İşletmecisi Urlalı Gamze Kutlukaya olan Mahfel ‘toplantı evi’ anlamına geliyor. 6 odalı bu bina Orduevi olarak da kullanılmış.
Pek çok kere Urla’ya gittim. Otoyolun bitiminden Urla’ya girince günübirlik yapılan her kısa yolculuk gibi bu güzel ilçede biraz nefes alıp sonra şehre dönmek vardı aklımda. Sık sık bana önerilen Mahfel’e gitmeye karar verdim. Urla merkezine doğru yönelince aldığım tarife göre kolayca Mahfel’e ulaştım.
Dışarıdan kendini pek göstermeyen kesme taşlı merdivenleri çıktıktan sonra mandalina, turunç ve gökyüzüne yükselen bir palmiye ağacının altından geçerek bakımlı ama eski bir kagir binanın önünde buluyorsunuz kendinizi. Sessiz bir sadelikle sizi karşılayan eşsiz avludan içeriye giriyorsunuz.
Mahfel, sizi önce yalın bir mütevazılık ile karşılıyor. Bir süre sonra mekanın etkisiyle aklınızdaki tüm gaileleri, şehrin keşmekeşine dair düşünceleri ve iş planınızı ve diğer bildiklerinizi unutuyorsunuz. Adeta 1920’lerde geçen nostaljik bir filmin başrol oyuncusu gibi hissediyorsunuz. Birkaç dakika geçmeden duvarlardaki resimleri ve fotoğrafları fark ediyorsunuz. Mavi, kırmızı, yeşil dekoratif duvar kağıtlı odalardan hangisinde oturacağınıza karar vermeniz
Kriz kâhinlerinden sürekli yeni kehanetler dinliyoruz ama hediye almak da adetten olmuş. Yılbaşı heyecanının birazı da hediye alıp vermekten gelmiyor mu? Zaten tüm vitrinler yeni yıl konseptine uygun süslenmiş, tüm albenisi ile bizleri cezbederken, önlerinden geçip gitmeyi de beceremiyoruz. Hediye seçmek kolay iş değildir aslında, bir yandan birilerini mutlu edeyim derken farkında olmadan strese girersiniz. İşte size hediye almanın püf noktaları: Ne alırsanız alın, kendi beğendiğinizi değil hediye aldığınız kişinin zevklerini göz önünde bulundurun. Sizin onda görmek istediğinizi değil, onun kullanmaktan keyif alacağı bir şeyler alın. Eğer sevgilinize ya da eşinize hediye alacaksanız sakın ola ev eşyası gibi zaten alınacak olan ortak kullanıma yönelik bir şeyleri vermeyin. Amaç onu şaşırtacak, beklemediği ve şahsi kullanımına yönelik bir şeyler almak. Zamanınız azaldıkça hediye almak hepten zorlaşır, zevk olmaktan çıkar. En sonunda alınan hediyenin beğenilmeme olasılığı ile yüz yüze gelirsiniz. En iyisi mi küçük de olsa ‘Hediye almadan olmaz’ diyenlerdenseniz son günü beklemeden hediyenizi alın. Hazır indirimler de başlamışken sizin için birkaç önerim olacak.
Amerika ve Avrupa
Swissôtel Grand Efes 2010’a kimlerle girecek?
İzmir’in en gözde beş yıldızlı otellerinden Swissôtel Grand Efes yeni yıla Figen Sarıdağ ile girecek. İTÜ Devlet Konservatuvarı mezunu olan, yeni yılda albüm çıkarmaya hazırlanan Figen Sarıdağ 9 yıllık sahne deneyimi ile “2009’un son gecesinde İzmirlileri yerinde oturtmayacak. Limitsiz yerli-yabancı içkili yılbaşı gala gecesi programı 75 TL.
İzmir Körfezi manzarası ile otelin 9. katında yer alan Equinox Restoran’da, Avustralyalı Baş Aşçı David Hoyle’un hazırlayacağı çok özel yeni yıl menüsü, limitsiz içki, canlı keman, gitar ve vokal eşliğindeki unutulmaz bir gece sizleri bekliyor. Limitsiz yerli içki dahil kişi başı sadece 199 TL.
İzmir Hilton, yılbaşı gecesine özel menüleri ve farklı programlarıyla konuklarına unutamayacakları bir gece yaşatmaya hazırlanıyor. İzmir Körfezi manzarasına hakim Windows On The Bay Restoran’da Grup Pan ve Ceren Niron eşliğinde gerçekleşecek olan “Yeni Yıla Hoşgeldin Partisi”nde özel yeni yıl mönüsü konuklara adeta bir lezzet şöleni sunacak. 5 bölüm olarak servis edilecek mönünün iddialı yemeği “Altın Yaprağı ile Tatlandırılmış Istakoz Konsome”.
Parti, özel yılbaşı mönüsü ve limitsiz
Üç yıla yakın zamandır sağlıklı ve lezzetli beslenmek isteyenlerin vazgeçemedikleri, Alsancak’ın en güzel caddelerinden Mustafa Bey üzerinde yer alan, kendinizi evinizde hissedeceğiniz şirin bir mekan Mutfak Girit. Sokağa bakan çiçekler ve yeşillikler içinde minik bir de bahçesi var.
“Dünyanın en basit ama en sağlıklı mutfağı” olarak nitelenen Girit Mutfağı’nın en seçkin örneklerinin sunulduğu bu şirin ve şık restoranda yemeklerin tümü A kalite zeytinyağı ile hazırlanıyor. İzmir civarından günlük toplanan taze otlar, Tire’nin meşhur yoğurt ve peynirleri, İzmir’de bulunabilecek en taze sebzeler, Ödemiş’in meşhur sarı patatesi, mönüyü benzersiz kılan diğer unsurlardan. Doğal olmayan hiçbir malzemenin ve katkı maddesinin içeri giremediği Mutfak Girit’te, tüm yemekler günlük hazırlanıyor.
İki mönüsü var
Ahmet Hakan, “Faşist İzmir” tartışmalarında İzmir için çok ağır yazdı. Nedenini sordum? İzmir’deki tehlikeli milliyetçi kabarmadan ürktüğünü söyledi. Ama sonra da gönül aldı: Gelişmişlik, eğitim düzeyi, medeni olmak da büyük etken. İzmir bu açıdan çok şanslıÜnlü gazeteci Ahmet Hakan’la İzmir’e geldiğinde röportaj yapma fırsatı yakaladım. Türkiye’nin gündemindeki konular, siyaset ya da diğer köşe yazarlarının kendisiyle ilgili yazdıkları hakkında soru sormadım. Bu konularda düşüncelerini paylaşacağı bir köşesi, bir televizyon programı ve twitter’ı vardı çünkü.
Zaten söylemek istediklerini, istediği zaman açık açık yazıyordu, gereken cevapları gazetedeki köşesinden veriyordu.
İstedim ki, Ahmet Hakan’la İzmir’i konuşalım...
Bu şehri ne kadar tanıyor?
O zehir zemberek ithamlarla dolu İzmir yazısını neye dayanarak yazmış, neyi anlatmak istemişti?
İzmirlilerle barışmış mıydı?
Bir de şu ünlü sosyal ağ konumundaki “twitter” macerası vardı. Her gün burada yazdıklarını okuduğum, takip ettikçe biraz da olsa birey olarak tanıma fırsatı bulduğum, farklı yönlerini keşfettiğim Ahmet Hakan’la ilgili sorularımı ve twitter dedikodularını sordum.
Fransız Kültür Merkezi’nin arka bahçesinde Alyans Küçük Kulüp’ün içine geçtiğimiz Mayıs’ta Bora Tanık ve Sarıket Türkay ortaklığında açılmış olan Fransız mutfağı ile iddialı bir restoran “La Marmite”... İsmini ise, Fransızların yüzyıllardır yemeklerini pişirdikleri büyük mutfak şömineleri içinde asılı olan döküm kazandan almış.
La Marmite’in dekorasyonunda kullanılan antika tabaklar ve aksesuvarlar Fransa’dan getirilmiş. Servis tabaklarının tamamı da Fransa’dan. Çatal bıçaklar özel olarak Fransız tarzlarını anımsatacak şekilde yaptırılmış. Karşıma çıkan şaşırtıcı bir ayrıntı ise et bıçağı olarak Fransızların kullandığı orijinal Laguiole markasının servis edilmesi. La Marmite’in şöminesinin içine dahi Fransa’da bit pazarından alınmış gerçek bir “Marmite” yerleştirilmiş. Duvarları ise ünlü bir art galerinin tabloları süslüyor. İsteyen tabloları satın alabiliyor.
Catering hizmeti
La Marmite, açıldığı günden itibaren İzmir’de yaşayan Fransızların vazgeçilmez mekanı olmuş... Fransız Kültür Merkezi’nin Müdürü Mr. Maizo ve Fransa Fahri Konsolosu Zeliha Toprak’ı sık sık La Marmite’de yemek yerken, ya da konuklarını ağırlarken görmeniz mümkün. NATO’da görevli Fransızların da uğrak
İzmir Devlet Opera ve Balesi bu sezon ‘Aşk-ı Memnu Operası’ ile izleyicinin önüne çıkacak. 17 Aralık’ta ise EÇEV yararına özel bir gösteri yapacaklar.
Geçtiğimiz sene dizi uyarlaması ile gündeme gelen ve geniş bir izleyici kitlesine ulaşan Aşk-ı Memnu, Türk Edebiyatı’nın önemli yazarlarından Halit Ziya Uşaklıgil’in Osmanlı Devleti’nin son dönem siyasi ve aile yapısını anlatan önemli bir eseri. Aşk-ı Memnu, Selman Ada tarafından bestelenerek opera halinde getirilmiş, ilk defa 2003 yılında Mersin’de daha sonra İstanbul’da sahnelenmiş. Bu sene yeniden İzmir Devlet Opera ve Balesi tarafından sahnelenecek olan Aşkı Memnu Operası 12 Aralık 2009 tarihinde seyirci ile buluştu.
Aynı zamanda İzmir Devlet Opera ve Bale sanatçıları, EÇEV’in 15. yıl kutlamaları kapsamında, EÇEV yararına düzenlenecek özel bir gösterimle ‘Aşk-ı Memnu’ Operası’nı sahneleyecekler. EÇEV’in çağdaş ve laik eğitim adına sürdürdüğü bu çabalarını desteklemek amacıyla 17 Aralık Perşembe günü düzenlenecek bu gösterime tüm İzmirli sanatseverler davetli olup gecenin geliri, EÇEV’li çocukların eğitimi için kullanılacak.
Aşk-ı Memnu Operası İzmir Prömiyerleri
İzmir’in göz bebeği Konak Pier’de bulunan % 100 Rest Cafe & More henüz 1.5 aylık bir mekan. 146 yıllık benzersiz bir binada, Türkiye’nin en ünlü mekan tasarımcılarından Levent Penso’nun çizgileri ile yaratılmış otantik, country tarzında İzmir’e yakışır bir cafe-restoran. Gündüzleri ev rahatlığında hoş bir cafe, geceleri ise şık bir restoran havasında. Yerdeki karoların dokusundan taş duvarların yapısına kadar her şeyi ile büyüleyici ve baştan çıkarıcı bir ortam. Girişte sizi karşılayan kocaman salonun yanı sıra özel anlarınız, toplantılarınız için düşünülmüş müstakil odacıklar da yapmışlar. Hemen barın önündeki duvarı annelerinin evlerinden getirdikleri antika tabaklarla süslemişler. Antika tabakların yanı sıra antika küplerle süslenmiş oturma grubu, değerli objeler ve çok özel kitaplardan oluşan bir kütüphane yer alıyor. Üstelik havalar güzel olduğunda gökyüzündeki martıları, denize dalan balıkları ve geçen vapurları seyrederek keyif yapabileceğiniz deniz kenarına açılan kocaman bir bahçeye sahip.
Neden % 100?
Yedi sene önce sandviç yemek isteyip İzmir’de damak tadına uygun, güzel sandviç bulamayınca babalarının Mandolin Cafe’yi açmasıyla yemek sektörüne girmişler. Daha