“Güvendiğiniz dağlara karlar yağdığında en güzel çare, dağ ile karı başbaşa bırakmak”
Kişisel iyi olma halimizin pek çok bileşeni var; bedenimiz, duygularımız, zihnimiz, ruhumuz, finansal durumumuz, sosyal ilişkilerimiz, kariyerimiz ve içinde yaşadığımız çevre.
Bu kadar çok şeyin aynı anda iyi olması çok zor gibi dursa da, farkında olmadan çoğu zaman bunları kazana atıp, yoğuruyor, birinin tatsızlığını diğerinin tadıyla örtmeye çalışıyoruz. Zira esas amacımız, hayatla baş etmek.
Ama öyle bir esaslı duygu var ki eksildiğinde veya yok olduğunda kazandaki tüm tatlar yok oluyor, sorular sorgulara dönüşüyor, bu duygunun adı güven…
Güven aslen süslü püslü olmayan sade bir duygu. Doğru hava sıcaklığı, toprak cinsi, nem, biraz sevgi, ilgi, isteğe göre su ilavesi ile kolayca serpilecek bir bitki gibi güven. Ama bir o kadar da narin, çabuk solar gider koşullar değişirse…
İş hayatında patrona güven, sisteme güven, iş arkadaşlarına güven, partnerine güven, ailene güven, arkadaşlarına güven, devlete
Duygularımız, zihnimiz, ruhumuz ve bedenimizin bazen teker teker ama çoğunlukla birbirlerini tetikledikleri zorlanma dönemlerinden geçeriz. Belki şimdi tam da o zorlanma zamanının içindeyiz. Sanki içinde yaşadığımız bir göl olsa; su bulanık, dip karanlık, her yer çamur.
Hepimiz için çok farklı durumlar bunu tetiklemiş olabilir. Bazen etki alanımızdaki türden, yani kontrol kumandasının bende olduğu yerden, işimdeki, ilişkimdeki, cebimdeki zorluk; bazen de sadece ilgi alanımdan mesela memleket meseleleri, her sabah canıma tak eden trafik, medyada okuduğum şiddet, çevre ve terör haberleri.
“Çamurun çökmesini ve suyun berraklaşmasını beklemeye sabrın var mı?” – Lao Tzu
Böyle zamanlarda amaç çamurun çökmesi ve suyun berraklaşmasına izin verecek sabrı göstermek, mümkün olduğunca kendi merkezimizde ve dengede kalmanın önce kendimiz sonra ailemiz ve çevremiz için önemli olduğunu hatırlamak.
Hayatta kesintisiz mutlu olmak, her daim neşeli olmak amaç olabilir mi? Belki masallar için evet.
“En iyi ben”i tekrar sahneye davet etmek, başrol vermek mümkün mü?
Tam da şu sıra, sevdiğinizden ayrılmış veya ırak düşmüş, işini kaybetmiş, mali güçlüğe düşmüş, sevimsiz bir hastalığa yakalanmış, patrondan nefret etmiş olabilirsiniz. Zor zamanlar hayatımızın yadsınamayacak durakları. Bu duraklardan hızlıca geçmek, inmemek, yavaşlamak veya inip biraz etrafı seyretmek gibi seçeneklerimiz var tabi. Bu seçeneklerin farklı farklı ruh halleri, süreleri, hisleri olabilir. Bir süre önce bana göre okuduğum en iyi “wellbeing= iyi olma hali”nin tanımıyla karşılaştım. Yazarın adını hatırlayamıyorum ancak ne demek istediği hafızama kazındı bile. “İyi olma hali sadece hasta olmamak, sağlam ve enerjik olmak, süreklilik arzeden olumlu düşüncelere sahip olmak, hep mutlu ve güleryüzlü olmak diye tanımlanamaz; aksine parasızlık çektiğimiz, çevremizdeki acılarla boğuştuğumuz, iş arayıp bulamadığımız, kötü ilişkilerle sarmalanmış olduğumuz hayatın en acımasız anlarında hissettiğimiz süreçlerde bile içimizdeki en iyiyi bulup ortaya çıkarmak halidir” diyor. Bu halimizi sahneye tekrar davet etmeyi ve başrol vermeyi bu tanıma şahsen ben eklemek istiyorum. Evet, içinden geçtiğimiz zor zamanlarla
Beyaz Yakanın Zihinsel Zindelik Hikayesi
Sevgili Beyaz Yaka,
Evet yorgunuz. Çoğu sabah, bir pil olsak daha sabahtan şarj olmamız gerektiğini hissederek yataktan kalkıyoruz. O günün koşuşturmacasını, toplantılarını, ev, çocuk arkadaşlarla yapılacak programlarını düşününce “acaba yatağa geri dönsek mi?” duygusu ruhumuzu ve zihnimizi ele geçirmiyor mu? Peki, bu yorgunluk nereden? Hepimizin malumu bilgi çağındayız. Zihnimiz bugünlerde çok çalışıyor çünkü parayı o kazanıyor. Dünya üzerindeki bilginin %90’ının son 2-3 senede oluştuğunu bilerek zihnin ne kadar çok bilgi, veriye maruz kaldığını ve bunun daha da artacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok. Eskiye nazaran ortalama bir kişi olarak biz, 10 kişilik iş çıkartıyoruz zira artık sekreter, seyahat acentası gibi aracı olarak iş yapanlar sistem dışına itiliyor ve biz zihinsel olarak daha fazla emek harcamak zorunda kalıyoruz.
Bir de buna sosyal alanda ev, aile, çocuk sorumlulukları, hobilerimiz, dizilerimiz ve arkadaşlarımız eklenince kafamız oluyor bir kazan. İçinde bol malzeme, karıştır karıştır dur…
Burada teknolojiye hakkını vermemiz gerekiyor zira yeni çağ düzeninde teknoloji zihinsel zindeliğe hem destek hem