Hulu’nun Türkiye’ye gelmesi, pek sürpriz sayılmaz. Bir ülke, ‘Cepten dizi izlemeye fazlasıyla meraklı ise pazarın tartışmasız en iyi müşterisidir. Gerçi bizde ‘korsan izleme’ alışkanlığının hayli gelişmiş olduğunu da söylemekte fayda var. Korsan izlemede 7.3 milyar ‘tık’lamayla altıncı sıradayız. Bir yandan internet olayına düşkün bir ülke, diğer yandan para vermeden, ‘Kaçak nasıl izlerim?’ konusunda ‘uzman’ bir izleyici profili...
Gelelim sadede; geçenlerde söz sahibi bir mevkide bulunan, sektörde yıllardır tanıdığım bir isimle konuşuyorduk. “Dijital platformların işi zor. Hiçbir yenilik yok. Sinema kanallarını seyrediyor musun? Netflix’ten sonra buralarda film izlenir mi?” dedi. Tabii ki yatırım meselesi... Evet,
bir dönem dijital platformlar vazgeçilmezdi. Özellikle, film konusunda... Bugün aynı şeyi söylemek mümkün değil. Ee dizi işi de pahalı, bak Digiturk, yan çizdi “Anlaşamadık” diye! Sadece bir maç ve spor yayınları kaldı. Menüdeki ‘yabancı
‘Tutunamayanlar’, TRT’nin yeni dizisi... Fragmanıyla dikkat çekti. Ev ahalisi ilk bölümü seyretti ve “İzleriz” dedi. ‘Leyla ile Mecnun’la karşılaştırma yapıp duruyorlar. Ya bir bırakın kendi haline... Bir görelim işi, sonra bıdı bıdı yaparsınız. Hemen altını çizeyim, öyle 80-90 dakika komedi olmaz. Dram olur, gözyaşı dökersin, ortalama üç dakika bakışırlar, idare edersin. Onlarda bile biraz alengirli kantarın sanatsal tarafını kaçırdın mı, olmuyor. Onun için
her hafta ‘espri yapacağım’ diye uğraşmanın da bir sınırı vardır. Bu, taş çatlasa, 50 dakikadır. Sonra söylemedi demeyin!
Hangi grup izler?
Bizde izleme oranları gruplara ayrılmış durumda... AB’si var, CD’si var. Aslında hepsi birbirinin içinde... Hani üniversitesi bitirmiş, para kazanan bu projeyi takip edecek diye bir kural yok. Asgari ücretle geçiniyor, pazara arada gidiyor grubuna dahil, hatta orta terk olması da bu diziyi izlemez anlamına gelmez. Bu grupların içinde olmayan, TRT’yi terk edeli uzun yıllar olan bir kitle mevcut. İşte bu
Şu sıralar yerli diziler ara verdi. Ev ahalisi, “Bari yabancı izleyelim” dedi. Şimdi gençler kızacak; “Dinazorlar, hâlâ yerlileri izliyor, yeni keşfetmişler bizim tarafı” diye alay da edecek. Mecburiyetten, birçok yerli yapıma katlanıyorum, samimiyetle söyleyeyim. Biz ev ahalisi olarak kuzey ülke işlerini severiz. Karanlıktır ama gerçekliği pat diye vurur, sosa filan batırmaz, duygusala takılmaz. ‘Borderliner’ da böyle bir polisiye... Üç bölüm izledik. “Bugünlük yeter, kafamız şişti” dediler. Niye? Yerli dizilerin senaryolarına alışmış beyinlerin, bu kadar fazla bilmeceyi kaldırması kolay olmuyor. Bunu anladık.
Tobias Santelman başrolde, mesela polis eşcinsel. Vatandaşın hali, gidişatın içinde kaybolup gitti. Kahve içer gibi, suç mahalli araştırmada sıradan bir öpüşme mesela... Takmıyorsun, dizinin labirentinde ilerliyorsun... Bizde bir ‘Kılıç Günü’ oldu, anlatılır
durur, takılıp durduk da ne oldu?
‘Mesih’ dediler...
Uyku kaçtı... Hani öyle bir saat ki, kaçacak zaman
‘Atiye’yi izlerken eşim daha başında, hani şu Atiye ile Zühre’nin (Atiye’nin anneannesi Meral Çetinkaya döktürdü) ilişkilerini görünce; “Valla bu Defne Kaman” dedi. ‘Bir çırpıda okudum, çok kapsamlı bir eser, neden bu kitaplardan yararlanmamışlar?” diye de sordu. Çünkü dizinin gidişatı alt metinle dolu değildi. Bir kurgunun içinde ‘tuz biber’ niyetine serpiştirilmiş, ezoterik soslar ihtiva ediyordu. Heyecan ve merak dozu iyi ayarlanmıştı. Hatta sezon sonu bölümüyle çok zeki bir geri dönüş yapılmıştı. Bir kenara koyduk. Derken, kitabın yayınevi Everest Yayınları açıklama yaptı, ‘Atiye’ dizisinin, Buket Uzuner’in ‘Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları’ romanlarıyla bir ilişkisi yok” dedi. Çünkü, dizideki bazı karakterleri Uzuner’in serisindeki karakterlere (Defne Kaman, Umay Nine ve arkeolog Güneş) benzetenler oldu. Bir esinlenme var mı?
İlginç hikayeler...
Biraz araştırınca, bazı ilginç hikayelere rastladım. Uzuner; ‘Uyumsuz
Bu konuda en kapsamlı araştırma olduğu yazıldı; tam 700 bin saat 2001 yılından bu yana kanal kanal incelendi. Kadının ve erkeğin ekran karnesi çıkarıldı. Fransa’da İNA (Institut National Audiovisuel)önderliğinde, bu kuruluşta araştırma mühendisi olarak çalışan David Doukhan’ın yaptığı bir araştırma. Büyük bölümünü oluşturan 2010-2018 arası, kadın-erkek eşitsizliğinin çarpıcı oranlarını ortaya koyuyor. Kadınların ekranda görüşlerine yer verilen sürenin oranı yüzde 32.7...Bu konuda en kapsamlı araştırma olduğu yazıldı; tam 700 bin saat 2001 yılından bu yana kanal kanal incelendi. Kadının ve erkeğin ekran karnesi çıkarıldı. Fransa’da İNA (Institut National Audiovisuel)önderliğinde, bu kuruluşta araştırma mühendisi olarak çalışan David Doukhan’ın yaptığı bir araştırma. Büyük bölümünü oluşturan 2010-2018 arası, kadın-erkek eşitsizliğinin çarpıcı oranlarını ortaya koyuyor. Kadınların ekranda görüşlerine yer verilen sürenin oranı yüzde 32.7...
Hangilerinde kadınlar fazla?
Kabul
‘Recep İvedik’in ilk filmi, ekranda en sık gösterilen yerli komedilerden... Son olarak yılbaşının ardından yayınlandı. ‘Sansürü’ her daim olan yapımlardan biridir. Bu sefer ‘bip’lemelere ilaveten, iki sahnemiz daha yoktu. Biri, kamyoncular derneği üyeliğini kazandığı yarışmadaki ‘yellenerek şişe devirme’ sahnesiydi. Diğeri ise TIR’ına kaslı erkek resimleri asan şoförün sahnesi!
Daha önceki örneklerinde bu bölümleri izliyorduk. ‘Recep İvedik’ giderek kısalıyor. ‘Hababam Sınıfı Dokuz Doğurdu’da ise bizi yine bir süpriz bekliyordu. Meşhur ‘İdrardan barut çıktığı’ sahne, buzlandı. ‘İdrar’ yahu! Ev ahalisi, ‘Oflu Hoca’nın Şifresi’ni görünce, “Hem bip yapıyorlar hem de yayınlıyorlar, bu nasıl şey?” diyerek hayretlerini dile getirdi. Ekranda yerli komedi izlemek, eşittir ‘bip’, ‘buzlama’ ve ‘sahne kırpma’... Bu ‘normal’ bir hale getirildi. ‘Amaan böyle seyrettirelim’ hali... Vatandaş, kemiksiz internette izliyor zaten!
Geçtiğimiz 28 Aralık gecesi TRT 1’de Pelin Çift’in konuğu Prof. Şeref Ateş, konu ‘Dünyada Türk İzleri’... Saat 01.26 gibi stüdyodaki ışıklar söndü, romantik bir ortam oldu. “Aaa ışıklar gitti”dedi Çift. Kumanda odası, “Devam edin” diyor. “Devam edeceğiz de...” diyerek, durum toparlaması yapıyordu sunucu. O sırada birden müzik girdi. ‘Gündem Ötesi’nin jeneriği... Sonra 01.27 gibi ‘Aileler Yarışıyor’ başladı. Üç dakika kadar sürdü. Sonra stüdyoya tekrar döndük. “Devam ediyoruz sevgili seyirciler. Bir küçük teknik aksaklık oldu. Bazı seyircilerimiz ne kadar programa sadık ki, ‘Ne oldu program devam etmeyecek mi?’ mesajları yollamışlar” dedi. 01.30 gibi kaldığı yerden başlayan program, 01.41 gibi bitti. Sonra?
Ee ‘Aileler Yarışıyor’ vardı, o kaldığı yerden devam etmeye başladı.
Ne yapılmalıydı?
Durumu, canlı yayınlara yıllarını vermiş, kısa bir süre öncesine kadar kurumda çalışan önemli bir isme sordum. “Canlı yayınlarda yayın
Ekranda yılbaşı geceleri, var olan programları süsleyerek sunmak şeklinde geçiyor. ‘Çok Güzel Hareketeler 2’, ‘Güldür Güldür Show’, ‘O Ses Türkiye’, ‘Kim Milyoner Olmak İster?’ ve ‘Yaparsın Aşkım’... Buna, ‘Montaj Eğlence’ diyorum.
Gecenin nostaljisi
Gecenin nostaljisi tartışmasız Yılmaz Erdoğan ile Demet Akbağ buluşmasıydı. Tarihten bir yaprak gibiydi. ‘O Ses Türkiye’, ünlü isimlere şarkı söyletti. Mesela Fırat Aydınus vardı.
Her hafta ‘ fırça’ yiyor Aydın Bey. Halbuki sahnede Sezen Aksu şarkısının ‘Duman’ halini söylerken, ne de kendi halinde, pek bir güleç yüzlüydü. Star TV baştan film ve diziyle “Ben bu işte yokum” dedi. Bakın yılbaşına özel oturup, dekor kurup, program kurgulayan hani ‘orcinal’ bir tek program vardı. Ama ekranda değil, internet ortamında!
Yeni bir yıl
YouTube’da, ‘Gazino ve sansürsüz TRT eğlenceleri’ sloganıyla, bir resmi geçit sundular. Bir zamanlar eğlence üzerine uzman