Salgın dönemi televizyon izleme oranları arttı. Şimdi biraz rahatladık. Yaz dönemi ‘normale yakın’ geçecek. Bir televizyon yöneticisi ile sohbet ediyorduk; “Yaz geliyor toplam izlenme oranı düştü. Bu yasaklardan yaz dizilerinin işi zor (Bu arada belirteyim kendi dizileri de var!) Millet evde oturup ekrana bakarken vallahi delirdi. Yani çok sıkıldılar. Bence yazın televizyon coşkusunun olması çok zor” dedi.
Merak ettim bir başka televizyonun tepe ismine sordum; “Tabii ki düşer ama, her yazdan farklı olmaz. Sokağa kendini atıp ne yapacak? Sonunda eve dönecek açacak televizyonu...”
NEDİR MÜZİSYENLERİN HALİ?
Bir şekilde sektörün içindeyim. Konserlerin ne kıymetli olduğunu anladım. Bir de bunun ötesinde çaldığı enstrümanından para kazanan çok büyük bir müzik emekçisi kitle var. Caz-rock, Ankara havası çalanı, barda, pavyonda, düğünde çalanı, konser vereni, klasik müzik, saz, gitar çalanı, stüdyoda çalanı hepsi ama hepsi bugün mağdur ve hep en sonda...
Bizim Rodi,
Türkiye-Gine Hazırlık Maçı’nı izlemek için oturduk. Ev ahalisi, “Yahu kuş bakışı maç mı izlenir?” dedi. Futbolcuları tepeden tepeden görüyorduk. Haa bir de pek bir küçüktüler!
Sordum soruşturdum. “Stadın konumundan kaynaklanıyor” dediler. ‘Her stadın konumu farklı oluyor’muş. Hangi stat burası? Antalya Stadı. 2015 tarihinde hizmete girdi yani yeni...
Soruyoruz, “Peki maç yayınlarının önemi belli, stat yeni, düşünülmedi mi kameraların hangi açılarının daha uygun olacağı?”. “Yeni yapılan statlarda yayıncı kuruluşlardan görüş alınmıyor” gelen cevap.
Mesela Alanya Oba Stadı’nda mesafe çok yakınmış. Burada hayli uzakmış. Futbolcuların küçük görülmesinin nedenlerinden birinin ‘tele lens’ (tele objektif) kullanılmaması ya da yeterli standardı tutturamayan kameraların kullanılması olduğu söyleniyordu.
Maçı çeken kurum TRT... Bana gelen bilgi tele objektif, ekipmanlarında var. Ortalama 18 kamera ve en son teknolojiyle çektiklerini söylediler.
Bizim orta ve lise yılları siyah-beyaz TRT dönemi ne çok izlerdik ‘Görevimiz Tehlike’yi. ‘Şimdi bu kaset yok olacak’ (sonra duman çıkar) ve ‘Kaybolan kasette CIA propagandası var’ diye düşünmezdik. ‘Komünistler’ düşman. O yıllarda bizde de “Komünistler Moskova’ya!” diye bağırıyorlardı. ‘Bunlar Amerikan propagandası yapıyor’ diye de düşünmezdik, teknoloji soslu hikayelerine bayılırdık.
TRT’deki ‘Teşkilat’, bizim ‘Görevimiz Tehlike’ oluyor. Bir oturmamışlık var. 14’üncü bölüm fragmanını izleyin, çatışma size inandırıcı geliyor mu? Zehra’nın yüzü tertemiz hiç o çatışmanın içindeymiş gibi bir hissi var mı? Yine de şu an ekranda tek örnek. Mesela bizim ajanlarımızın kullandığı teknolojik cihazların neler olduğunu görebiliyoruz, böyle bir ilginç tarafı var dizinin. “Bu coğrafya ajanlık hikayelerinin mümbit topraklarından biridir. Daha fazla hikaye çıkmalı” diyeceksiniz, aslı var,
Gittiği ülkenin ‘hoş karşılanmayan’ hallerine el atmayı seven bir belgeselci Simon Reeve... BBC First’te bir Orta Amerika turu vardı. Honduras’ı izlerken ‘Coğrafyanın kaderi bu kadar mı adaletsiz olur?’ dedirtiyor. Karayipler bir tatil cenneti olarak sunuluyor. Reeve, başka bir gözle bakıyor. Kumsallar zengin villaları ile işgal edilmiş durumda. “Kumsalda siyah adam görmek istemiyoruz” diyorlarmış. Tek başına direnen yerli yaşlı adamın evinde duyuyor bu sözleri Reeve... “Kıyıları zenginlere sattılar şimdi denize giremiyorlar” notlarım arasında bir cümle... Birden aklıma Fethiye’de portakal bahçelerini yabancıya satan köylü hikayeleri geldi.
Eroin savaşlarının merkezi
Honduras, savaşların, kargaşanın ve göçlerin bitmediği bir ülke. Orta Amerika bir çete cenneti. 300 bin çete üyesi olduğu söylendi belgeselde. Sadece Honduras’ta bu sayı 110 bin. ABD’ye 30 milyon paund dolayında kokain gidiyormuş yılda. Orta Amerika bunun kavgasında özetle.
Bir hapishaneye gidiyoruz kamera ile birlikte. Hapishanenin özel
CNN Türk’te Mete Yarar diyordu; “ABD’nin demokrasi götürmek gibi bir kavramı yoktur.” Moderatör Başak Şengül noktayı koyuyor; “Kendi çıkarına bakar ABD.” Sağ olsun Şevket Hoca’nın dediği; “Biz bunları emzüğü ile anlattık, küpayla anlattık”...
Liberal de olabilir komünist de!
Hakan Bayrakçı’nın CNN Türk’te Canan Kaftancıoğlu yorumu; “Atatürk ile CHP’nin altı okunun aşağı yukarı üçünü benimsemeyen bambaşka siyasi fikirleri olan, bir liberal parti, bir sosyalist parti ya da komünist partide görev yapacak bir hanımefendi.”
Soru; tam hangi parti olabilir?
Hukuk hepimize lazım hikayesi
Ersan Şen hoca yine heyecanlıydı ‘Teke Tek’te; “Hukukun evrsensel ilke ve esaslarını amasız fakatsız, şu kişiye, bu kişiye diye duruma, zamana, konjonktüre göre eğerek, bükerek, tatbik etmek yapabiliyor musun? Sorun yok. Yapamıyorsan bana anlatma, ağlama. Toplum istemiyor mu? Toplum da ağlamasın.” Genel tablomuzun fotoğrafı çekilmiştir.
Biz adam olur muyuz?
NTV’de Prof. Dr. Ahmet
“Bunlar marjinal, bu toplumu ifade etmez” lafları edilir. Marjinallik atfedilenler ya sosyete olur ya da solcular. İki farklı kutupta olsalar da ‘marjinallik’ konusunda birleşirler ‘muhafazakârların’ gözünde. İşte tüm bu tabuları yıkan aslında ‘sıradan vatandaşların’ da böyle ‘marjinal’ yaşadıklarını bizlere gösteren programlar oldu. En son Yufkacı Muammer’e kaçan eltiler olayı vardı. Mehmet Bey, 17 yıllık eşinin ve yengesinin aynı adama kaçtığını ve eşini bulmak istediğini söyleyerek başvurmuştu. Görünüm itibarıyla ‘muhafazakâr’ bir halleri mevcuttu. Son olarak evli bir erkekle birlikte yaşayan iki çocuk annesinin hikayesi vardı. Bir değil, iki değil! Zaman zaman ben de yazdım bu köşede...
İlişkiler ekranda
Mesela Uşak’ta altlı üstlü kalanlar vardı. Alt katta karısı ve kızı, üst katta imam nikahlı eşi! En çok ilgi ve alaka gören bu ilişkilerin ekrana gelmesi oluyor. Bir de üzerine cinayet vs. mevcut ise, heyecan bir kat daha artıyor. Çelişkili durum benzer konuların, dizilerde
Bu köşede çok yazıldı, çok çizildi. Tartışmasız gelmiş geçmiş en iyi Türk işi yapımlarından biri olarak akıllarda kalacak. Son iki bölüm biraz havada gitti. En çok konuk oyuncunun yer aldığı bölümler olarak tarihe geçti. Ev ahalisi, “Böyle final olur mu?” dedi. Ama final, final gibi değildi.
Ateş Hekimoğlu, izlediği dizisiyle ilgili; “Bitiriyorlarmış dizimi. Bir dizimiz vardı” diyordu final bölümünde. Orhan Hoca’nın temennisi; “Belki dijitale geçer.” “Keşke...” Hekimoğlu’nun dileği... Bu “Keşke” lafı sanki final bölümünün son sahnesinde ‘ucu açık’ bitiş ile alakalı. “Bence sen hâlâ benden bir şey saklıyorsun” sözüne “Bence sen de benden bir şeyler saklıyorsun” cevabı İpek Hoca’nın. Son söz; “Karşılıklı yani...” fonda Sagopa Kajmer’in ‘Toz Taneleri’ eşliğinde. İzleyicinin en büyük isteği “Birlikte olsunlar” için cevaptı sanki. “Siz bize umut
Çok izlenen açık kanalların tüm günü, ‘renksiz, kokusuz’ geçiyor. Akşam haber bülteni sonrası özeti ve yenisi ile, dört saatlik bir dizi maratonu. Ekranda hayat bu...
‘Arena’, ‘Siyaset Meydanı’, ‘32. Gün’, ‘Ceviz Kabuğu’, ‘A Takımı’ ve ‘Objektif’ şöyle bir sayabildiğim ilk kalemde... Şimdi o içerikleri yapabilir misiniz ya da izleyicinin tahammülü var mı? Bu reklam sisteminde televizyon kanalının böyle bir programı ekrana getirme düşüncesi olabilir mi?
TRT ne durumda? Onun tarihinde mesela bir ‘Ateş Hattı’ vardı, ‘32. Gün’ vardı. En son bu anlamda ses getiren ‘Sınırlar Arasında’, Banu Avar imzalı program olmuştu. Kaldırdılar. Bugün nedir durum? Özel televizyonların buzlanmamış ve biplenmemiş hali diyelim. TRT’nin hafta sonu stüdyo eğlence programları meşhurdu mesela. Güneş Tecelli ile Cenk Koray bugünün TRT’sinden çıkar mı?
Bunlar olurdu
Bakın Kanal D’de ‘Durum’ programı Güneri Cıvaoğlu imzalı,