suda yapılabilen her sporda başarılıydı. Dalıyordu, maket uçak uçuruyordu, dünyanın bir ucuna gidip fotoğraflar çekiyor, golf, yelken turnuvaları, rallilere katılıyordu. Adına düzenlenen spor ödüllerini kazananlar da onun