Uçankuş TV, ‘Maraba televole’ kültürünün arşivini saklar. Kuruluşunda Can Tanrıyar imzası vardır. Kanalın en büyük özelliği, ‘eski magazin arşivleri’... Gerçi son zamanlarda siyasi haberlere ufaktan girdi filan. Neyse biz konuya dönelim. Yakın zaman magazin halimizi görmek için faydalı bir kanal. Arada bakıp, ‘kim neymiş, ne olmuş’ öğrenmek açısından önemli de diyebiliriz.
2001 yılının görüntüleri vardı. Ajda Pekkan ‘gece kulübü’ sound’u ile idare ediyor. Magazin gecelerine akıyoruz illaki. Bütün masalar buzlu. Yılların meşhur ‘Günay Restaurant’ı bile ‘bip’leniyor. O yıllarda magazin programları izlerken lokanta, bar isimleri, içkili masalar öyle de dikkatimizi çekmezdi. Şimdi buzlanınca daha bir ilgi oluyor. Ne içiyorlar, nerede hoplayıp zıplıyorlar ya mekanı tanıyıp, ya sahiplerinin simalarını hatırlayıp, kendi kendimize söylüyoruz.
Bu sene takım iyi
Kendi öz eleştirimizi yapalım; ‘Masterchef Türkiye’nin yarışmacıları bu yıl
Osman Sınav’ın ‘Kılıç Günü’ dizisinin ilk bölümünde Türk televizyonlarında ilk kez bir eşcinsel portre bu kadar net bir şekilde ekrana getirilmişti. Sınav, “Biz kimsenin cesaret edemediği şeyleri göstermeye çalışıyoruz. Ahlaksızlık propagandası yapmıyor, aksine o tip insanların profilini sergiliyoruz. Bu kişiler ve ahlaksızlıklarını gösterebilmek için ahlak sınırları dışına çıkmadan bir şeyler yapmak zorundayız” dediği arşivlerde yer alıyor.
‘Kadına şiddeti anlatıyoruz’
‘Sen Anlat Karadeniz’, Sınav’ın bir başka sert sahneleriyle tartışılmış yapımı... Kendisiyle konuşmuştum ve köşemde yazmıştım, “Şiddet sert bir şeydir. Onu hafifletmek, mazur göstermektir. Yapanlar, önce kendilerine iki tokat atsınlar. Ölenler (kadın cinayetleri) varken, neyi hafifletebiliriz?” demişti. Şimdi ‘Gel Dese Aşk’ta bir ‘çarpık ilişki’ sahnesi ve tepki sonrası yayından alınma durumu yaşandı. İzlenme oranları da pek keyifli değildi bunun da etkisi oldu, çünkü şikayet tek gerekçe değil. Çok
Hani neredeyse şehir efsanesi olacak Beyazıt Öztürk’ün şovu... Bakın YouTube ortamı filan ‘star ismi’ açmaz. Televizyon özellikle bir şovmen için klasik ve de değerli bir yerdir. Beyazıt için de ‘Beyaz Show’un ekran hali öyledir. TV8’de şov yapacağı söylentileri yine çıktı. Malum bir de Acun Ilıcalı’nın dijital platformu olacak. Artık somut adımlar atılıyor. Bu arada söyleyeyim bu haberi yapan ilk ben oldum... Medya sitelerinden görmek istemeyenler oldu. Gelelim konuya; “Böyle bir temenni mevcut ama bazı şartların olması lazım” söylenen net olarak böyle... Seyircisiz olmayacağı kesin. Bu salgın ortamında milleti stüdyoya alıp, şov yapmak imkansız. Bir de onun izleyicisi kalabalık olmalı, durum buna hiç müsait değil. Handikaplardan biri bu... Diğeri ‘Dijital ortamda ne kadar ses getirir, maliyeti karşılar mı?’ soru işaretleri var. Yani olacak ama ne zaman olacak daha belli değil...
Açık kanal dizileri sona doğru mu?
Sektörden bir dostumla konuşuyordum. Sektörde ekonomik sıkıntının ötesine
Star TV’de salı akşamı ana haber bülteni yoktu. Yerine ‘Eyvah Eyvah 2’ yer almıştı. Peki neden? Arkasından yeni dizi ‘Menajerimi Ara’ geliyor. İddialı bir yapım ve ‘reyting’lerin iyi olması lazım. Sordum, Star TV daha önce ‘Medcezir’ dizisi için de aynı yöntemi kullanmış. Yani iş yapan bir filmle, izleyiciyi yeni diziye hazırlamak. O gün maç olmasa (PAOK-Beşiktaş) ilk üçe oturur bir görüntü çizdi şimdilik. Peki haberler? Olmasa da olur!
ŞAŞIRDIMAlpay, Cumhurbaşkanlığı İstanbul Yeditepe konserlerine çıktığı için büyük eleştiri aldı. Ev ahalisi, “85 yaşına gelmiş Alpay’ı bir daha nerede izleyebileceğiz? Bugüne kadar kim çıkardı onu?” dedi. Uçankuş TV yayınlıyor konserleri... Yine de ‘bazı söyledikleri’yle ilgili eleştiri haklarını saklı tutarak!
Evde konuşurken tartışma konusu oldu. En çok dizi satan ikinci ülkeyiz. (Yüksel Aksu söyledi, Kore bizim üstümüze çıkmış, biz üçüncü durumundaymışız!) Acaba bizde bir senaristin ya da yapım şirketinin aklına gelmemiş mi, sektörle ilgili bir dizi yapmak? Elalemin senaryosunu uyarlamaya kalkmışız. Hani böyle bir fikir oldu. Yazayım, dedim belki okurlar 1-2 kelam olur. Neyse gelelim ‘Menajerimi Ara’ya...
İlk başlarda kanala verilen kopyada galiba ses kalitesinde sorun mevcuttu, ilerleyen zaman içinde düzeldi ama olsun. Bir de oyuncuların sözcükleri yutması eklenince, (bizdeki en büyük sorunlardan biri tiyatro eğitimi diyoruz!) ekip, “Biz oyuncuyuz” diyor ve hiçbir karakter sırıtmıyor. ‘Starların’ kendi oyunculuk hayatlarını oynarmış gibi yaptığı, bizde bu cephesiyle ilgi göreceğini tahmin ettiğim yapım olacak. İlk bölüm Tuba Büyüküstün vardı. ‘Yerel oyunculuktan, evrensele giden proje içindeki star oyuncuydu’ rolü. ‘James Bond’ filminde oynaması, yapacağı bir
Ayşe Böhürler’in ‘Türk Kahvesi’ sohbetleri, ekrandaki izlenir programlardan biridir. Neden? Böhürler, karşıdaki konuğa bol konuşma vakti verir ve kısa sorar. ‘Karşı görüşten’ ya da hani pek uymayan ama önemli konukları ağırlamaktan gocunmaz. Benzer örneğe yönetmen Yüksel Aksu söyleşisinde denk geldim. Aksu, tartışmaya açık ama konuşulması gereken kültür, sinema, sanat ve tarih üzerine o kadar çok başlık verdi ki... Bizim konumuz dahilindekileri topladım biraz. Mesela ekranda küfür ‘bip’lenir. Ama Aksu öyle bir anlattı ki, ‘filmindeki küfürü’...
Muhtar ‘Kınıyorum’ mu diyecek?
Aksu, ikinci filmiyle ilgili “Çok küfür var” eleştirisi almış. “Sinirlenmiş bir muhtar ‘Sizi esefle kınıyorum’ der mi? Saydırır. Ben bu tanıklığa mecburum. Bir anlamda biz modern vakanüvisleriz” dedi. “Entel Köy Efe Köye Karşı’nın sahneleri ‘bip’lenmiştir. Bir ‘özellikle küfür olsun’ filmleri, bir de
Ev ahalisiyle birlikte Giresun’daki sel felaketi ve sonrası yaşananları ekranda izliyoruz. Bir ilçe yok oldu tek kelimeyle... ‘Doğal afet filmi’ seti gibiydi. Ama bu gerçek olandı. Hani sel gelir, bir tahribat yapar gibi de değil. Bildiğiniz Dereli ilçesi çamura gömülmüş. Tabii bütün kanallar olayın anlatımında. Ekrana konunun uzmanları geliyor. Başta kim? Tabii ki her sel felaketi sonrası “Hocam ne olacak şimdi?” sorusunun muhatabı Prof. Mikdat Kadıoğlu... “Dere yataklarına ev yapmayın!” diye yineliyordu ekranda. Hoca her seferinde aynı şeyleri söylüyor. Ev ahalisi, “Sel olunca Mikdat Hoca, deprem olunca Naci Görür Hoca yetiş. Adamlar anlata anlata dillerinde tüy bitti, bari bir video hazırlasınlar, böyle bir felaket olunca alın yayınlayın diye televizyonlara versinler. Çünkü aynı şeyleri söylüyorlar ama dinleyen yok” diyordu.
4K TELEVİZYONUN OLSA NE YAZAR!
Evde konuşuyorduk “Yahu bu kadar para veriyorsun, en iyi ses ve görüntüyle televizyon izlemek için. Peki ne izliyoruz? Kaç programı
Zor zanaat spor spikerliği... Benim yetişemediğim mesela Muvakkar Ekrem Talu (Sevgili Umur
Talu’nun babası) ilk spor spikerlerinden. Mesela Eşref Şefik’i dinledim ben. Hiç unutmuyorum Beykoz’da bir salonda nenemin çok sevdiği Zeynep Hanım’ın oğlu Muzaffer Amca’nın evindeydi. Hatta geç bir saatti ve bir final karşılaşmasıydı. Muzaffer Amca, Beykoz Kundura Fabrikası’nda çalışırdı. Süreyya ve Süleyman adında iki oğlu vardı. Bak nereden nereye gidiyor insan...
Halit Abi’den (Halit Kıvanç) maç dinlemek bir başkaydı. Maçın ötesinde bir hikayeler manzumesiydi dinlediğimiz. Dinlediğimiz diyorum çünkü spikerlik raconu radyoydu. Maçın hayalini satma sanatıydı spikerlik. Sonra televizyon çıktı mertlik bozuldu diyeyim. Bugün olabildiğince kaçırmadığım bu ‘sohbet’ tadını bizlere aktaran Orhan Ayhan vardır. Bir kuşağın son temsilcisidir. Sonra TRT spikerleri ve özel televizyon spikerleriyle bu iş büyük bir sektör oldu. Bu işin bir de atletizmi var, basketbolu mesela ayrı bir uzmanlıktır. Maç yayın hakları