Haftanın önemli bir bölümünü deprem bölgesinde geçirdim.
Çok şey dinledim, çok şey gördüm..
Kahramanmaraş’ta depremde kaybettiği evladının mezarına her gün elinde bir gofretle giden babanın hikayesini dinlerken kahroldum.
Dünyanın en büyük şantiyesi haline gelen Hatay’da ve tüm deprem bölgesinde birbiri ardına yükselen modern konutları, şık köy evlerini görünce umutlandım.
Bir de bu yazının konusu olan, okuyunca sizin de “Yok artık, bu kadar da olmaz diyeceğiniz bir olay dinledim ki… İnanması zor… Ama maalesef doğru…
Efendim… Depremden sonra sadece Türkiye’den değil dünyanın birçok ülkesinden Hatay’a yardım yağıyor. Almanya’nın Dortmund kentinin yerel yönetimi de Hatay için taşın altına elini koyuyor ve Büyükşehir Belediyesine 5 adet ambulans ve cenaze aracı hibe etme kararı alıyor. Araçlar çok kısa bir süre içinde Türkiye’ye yollanıyor…
Sonra ne mi oluyor? Tam 24 bin insanın hayatını kaybettiği Hatay’ın o dönemdeki belediye yönetimi gümrükte bekleyen o araçları unutuyor! Evet yanlış duymadınız… Deprem sonrasında ambulans ve cenaze aracı ihtiyacı had safhada ama belediye Dortmund’dan gelen araçları gümrükten çıkarmıyor! Araçlar 1 yıldan fazla bir süre gümrükte yatıyor! Acaba neden?
31 Mart 2024 seçimlerinde belediye el değiştiriyor. Yeni Başkan Mehmet Öntürk belediye bilançosunu incelerken gümrükte bekletilen 5 ambulans ve cenaze aracını fark ediyor. Araçlar belediyenin üzerinde görünüyor ama gümrükte duruyor! Hemen harekete geçiyor. Gümrük işlemleri için 340 bin lira ödeniyor ve araçlar Hatay’a getiriliyor. Depremden tam 1 yıl 2 ay sonra!
Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Öntürk’e sordum: Eski yönetimin bu araçları gümrükte bırakma gerekçesi nedir? Unutmuşlar mı yoksa Hatay’ın ambulans ve cenaze aracına ihtiyacı mı yoktu? Öntürk’ün cevabı ilginç, bir o kadar düşündürücü: İhtiyaç olmaz olur mu? O anda en çok ihtiyaç duyduğumuz şey ambulanstı. Türkiye’nin her yerinden belediyeler ambulans ve cenaze araçlarını kentimize getirdi. Dortmund’dan gelenler ise maalesef gümrükte bırakılmış! Gümrükten çıkardık, vatandaşın hizmetine sunduk.
İşte böyle… Ayrıntı bütünü anlatır. Deprem bölgesinde devletin milletle beraber yazdığı başarı öyküsüne burun kıvıranlar Hatay’ın gümrükte unutulan ambulanslarına ne diyecek acaba?
Kim ne derse desin… Millet her şeyin farkında. Bölgeyi kimin ayağa kaldıracağını da biliyor, kimin ambulansları gümrükte unutacağını da. Tercihini de bu doğrultuda yapıyor.
Kuru gürültüye, yalana, algıya teslim olmuyor.
Haluk Levent’in Kızılay mesajı
6 Şubat’ın en çok tartışılan konularından biri Kızılay’ın sattığı iddia edilen çadırlardı.
Depremin 2.yıldönümünde bu iddianın öznesi olarak öne çıkan sanatçı Haluk Levent’e “Çadır işinin aslı nedir” diye sordum. İşte cevabı:
Aslında rutin bir uygulama deprem zamanına denk geldiği için böyle bir tartışma ortaya çıktı. O günün zor ve olağanüstü koşullarıyla alakalı bir yönetme, iletişim sıkıntısı çektiklerini düşünüyorum. Ben Kızılay için kan bağışı çağrılarına devam ediyorum. Kızılay gönüllüleriyle birlikte çalışıyoruz. Çok başarılı işler yaptık. Kızılay hepimizin. Çocukluğumuzun Kızılay’ının daha fazla yıpratılmaması gerekiyor.
Haluk Levent’in mesajı böyle. Takdir sizin…
Bu arada Hatay’da dün açtıkları 2 okulla beraber deprem bölgesinde açtıkları ve Milli Eğitim Bakanlığı’na devrettikleri okul sayısı 22’ye ulaşmış. Malatya ve Nurdağı’nda engelli vatandaşlar için yaptırdıkları 450 konutun dağıtımı da başlamış.
Mevlana’nın meşhur “ Dün dünde kaldı cancağızım, artık yeni şeyler söylemek lazım” sözünü hatırlamanın tam zamanı.
Hatasıyla sevabıyla hepimiz bu vatanın evlatlarıyız.
Deprem bölgesi için taş üstüne taş koyan herkesin emeğine sağlık. Yeter ki birbirimizi anlamaya, dinlemeye gayret edelim.
Sosyal medyada bu milleti birbirine düşürmeye çalışan manipülatörlerin tuzağına düşmeyelim. Gerisi kendiliğinden hallolur.
Özay Şendir
Hem aday hem başkan olunur mu?
7 Şubat 2025
Abbas Güçlü
Felaketler kader mi?
7 Şubat 2025
Abdullah Karakuş
Yeni şehirler, yeni yaşamlar, yeni umutlar
7 Şubat 2025
Mehmet Tez
Z kuşağı, popüler kültür ve siyaset
7 Şubat 2025
Cansen Erdoğan (Avukat – Yazar)
Gelecekler, geliyorlar derken işte geldiler!
6 Şubat 2025