Net hata noksan meselesi bir şehir efsanesine döndü. Ödemeler dengesindeki 11.6 milyar dolarlık nereden geldiği açıklanamayan kalem için onlarca teori üretildi. Körfez’den uçaklarla taşınan paralar, Suriye ve Irak’tan TIR’larla getirilen banknotlar, İran’dan akan kaynaklar ve yastık altındaki milyarlarca dolara kadar pek çok farklı iddia duyduk. Oysa bu kadar parayı ne uçaklarla taşımak mümkün ne de yastık altında tutmak. Bu işte başka bir iş var. Bir ucu bizim vatandaşlarımızın ve şirketlerimizin yurt dışında tuttukları mevduatlara kadar gidiyor.
Yıllardır tartıştığımız bu konuda, aydınlatıcı bazı açıklamalar bugüne kadar birkaç defa yapıldı ama görülüyor ki Merkez Bankası’nın bu konuyu aydınlatıcı bir açıklama daha yapması gerekiyor. O açıklama gelinceye kadar ben bildiklerimi, duyduklarımı ve eski makalelerimde yazdıklarımı anlatayım:
- Net hata ve noksan verilmesi bize özgü bir durum değil. Dünyada birçok ülke aynı durumla karşı karşıya. Mesela Çin, ABD, Norveç ve Suudi Arabistan gibi farklı ekonomik özelliklere sahip ülkeler de ödemeler dengesinde yüksek hata ve noksanlar veriyor. Kabul edilebilir boyutta olduğu sürece sorun yok ama bizim hatamızın boyutu dikkat çekecek kadar yüksek. Son 12 ay itibarıyla genel mal ticareti dengesinin yüzde 27’sine ulaştı. Bir zamanlar bir başparmak kuralı vardı. Bu oran yüzde 5’i aştığında sorun yaratacağına inanılırdı. Biz bu kuralı çoktan aşmış bulunuyoruz. Bu boyutta bir hata ekonomik plan ve analiz yapmayı zorlaştırabilir, bu nedenle özel ilgi ister.
- Ödemeler dengesi bir ülkenin diğer ülkelerle arasındaki tüm parasal hareketi gösterir. Adı üzerinde, ödemeler dengesinin dengede olması gerekir. Teknik açıklaması ile Cari İşlemler Hesabı ve Sermaye Hesabı kalemlerinin toplamı Finans Hesabına eşit olmalı. Ancak uygulamada bu eşitliğin sağlanamadığı görülür ve farka “net hata ve noksan” denir. Bu demektir ki; a) Ya kayda girmemiş giriş ve çıkışlar var b) Ya ölçmede hata yapılmıştır c) Ya mal hareketi ve ödemesi arasındaki zamanlama farklılıkları nedeniyle kayıtlar gerçeği yansıtmıyor d) Ya da hepsi. Doğru cevap d şıkkı...
- Dış ticarette malın sevkiyatı ile ödemenin farklı bilanço dönemlerinde yapılması, turizm ve bavul ticareti gibi anket yoluyla ölçülen bazı girişlerin tam olarak ölçülememesi, gümrük beyanlarındaki sorunlar ve yastık altında tutulan paralar net hata ve noksan verilmesinin nedenlerinden.
- Ama bir neden var ki çok öne çıkıyor. O da şirketlerimizin ve vatandaşlarımızın yurt dışında tuttukları mevduatlardan kaynaklanıyor. Net hata ve noksanın ciddi boyutlara ulaşması 2008’den sonradır. Türkiye 2008’de Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Karar’da önemli bir değişiklik yaptı. O yılın 8 Şubat tarihli Resmi Gazetesi’nde yayımlanan 13186 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile “Türkiye’de yerleşik kişilerin... yurt dışında tasarruf etmeleri serbesttir” denildi. Yani ihracat bedellerinin yurda getirilme zorunluluğu kaldırıldı. Değişiklik öncesi ihracattan sağlanan dövizlerin en geç 180 gün içerisinde Türkiye’ye getirilerek bankalara satılması gerekiyordu. İhracat bedelinin yüzde 70’inin 90 günde yurda getirilerek bankalara satılması halinde ancak kalan kısmı üzerinde ihracatçıların tasarruf hakkı bulunuyordu. Bu önemli değişiklikle ihracatçılar kazandıkları dövizin tamamını istedikleri şekilde yurt dışında tutma imkânına kavuştular.
- Dolayısıyla, yapılan ihracat “cari işlemler hesabı”na girdi ama yurt dışındaki bir bankada mevduat olarak tutulan ihracat bedeli ödemeler dengesinin “finans hesabı”na tam olarak girmedi. Yurt dışı mevduatlar “finans hesabı”nda gösteriliyor ama eksik. Çünkü Merkez Bankası Uluslararası Takas Bankası’nın (BIS) istatistiklerini kullanıyor. BIS ise 46 ülkeden aldığı raporlara göre bilgilendirme yapıyor. İşadamlarımızın para tuttuğu bazı ülkeler bu 46’nın arasında yok. Rusya bile raporlamaya 2015’de dahil oldu. Gönderilen raporların ne kadar gerçekçi olduğu da tartışılır. Ayrıca o ülkelerde yerleşik olan vatandaşlarımızın ya da onların kurdukları şirketlerin mevduatları bizim değil, o ülkelerin hesaplarına giriyor.
- Daha önceki dönemlerde ihracat gibi işlemler nedeniyle kazanılan ancak kayıtlara yansıdığı halde dışarıda tutulan bu paralar Türkiye’de havanın bozulduğu, kurun arttığı, finansman bulmanın zorlaştığı ve pahalılaştığı dönemlerde ülkeye getiriliyor. Varlık barışı ya da vergi affı gibi uygulamalar da bu girişleri hızlandırıyor.
- Bu konuda Merkez Bankası uzmanlarının geçmişte hazırladıkları (benim de bu yazıyı yazarken faydalandığım) raporlarda oldukça aydınlatıcı bilgiler var. Merkez Bankası’nın elindeki bu bilgiler doğrultusunda konuya ilişkin bilgilendirici açıklamalar yapmasında fayda var. Çünkü konu ekonomi açısından önemli olduğu kadar çekici ve çok kısa sürede farklı boyutlara çekilmeye, komplo teorileri üretilmeye oldukça müsait.
Fed kararı dünyayı sarsacak mı?
Bu yazıyı yazdığım sırada Fed kararı henüz açıklanmamıştı ama beklenti Amerikan Merkez Bankası’nın faizleri çeyrek puan artıracağı yönündeydi. Asıl merak edilen ise faiz kararından çok yılın geri kalan döneminde Fed’in ne yapacağına dair vereceği sinyallerdi. Siz bu yazıyı okuduğunuz sırada net ipuçları gelmese bile en azından faiz kararını biliyor olacaksınız. Çok muhtemeldir ki kararın para ve sermaye piyasalarındaki ilk etkisi de görülmüş olacak. Mesele bu kararın gelişmekte olan ekonomileri nasıl etkileyeceği.
Bu konuda son dönemde daha soğukkanlı analizler yapılmaya başlandı. Morgan Stanley gibi kuruluşlardan gelen bu analizlerde temel varsayım, faizlerin bu yıl 3 ve gelecek yıl ise 4 defa artırılacağı. Bu hızda bir artış gelişmekte olan piyasaları rayından çıkarır mı? Ağır basan cevap “hayır”.
2013 Mayıs ayında Bernanke o zamana kadar piyasalara para pompalayan Fed’in artık bu paraları geri çekmeye başlayabileceğini söylediğinde, gelişmekte olan piyasalar allak bullak olmuştu. Şimdi ise durum biraz daha farklı çünkü gelişmekte olan ülke borsaları ve paraları o kadar şişkin değil. O zamandan bu zamana balonların havası kısmen alındı. Ekonomiler yedikleri şokların ardından krize daha dayanıklı hale geldiler; dünya ekonomisinin motoru olan ABD, Japonya ve Almanya gibi ülkelerin ekonomileri de daha iyi durumda.
Morgan Stanley 1999-2000 ve 2004-2006 dönemi gibi geçmişteki Fed parasal sıkılaştırma süreçlerine bakarak diyor ki, “Geçmiş sıkılaştırmalar gelişmekte olan ülkeleri rayından çıkarmadı.” O halde şimdi neden çıkarsın...