TRT HD’de yayınlanıyor, ‘7 Kardeşin Sırrı’ belgeseli. HD kalitesinde tabii ki daha hoş oluyor. Petrol savaşının içyüzünü anlatan belgeselde söylenenlere bakınca bizim ne halde olduğumuzu görmek, ayrıca bir başka zevkli oluyor!
Emperyalizmin tarafları değişebilir!
Belgesel, dünya petrolünü elinde tutan yedi petrol şirketinin 1928 yılında yaptığı gizli anlaşmanın bugüne geldiği noktaya dikkat çekiyor. Onlara bu ismi, 1950 yılında İtalyan işadamı Enrico Mattei vermiş. Şimdi ‘petrolün kan ve gözyaşı dolu sömürü hikayesi’ gibi lafları bir kenara da bırakıyor belgesel.
Petrolün yeni tarafları var; İran, Venezüela, Rusya. Suudi Arabistan, Katar artık eskisi gibi tek tabanca değil. Bir de Çin var.
Amerikalı bir petrolcünün belgeselde yer alan yorumu durumu özetliyor: “Petrolün varili 100 dolara çıkınca Chavez’le Putin goril gibi oluyor. Varili 40 dolara inince şempanzeye dönüyorlar. Onların şempanze olarak kalması için Suudi Arabistan daha fazla petrol üretsin...”
Belgeselin adını verdiği yedi kardeş için dediği şu: “Eskisi gibi pay alamıyorlar. Ama yedi kardeşin hâlâ gücü var, çünkü bu kadar yılın üretim tecrübesi, teknoloji bilgisi alt yapısıyla
Dizilerin ‘kolaj’ halinde olduğu bir bayram. Böyle olunca geriye ne kalıyor? Sinema. Ama eğer D-Smart ve Digitürk abonesiyseniz tüm bayram oturup her renkte film izleme şansınız var.
Bizden iyi örnekler
‘Patlak Sokaklar’ mesela. ‘Sütü Seven Kamyoncu’ videolarından internet gençliğinin yakından tanıdığı Bates Mote Pro üçlüsünün uzun metrajlı filmi. İsteyerek saçmalayan ve bunu da çok iyi yapan bir film. Bugün Star’da (20.00).
‘Berlin Kaplanı’ (Cumartesi- TURKMAX / 22.00) Ata Demirer’in son filmi. Yine onun oynadığı bir başka hoş film ‘Osmanlı Cumhuriyeti’ (Cuma - TV8 / 20.15).
Kaçıranlar için fırsat; ‘Entelköy Efeköy’e Karşı’ da bayram ekranında (Pazar- SİNEMA TV HD / 18.55).
TRT Müzik’te ‘Yasaklı Şarkılar’ diye bir program başladı. Özetle, kurum bir zamanlar denetleme kurulu adı altında yasakladığı şarkıların hikayelerini anlatıyor ve o şarkıları çalıyor. Şimdi ‘özeleştiri yapanlar’ o zamalar ne yapıyordu? “Şarkılar yasaklanamaz” diye kim tepiniyordu? Solcular.
Programı Bülent Özveren sunuyor. O zaman acaba hiç karşı çıktı mı Özveren? Basın bülteninde “O dönem yasaklanmış şarkıları seslendiren sanatçılar konuk olacak” denilmiş. Şarkısı yasaklı olan hangi popçu ya da arabesk şarkıcı çıkıp da o zaman, “Bu haksızlığa isyan ediyorum” diyebilmiş?
“Aman boşver biz denetime uyan şarkı yapalım”la zamana ayak uydurup şimdi çıkıp ekrana, ‘demokrasi havarisi’ kesilmek beni açmıyor açıkçası. Muazzez Abacı’nın seslendirdiği ‘Silemezler Gönlümden’ şarkısı çalındı. Yasaklı şarkıymış. Yasaklı olmanın da bir kıymetli olma durumu vardır. Dinleyince açıkçası bu kartvizitle bugüne gelmesinin ne kadar anlamsız olduğunu gördüm. Nice parçanın bu yasaklama kapsamı
içine alınarak, ‘değer verildiği’ belki bu programda ortaya çıkacak! Program, TRT Müzik’te cumartesi akşamları 22.50 yayınlanıyor.
ERKEKLER DİZİLERDEKİ ADALELİ KADINLARDAN ÇEKİNİYOR!
Time dergisinde
Bir arkadaşım “‘Behzat Ç.’ sanki ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ni oynuyor” yorumunda bulundu. Erdal Beşikçioğlu, kapalı gişe oynadı. Arkadaşım yeni sezonda fazlasıyla bu rolünü diziye yansıttığını söyledi. ‘Yalan Dünya’nın son bölümünde Çağatay, bir sahnede tek kişilik oyun sergiliyor. İzleyiciler arasında Gülistan ve Orçun da var. Gülistan, bunalan Orçun’u ‘kimsenin izlemediği’ tek kişilik bu oyuna götürüyor. Oynanan oyun ‘Bir Delinin Hatıra Defteri’. Orçun, pek keyif almaz. “Yanında güzel bir kız oyuncu oynamış olsaydı iyiydi” der. Gülistan, “Kendi hatıraları mıymış?” diye sorunca bir kahkaha kopar. Çağatay, çok bozulur. Orçun, “‘Behzat Ç. Başkomiserim’ oynasa tüylerimiz diken diken olup seyrederdik. Seninki biraz yalan oluyor arkadaş” diye cevap verir. Çağatay, ikisini salondan kovar, arkalarından da; “Git başkomiseri seyret” diye ekler... Demek, Erdal Beşikçioğlu’nun yeni dönem ‘Behzat Ç.’ yorumu, bu oyundan etkilendi, bunu da senaristler kaçırmadı!
ABDÜLHAMİT’İN FİLMİ ÇEKİLİYOR
Haberi, TV Net kanalında ‘Tarihçe’ programına katılan II. Abdülhamid’in dördüncü kuşak torunu Abdülhamit Kayıhan Osmanoğlu verdi. ‘Eskitilmiş Kılıç’ oyunu, sinemaya uyarlanacak.
SURİYE
Show TV’de iç yapımlarda çalışanların paralarını alamadığı için çekimlere gitmediği haberleri çıktı. Hatta “Daha önce de kriz yaşandı ama bu farklı” diyenler de oldu. “Daha kötü günlerimiz oldu” diyor Show TV cephesi. Pek de yanlış sayılmaz. Peki nedir krizin nedeni?
Show TV’nin yapısıyla ilgili bir durumun söz konusu olduğu söyleniyor, “Bizim mali yapımız zarar etmeye dayanabilen bir kanal değil. Bazı kanallar zarar etse bile buna katlanabiliyor. Biz zarar eden projelerle vedalaşıp yerine kârlı projeleri hemen koymak durumundayız” diyorlar.
Yeni ölçüm sistemi etkili
Krizden etkilenen yapımlardan biri ‘Şeflerin Düellosu’ oldu. Yapımın yeni ölçüm sisteminde ‘çok elit kaldığı’ belirtiliyor. Onun için bitirilmesi söz konusu.
Stok bölümleri olan programlar devam
Diziler bir bir dökülürken ve bunu sebebi ‘yeni reyting sistemi’ gösterilirken bazı ‘farklı senaryolar da’ sunulmaya başlandı. Yeni reyting yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlandı ve yürürlüğe girdi. Püf noktası şu; RTÜK’ün hazırladığı reyting ölçümüyle, iktidarın istediği reyting ölçümü farklı oldu.
RTÜK, ölçümlerin nüfusu10 binden fazla olan yerlerde yapılacağını öngörmüştü. Bunu kim istemişti? Reklamveren. Zaten reyting ölçümü eşittir reklamverenin reklam ölçümü. Reklamveren için, alım gücü olan nüfusu veya ürün dağıtımı yaptığı bölgenin ne durumda olduğunu bilmek yetiyor. Bundan fazlası reklamvereni ilgilendirmiyor. Aksine ölçüm için daha fazla para harcamak gerekiyor.
Yüzde 30’u da ölçeceksin
Ancak iktidar “Yüzde 30’u da ölçeceksin” dedi. Yasa da öyle çıktı. Yani nüfusu 20 binin altında olan yerler, Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 30’unu oluşturuyor. Bu yüzdeyi yok saymak, ölçümün Türkiye’yi temsil ettiğini söylemekle çelişiyor.
Ve burada şöyle bir ‘komplo teorisi’ gündeme geliyor: Neden iktidar yüzde 30’da direniyor? Sadece “Bu ölçüm eksik olur, tüm Türkiye ölçülsün” diyerek adaleti sağlamak için mi?
Siyasi otorite ‘reyting ölçümlerinin’ aynı
ABD’de yayınlanan ve ‘en güzel küçük kız’ın seçildiği yarışma ‘Mini Miss’, Fransa’da sorun yarattı. Fransa’da dijital platformda yayın yapan NT1 kanalı, yarışmayı yayınlamaya başlayınca tartışma çıktı. Fransa’nın RTÜK’ü olan CSA duruma el koydu. “Makyajla adeta boya badana olmuş Amerikalı küçük kızların mağduriyetlerinin önüne geçmek” diyerek gerekçesini ortaya koyan kurul, programın yayın saatini değiştirtti. Daha önce ‘10 yaşından küçükler izleyemez’ yazısıyla 14.20’de yayınlanan ‘Mini Miss’, gece yarısından sonra yayınlanmaya başlandı. Valla bizde olsa çocuğunu kapan doğru yarışmaya koşardı... Bunu okuyan televizyon kanallarımız, proje üzerinde düşünmeye başlamıştır bile!
CÜNEYT ÖZDEMİR’İN LONDRA MACERASI NE KADAR SÜRECEK?
“Londra’dan İstanbul’u anlatıyor” diye eleştiriler yapıldı. “Dışarıdan maval okuyor” diyenler de oldu. Cüneyt Özdemir, bir süredir ‘5N 1K’yı Londra’dan sunuyor. “Neden Londra’dayım” diye bir kez daha anlattı canlı yayında. “Nerede olduğun değil, ne söylediğin önemli” belki de bu işin özeti oldu.
Özdemir bir de işin yayıncılık yönünü anlattı. Burası daha önemli. Yapılan yayıncılık olunca işin “Oradan burayı anlatma” lafı, “İşe bir de buradan bakalım”
Tekrar diziler her kanalın günü kurtarma araçlarından biridir. Ama bir de bunu iyi pazarlayıp, sunmak var. Show TV bunu iyi yapıyor gibi. Sabah-akşam bir diziye takılıyor ve onu usanmadan yayınlıyor. ‘Doktorlar’ dizisi vardı. Aynı işi şimdi ‘Türk Malı’na yapıyorlar. Belki bu biraz da karşılıklı oluyor. Show TV oltaya yemi takıyor, denize atıyor, balıklar üşüşüyor.
İlk yayınladığında tepki duyanların bir bölümü yine, yeniden yayınlanan bölümlere, “Eh, fena da değilmiş” demeye başlıyorlar. Erkan Kuzu’nun esprileri ‘trend topic’ olmaya yeniden başlar yakında.
Şafak Sezer’in bir dizisi daha devam ediyor; ‘Alemin Kıralı’. Bir de onun tekrarları var. Hem Show TV, hem ATV’deki dizisiyle ekranda en çok adı geçen komedyen Şafak Sezer diyebiliriz.
AĞAOĞLU HANGİ ORMANDA KOŞUYOR?
Son günlerin flaş reklamı Ağaoğlu’nun ‘1453’ evleriyle ilgili olanı. Şöyle bir sözle bitiyor reklam; “Tarih hayal edenleri değil gerçekleştirlenleri yazar...” Doğru söze ne denir? Daha önce sanki biri böyle bir laf etmiş gibi geldi. Bu arada biz de merak ettik, Sayın Ağaoğlu reklamda acaba ‘orman vasfını yitirmiş ağaçlık bir alanda’ mı koşuyor?
‘KARADAYI’DA IŞIK YOK