Eurosport ta ‘Giro d’İtalia’ yani İtalya Bisiklet Turu... Bisiklet hikaye, manzara şahane durumu. Bu turdan haberi olmayan köy yokmuş İtalya’da. Spikerlerden biri anlattı, olaya şahit olmuş. Güzergah üzerinde bulunan bir köyde vatandaşlar masayı kurmuş sabahtan. 15 dakikada bir bisikletçiler oradan geçiyormuş. Her geçişte ‘ayağa kalkıyorlarmış’. Altıncı turun sonunda, kimsenin kalkacak hali kalmamış. Ne keyif ama!
Oturan haberci yok
Haber kanallarında ve bültenlerinde sunumu yapanlar ayakta. Kimi bir oraya, bir buraya yürüyor, kimi saksı misali sehpaya dirseğini koyuyor haber bitene kadar mecburen, ayakta. Yürürken estetik olmak lazım, yaylana yaylana gideni var...
Ne güzel oturup sunuyorlardı haberleri! Onların içinde ‘Acaba ne derler?’ tedirginliği olmuyor mu?
İktidar zengin olsun ben fakir olsam da
CNN Türk’te Kılıçdaroğlu’nun evinde eşi ile birlikte mutfakta geçirdiği zaman fotoğrafları üzerine konuşmalar... ‘Kitleler acaba kendi yaşam standartlarını süren siyasetçileri mi sever, yoksa daha yüksek
Netflix'in fabrikadan yeni çıkan işi. Amerikalı yazar Harlan Coben'ın New Jersey'de geçen hikayesinin Barselona'ya taşınmış hali. Ünlü İspanyol yönetmen Oriol Paulo çekti. Netflix 'İspanyol tarzı gerilim ve polisiye' örnekleriyle dolu. Orial Paulo da onlardan biri. 'Görünmeyen Misafir' filmi kalitesini ortaya koyan bir yapımdı. Keza 'Bataklığın Sessizliği' diğer izlediğim işi. Dizi bir başka tartışmayı da beraberinde getiriyor. Yazarı Amerikalı, çekildiği şehir, Barselona. İzleyicinin, olayların kendi ülkelerindeki bir şehirde olabileceğine inanmaları gerektiğini söylemiş dizinin yapımcıları.
Özellikle bu konuya dikkat ettiklerini söylüyorlar. Bir mini proje 'Şantaj' İspanyolcası 'El Innocente'! Mateo (Marico Casas) barda çıkan bir kavgada birini öldürür. Dokuz yıl sonra normal hayata döner ve evlenir. Geçmişi ve bugünü el birliği etmiş, onu rahat bırakmayacaktır. Olivia karısı (Aura Garrido) bir iş seyahatine çıkar. Sonrası sürpriz gerçekleri ortaya çıkaracaktır. İlk bölümden itibaren 'gizemli ağını' ören sonunu
TRT’nin ‘Bir Zamanlar Kıbrıs’ dizisi belgesel değil. Sormuştum; o zaman diliminin gazeteleri, o dönemin konuşmaları, o anlara ait hatıralar vs. üzerine epey bir araştırma yapılmış ve senaryo öyle kaleme alınmıştı. İzlerken bazı eleştiriler gelmeye başladı. Özellikle Kıbrıs cephesinden. “Bazı tarihi hatalar var” diyordu.
En son Rauf Denktaş’ı (Devrim Saltoğlu) Samson (Tayanç Ayaydın) esir alıyor ve de kafasına silah dayadığı sahne! İşte bu anlara büyük tepki yağdı. Kulağıma gelen; Denktaş, anılarında başına gelen bazı tehlikelerden söz ediyor ama ne olduğunu belirtmiyormuş. “Kurgu bu, ilgi çeksin böyle bir sahne yapalım” denilmiş sanırım.
Dizide Denktaş dirayetli ve alnına dayanan silaha karşı dimdik duruyor. Hatta yaptığı konuşma sonunda “Kıbrıs Türk’tür Türk kalacak” sloganı atması karşısında Samson’un elleri titriyor ve silahını indirmek mecburiyetinde kalıyor. Bütün bu çabalar o anı silmeye yetmiyor. Denktaş tehlike atlatmış olabilir. Bunu böyle bir sahne ile göstermenin ‘kurguda algı’
CNN Türk’te bir haber dikkatimi çekti: ‘İnternet reklamlarına düzenleme’. Bundan böyle ‘sosyal medya ünlüleri’ denemediği, bilmediği ürünü sanki kullanmış gibi reklamını yapamayacak. Doktor, veteriner, sağlık kuruluşu hizmetleriyle ilgili reklam vs. olmayacak.
Ürün reklamını yaptıranlar sanırım bundan pek hoşlanmamışlardır. Özellikle kozmetik ürün tanıtımları için!
TikTok deyip geçme!
CNN Türk bu durumu ‘fenomen’lere soruyor haberde. Yeşim Sevinç kardeşimizin 3.5 milyon takipçisi var. Bizim gibi ‘kuşak adı eskimiş kuşak’ içinde yer alanlar için hayli uzak bir dünya TikTok. Bu alem bir başka. Bayağı bir yaşam biçimi oluyor.
Yeşim kardeşimiz ile bir söyleşi yapılmış, denk geldim. “TikTok’tan önce ne yapıyordunuz?” diye soruluyor. “Hiiiç okula gidip,
eve geliyordum, başka bir şey yapmıyordum.” Derken bir şey yapayım demiş 1-2 mimik denemesi yapmış tutmuş. Sonra? Sabah akşam danstı, montajli klipler ne varsa...
‘Bol takipçisi olan’ fenomenlerin
Kanal D’nin iddialı yaz dizisi ‘Aşkın Tarifi’ daha yayınlanmadan dünya pazarına sunuldu. Kanal D International, dizinin tanıtımını yaptı ve listesine koydu (Kaynak: TV Latina).
Proje iki açıdan önemli: Serra Yılmaztürk, şarkılarıyla biliniyor. Bu yaz onun dizilerle imtihanı olacak diyelim. Samimi söyleyeyim ben de bu dizi incelemesi sonucu kendi ‘şarkı dağarcığıma’ ulaştım.
Şarkılarda Serra Yılmaztürk
Bir ‘Akustikhane’ konserini izledim. Hemen altını çizelim ekrandaki en kaliteli müzik programlarından biriydi. Yeni dönem popüler müziğin bir kütüphanesi o derece değişik isimlerle program yaptı. Onlardan biri de biz olduk ‘Bulutsuzluk Özlemi’. En sevdiğim kayıtlardan biridir. Gelelim Serra Yılmaztürk’e...
Akustik altyapı ve loş ışıkların eşlik ettiği bir gece yarısı barda sakin bir dinleti gibi. İngilizce şarkıları Türkçelerden daha ‘sindirerek’ söylüyor. Mesela Nina Simone cover’ı yapmış ‘Feeling Good’. Amy Winehouse hayranıymış ondan da bir eser yorumlamış. ‘Bu Kalp Seni Unutur Mu’yu
‘Yeşilçam’ dizisi çekimleri bittikten sonra, Çağatay Ulusoy’un yeni projesi hazır gibi. Yolculuk Netflix gibi görülüyor. OGM yapımı bir üçleme film. Bunun iki hikayesi Netflix yönetimin tarafından onaylandı duyduğum.
‘Blacak Mirror’ havasında bir nevi ‘İstanbul noir’ işi. Bu üçlemenin ilk filminde Ulusoy’un oynaması olasılık dahilinde. Ev ahalisi ‘Yeşilçam’daki oyunculuğunu çok beğendi. Kendini gerçekten geliştirdi ve üstüne katarak gidiyor. Oyuncuya bu işler, ‘uluslararası’ yolu da açacak inancındayım. Yine kulağıma gelen, bir Amazon dizisinde de yer alacağı yönünde. Daha önce yazmıştım, önümüzdeki yılı ve daha sonrasında duyduğumuz ‘dijital platformlar’ bir bir gelecek.
Amazon somut adım atmaya başladı, siparişler veriyor. İşte onlardan birinde Ulusoy’un da oynaması bekleniyor. Hatta yılı bile belli gibi; 2022’de çekilmesi planlanıyor.
İKİNCİ SEZONU ÇEKİLECEK
‘Bozkır’ dizisi Blu TV’nin beğenilen işi. İkinci sezonu da
Babaların çocuklarına söyledikleri bir ‘dizi klişesi’dir; “İstediğin gibi biri olamadım.” ‘Camdaki Kız’da Sedat, “Beş yaşında ayakkabımı bağlayamayınca da aynı bakıyordun. Hâlâ aynı bakıyorsun. Ben senin istediğin gibi biri olamadım baba” dedi ve gitti. Ev ahalisi, “Cana ile ilişkisini devam ettirmesi de bu nedenle. Babası kızıyor yani ilgi göstermiş oluyor” dedi.
Tamer Levent, ‘otoriter baba’ durumunu çok iyi aksettiriyor. Şimdi Sedat, Nalan ile evlenecek gibi... Babasının gözünde ‘adam’ oldu. Pek öyle sanmıyorum. Kendine güven dünden yarına olacak bir iş değil.
Ramazan göndermesi
‘Güldür Güldür’de ‘Nerede o eski Ramazanlar?’ skeci. Geçmiş ile gelecek Ramazan kıyaslaması. O zaman nasıldı, şimdi nasıl? Siyah ve beyaz geçmiş, renkli görüntü gelecek. Gelecek aslında bugün. Fikri, geçmişin hocası. Bugünün hocası ise Cemil Bey.
Cemil Bey’e sorular gelecek; uyarıyor: “Yalnız benim tarifem iftar ve sahur vakitları içindir.
Ev ahalisi, “Misafir geldiği şehirde soruşturmaya nasıl katılır?” diye sordu. Tam bu lafın üstüne geldi. ‘Sadakatsiz’ dizisinde Melih (Ali İl), Gönül’ün erkek kardeşi olarak Tekirdağ’da bulunuyor. Misafir yani bir yerde. Öyle bir evde ki, olaylar bir gün bile ara vermiyor. Vukuatı bol. Kendisi de polis olunca, karışıyor. Bu karışma sorgulara girmeye kadar varıyor.
Asya son bölümde isyan etti; “Melih Bey, acaba siz Derin’in dayısı olma sıfatı ile biraz fazla ileri gidiyor olabilir misiniz? Bu sorguda olmanız bile doğru değil.” Melih operasyonlar, sorgular her yerde mevcut. Bir de gönül işine girmeye kalktı, yüzüne gözüne bulaştırdı. Neyse o ayrı konu.
Senaryo kendi öz eleştirisini yapmış oldu bu şekilde!
Kadınlar idare ediyor
Ev ahalisi ‘Masumiyet’ te bir sahneyi izlerken, “Kadınların panik halinde erkekleri idare ettiği diziler var” dedi. Örnekler arka arkaya gelmişti. İsmail’in olay gecesi panik hali ve Beril’in söyledikleri... “İsmail sakin ol. Bırak artık kızı” diyor. İsmail ambulans