Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen hafta İngiliz basınında çokça tartışılan bir gençlik araştırmasından bahsetmek istiyorum. Channel 4 tarafından yaptırılan “Gen Z: Trends, Truth and Trust” (Z Kuşağı: Trendler, Gerçek ve Güven) başlıklı araştırmaya göre Z kuşağı (13-27 yaş aralığı olarak belirtiliyor araştırmada) önceki kuşaklara oranla daha az televizyon izliyormuş. Bu kuşağa mensup olanlar zamanlarının büyük bölümünü sosyal medyada geçiriyorlarmış. Sürpriz değil. 

Çılgınlık derecesinde TikTok ve Instagram’da yaşayan bir kuşak var karşımızda, bunu herkes biliyor. Bu durum Z kuşağının beğeni kalıplarını, müzik, ve popüler kültür açısından önceliklerini ve alışkanlıklarını şekillendiriyor. Z kuşağı, daha önce hiçbir kuşakta olmadığı kadar yoğun bir şekilde sosyal medya tarafından yontuluyor. Bu da tamam, biliyoruz diyeceksiniz. Pek çok yorumcuyu şoke eden veri de zaten bu değil, mevzu daha çok Z kuşağının siyasete dair görüşleri ve düşünceleri. 

Haberin Devamı

Araştırmaya göre İngiltere’de Z kuşağı içinde, parlamento ve seçimlerle rahatsız edilmeyecek güçlü bir liderin yönetiminde ülkelerinin çok daha güzel bir yer olacağını düşünenlerin oranı yüzde 52’ymiş. İngiltere’de Z kuşağı mutlak yetkilerle donatılmış güçlü bir lidere ihtiyaç duyuyor sizin anlayacağınız. 

Kimileri Trump’ın yeniden seçilmesiyle dünyada kurumlar üstü “eksantrik lider” odaklı bir siyaset anlayışının yükseleceği görüşünde. Bu durumu genel gidişatın bir yansıması olarak görüyorlar. Kimilerine göreyse Trump neden değil sonuç. Hayata dair bütün temel bilgilerini, görüş ve kanaatlerini TikTok ve Instagram’dan edinen kuşağın ihtiyacı olan siyasetçi tipi. 

Sosyal medya demek, herkesin gayet iyi bildiği gibi ticari amaçlı dev şirketler demek. İnsanların dikkatini devamlı kendisinde tutmaya yönelik bir yapıya, algoritmaya ve arayüze sahipler. Milyar dolarlık dev bütçelerle onbinlerce insan gece gündüz sırf bunun için çalışıyor. Ne için? Sizi daha fazla alıkoymak, sizi daha fazla kendisinde tutmak için. 

İlk 10 saniye 

Bu sistemin içinde erimiş, bu timeline’a bağımlı bir kitlenin parlamento, yargı, güçler ayrılığı, muhtelif demokratik kurumlar gibi demokrasinin asırlar boyu kanla inşa edilmiş kurumlarını, olmazsa olmaz yapı taşlarını ve bunların ağır bastığı bir sistemi sıkıcı ve gereksiz bulması kadar doğal ne olabilir? Bu kurumlar sosyal medyada yoklar ki. Oysa bakın Trump’a, hiç canınız sıkılmıyor. Her dakikası, her günü yeni bir içerik, yeni bir şov. Eğlenceli mi? Hem de nasıl. Beğenseniz de, beğenmeseniz de gözünüzü alamıyorsunuz. 

Haberin Devamı

Siyasetle kurulan ilişki artık sosyal medya formatına indirgenmiş durumda, yani Z kuşağının popüler kültüre dair alışkanlıkları ve beklentileri aynen siyasete de sirayet etmiş durumda. Misal, müzikteki tercihler neyse siyasette de benzer tercihler yürürlükte. Nasıl kısa ve vurucu şarkı lazımsa, nasıl ilk 10 saniyede sizi yakalayacak melodiler iş yapıyorsa siyasette de aynı format önemli. Kimse albüm dinlemiyor artık. 

Britanya’da düzenli yapılan YouGov siyaset anketi sonuçları da bahsettiğim araştırmayla eş zamanlı olarak yayınlandı. Sonuçlar pek manidar. Aşırı sağcı Reform (Trump kampanyasına da fiilen ABD’ye giderek destek veren Nigel Farage’ın partisi) ilk kez anketlerde yüzde 25 ile öne geçti. İkinci sırada yüzde 24 ile hükümetteki İşçi Partisi, üçüncü sırada yüzde 21 ile Muhafazakârlar var. 

Haberin Devamı

Hayatta her şey “eğlence”leşirken siyasetin de bundan bağımsız bir yol izlemesi mümkün değildi. Belki de bu araştırmanın bize anlatmak istediği budur.