1- Keyif veren ‘Blush’
Geçen sene popülaritesi artan bu
yıl ise adeta salgına dönüşen blush’lar, 2010 yazına bir numaralı içecek olarak damga vurdu. Güney Fransa’nın şık tatil beldelerinde ellerden düşmeyen roze şarabın daha açık
pembe ve daha tatlı bir türü olan blush’ı mutlaka deneyin. Brenim tercihim
‘Cielo Pinot Grigio Blush...’
2- Çeşme Marina’da tekne
Son yıllarda ünlü simaların Alaçatı’da ev aldığı haberlerini sıkça okur olduk. Şimdilerde ise yeni açılan Çeşme Marina’ya tekne bağlamak moda. Birbirinden alımlı yelkenlileri ve motor yatları buraya bağlayıp Aya
Türkiye’nin sayılı Tapas restoranlarından “Adı Mustafa Restaurant&Bar”; “Hayat Bir Tabak Meze Gibidir, Ardından Ne Geleceğini Bilemezsin” sloganı ile Alaçatı sokaklarında farklı lezzetler arayanlar için şefinin adı ile açıldı.
35 yaşındaki mutfak şefi Mustafa Buğday, eğitimini İsviçre ve Almanya’nın sayılı mutfak akademilerinde almış. Doğma büyüme Alaçatılı. Çok iyi yemek yapan bir babanın oğlu ve harikulade otlu balık pişiren bir babaannenin torunu. Ailesi mutfağa olan ilgisi nedeniyle, liseyi bitirince İsviçre’de bir aşçılık okuluna göndermiş. İsviçre’de çok başarılı olunca Almanya’da başka bir akademiye kabul edilmiş. 2007’de Alaçatı’ya dönüp atalarından kalma bir taş evde, kendi adını verdiği projesini hayata geçirmiş.
Atıştırmalık yiyecekler
Tapas, “İçkiyle beraber servis edilen hafif atıştırmalık yiyecekler”miş. Eskiden Meksika’da sıcaklarda içkilerin içine herhangi bir şey girmemesi için bardağın ağzı bir dilim peynir, et ya da bir salam ile kapatılırmış. Zamanla içkinin yanında servis edilen bu tarz hafif atıştırmalıklar Tapas adını almış. Tapas’ı “İspanya’da da aç karnına alkol tüketilmesin diye genelde bira ya da şarabın yanında yenen lezzetli ama ufak lokmalardır”
Çeşme yaz aylarında gündüz dinlenir, akşam eğlenir... Aslında bu tüm Ege’de geçerlidir. Egeli, serin yaz akşamlarını sever. Açık havada yemek yer, eğlenir, müzik dinler. Yazın balkonunda oturur, kır düğünü ile evlenir, faytonla gezmeyi sever. Alaçatı’da sokak düğünleri yapılır. Plajlarda gençler müzik dinler, hem denize girer hem eğlenir.
Akşam olunca heryer birden canlanır; sokaklar, eğlence yerleri dolup taşmaya başlar. Yerli ve yabancı turistler Ege’ye gelince bunu ararlar. O yüzden tüm oteller, eğlence yerleri, restoranlar kadrolarını ve planlarını buna göre yapar.
Müzik yok
Bir an için müziğin yasaklandığını düşünün; artık açık alanda müzik yok, canlı, cansız yasak. Sizce Ege yazın yaşar mı? Limontepe’deki, Alaçatı’daki kızını davulla, zurna ile gelin edemeyecek, açıkhava tiyatrosunda Sezen şarkı söyleyemeyecek, plajlarda sessizce denize girilecek, akşamları beş desibeli aşan köpeklere bile havlama tasması takılacak, çare yok. Gürültü yasak!...
Yasağı tatbik edenler dahil kimse memnun değil bu işten... Onlara emir gelmiş, oradan oraya koşuşturuyorlar. Yaptıkları işin yasal çerçevesi bile belirlenmemiş. Kurul toplanmamış, canlı müzikle ilgili kararlar alınmamış.
Geçen yaz İstanbul’dan Alaçatı’ya transfer olan Alaçatı’nın en özellikli restoranlarından Maria’nın Bahçesi, bu yaz 3. restoranı Porto Maria’yı açarak Çeşme’ye de “Merhaba” dedi.
Farklı mönü
Ege’nin lezzetleri konusunda adını tüm dünyaya duyurmuş ünlü, ödüllü şef Maria Ekmekçioğlu’na ait restoranın mönüsü İstanbul ve Alaçatı’dakindan farklı olarak tamamen deniz ürünlerinden oluşuyor. Tabak süslemesi sunum tarzı ve gurme lezzeti ile alışkın olduğumuz rakı-balık-roka üçlemesinin dışında farklı bir mönüye sahip. Maria Hanım mönülerini “Ege’nin toprakları ne verirse, Ege Denizi’nden ne çıkarsa” diyerek anlatıyor. Porto Maria’da mutfağın patronu, ödüllü şef Maria Ekmekçioğlu’nun izinden giden, yurtdışında eğitim almış dünyaca ünlü restoranların-otellerin mutfaklarında çalışmış küçük oğlu şef Pascal. Yunanistan’dan ödülle dönen Pascal, hemen ayağının tozu ile yeni restoranlarının mutfağında çalışmaya baslamış. Yemek sonrası, aşçılığa Yunanistan’da patiseri açmakla başlayan Maria Hanım’ın tatlılarını denemeyi de unutmayın.
Tüm dünya ülkelerinin en seçkin şaraplarını ve peynir çeşitlerinden örnekleri de Porto Maria’da bulabilirsiniz.
Kürşat Başar ile “Başucumda Müzik” kitabı ve Türk siyasi hayatının dönüm noktası olan 1950’lerde geçen Dışişleri Bakanı ile onun gizli aşkını anlatan romanı üzerine konuştuk. En çok merak ettiğim konu bir kadının hislerini bu nasıl kadar güzel anlatabildiği idi. Bunu empati yapabilme yeteneğine bağlayan Başar, kitabın kadın kahramanını tanımlarken “Öyle bir kadın yarattım ki o ‘Beni mutsuz eden gerçeği duyup da ne yapayım?’ diyebilsin istedim” diyerek sözlerine devam etti.
Kendi deyimi ile sıkıldığı ve değişik şeyleri yapmaktan hoşlandığı için hayatın üzerine üst üste tuğlalar koyarak yaşamayı tercih eden yaşam tarzını iş çeşitliliğine de yansıtmış, yazarlıktan gazeteciliğe, TV ve Radyo programcılığından müzik yapmaya kadar pek çok alanda kendi ifade eden Başar, yeni projelerini benimle paylaştı.
Karizmatik oluşuyla da dizi oyunculuğu hatta başrol teklifleri alan, Hatırla Sevgili dizisinde de Dr. rolünde zevkle izlediğimiz Kürşat Başar çok yakında komik bir proje ile ekran karşısına geçebileceğinin ve yeni kurduğu müzik grubu ile ağustos veya eylüle ekibe katılacak flaş bir isimle karşımıza çıkacağının müjdesini verdi.
Onun yanında bulunun yeter
Babalar Günü geldi çattı,
Hüznü kucaklayan şarkılar ile efsane sanatçıların sahne alacağı 24. Uluslararası İzmir Festivali başlıyor. İzmir Kültür Sanat ve Eğitim Vakfı (İKSEV) tarafından düzenlenen festival, 16 Haziran-19 Temmuz tarihleri arasında İzmir ve çevresindeki tarihi mekanlarda gerçekleştirilecek. Bu sene İKSEV’in 25. kuruluş yıldönümünün de kutlanıyor olması nedeniyle benzersiz bir sanat şölenine dönüşmüş olan festivalin programında on iki etkinlik yer alıyor.
Festival, 16 Haziran Çarşamba günü Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde İzmir’de bir ilk olan “Dört Piyano, Bir Şef” ile açılacak. Alexander Ghindin, David Lively, Janis Vakarelis ve Cyprien Katsaris’den oluşan 4 piyanoluk bu orkestrayı sıra dışı projelere imza atan Rus Şef Alexander Polishchuk yönetecek.
Sanat dolu günlerin konukları
Efes Celsus Kütüphanesi’nde, 19 Haziran Cumartesi günü Michele Campanella resital veriyor. Wagner’in “Uçan Hollandalı” Operası 21 Haziran Pazartesi AASSM’de. 22 Haziran Salı Sığacık Kalesi “Ensemble Amarcord”u ağırlayacak. Viyana Filarmoni Orkestrası’nın “The Philharmonics” topluluğu 24 Haziran Perşembe günü Celsus Kütüphanesi’nde. Kraliyet Concertgebouw Orkestrası da 2 Temmuz Cuma günü AASSM’de. “Maffy Falay
Alaçatı’nın en ünlü restoranı Tuval, geçen sene Ilıca Otel’in iskelesinde “Tuval On The Beach” adıyla açtığı mekana yepyeni konseptler getirerek bu yaza hızlı ve farklı girmeyi hedefliyor. İzmir’in seçkin simalarından Semra ve Nejat Erdoğan çiftine ait Tuval’in işletmeciliğini ise oğulları Emre Erdoğan yapıyor.
Muhteşem bir açılış
Geçen hafta “Ayhan Sicimoğlu@Latin All Stars Grubu”nun sahne aldığı muhteşem bir gece ile sezon açılışı yapıldı. Dolunay eşliğinde arkada deniz, sahnede Latin All Stars ve renkli giyim tarzıyla Sicimoğlu’ndan harika bir müzik dinledik. Geçen sene olduğu gibi bu sene de Ayhan Sicimoğlu’nun insanı yerinde durdurmayan performansını dinlemeye devam edeceğiz haberini aldım. Bu güzel haberin yanında ayrıca, hafta içi üç gün Kübalı bir grup ile günü uğurlamaya hazırlanıyorlar. Emre Altuğ, Levent Yüksel, Işın karaca, İzel, Tan gibi isimler de önümüzdeki günlerde Tuval On The Beach’de sahne alacak sanatçılar arasındaymış.
Bu yıl, sabah kahvaltıları ve brunchlarına da ağırlık vermişler. Şarap mönümüz de çok zengin, bilhassa son zamanlarda soft drink, bira ve vodkanın önüne geçen soğuk içilebilecek roze şaraplar, blush’lar eklenmiş. Evde davet vermek yerine
Bu hafta sonu Çeşme, Bodrum ve İstanbul’daki pek çok yazlık mekan açılışlarını yaptı.
Çeşme’nin ilk açılışı ise cuma gecesi Marrakech Beach Club’tan geldi. Marrakech, bu sezondan itibaren yaz aylarında Marrakech Beach Club olarak Aya Yorgi Koyu’nda hizmet vermek üzere muhteşem bir açılışla sevenlerine yeniden merhaba dedi.
İzmir cemiyet hayatının seçkin simalarından Berna-Korcan Karar, İrem-Selçuk Karcıoğlu, Murat Alpiskender gibi isimler ve Marrakech müdavimleri açılıştaydı. Dans show ve havai fişek gösterilerinin ilgiyle izlendiği katılımı yüksek güzel bir gece yaşandı. Kubbeleri ve merdiven başlarındaki ateş görselleriyle farklı bir havası olan mekan, konuklardan tam not aldı. Aralara Türkçelerin abartılmadan serpiştirildiği müzikler de çok beğenildi. Mehmet Özöner ile Süleyman Sirkecioğlu’nun işletmeciliğini yaptığı Marrakech Beach Club’ın yıllardır Özöner ile çalışan deneyimli ekibi her zamanki gibi kusursuz bir hizmet verdi.
Mimarisi ile de fark yaratan mekanın tasarımı, son zamanların popüler mimarı Tarkan Önal tarafından yapılmış. İşletmeci olarak tanınan, İsviçre’de iç mimarlık üzerine eğitim almış olan Mehmet Özöner, hiçbir masraftan kaçınmayarak, muhteşemliği