Dünyada turizmin istikrarlı bir şekilde büyüdüğü bir zamanda bizim turizm sektörü zor bir dönemden geçiyor. 2014’ü 37 milyon turistle dünyanın 6. büyük turizm destinasyonu olarak kapatmıştık. Hedef 50 milyon turisti çekmekti ama 2016’yı ancak 25 milyon ziyaretçi ile kapatabildik. Sektör yetkililerine göre, bozulmanın miladı 2015 Kasım ayında Rus uçağının düşürülmesiydi ama bence 34 kişinin hayatını kaybettiği 2015 Temmuz’undaki Suruç saldırısı milat olarak alınmalıdır.
Milat ne olursa olsun, Türkiye turizmi son 20 ayda ciddi yaralar aldı. Oysa turizm Türkiye’nin geleceğidir. Türkiye’deki 15.000 dolayında tesis, 1.3 milyon yatak, 436 mavi bayraklı plaj ve buralara turistleri taşıyacak 500 uçak pazarlanmayı bekliyor.
Milliyet gazetesinin ev sahibi olduğu “2017 Türkiye Turizmine Bakış” yemeğinde sektör temsilcileriyle bir araya geldik. Sorunları konuştuk, önerileri dinledik.
Acil adım atılması konusunda herkes hemfikir. Öncelik güvenlik sorunun çözümünde. Eşanlı olarak Türkiye’nin dışarıda zedelenen algısı düzeltilmeli, güçlü bir tanıtım atağı başlatılmalı. Bir de somut talepler var. Mesela turist getiren gemilere yanaşma ücretinin kaldırılması, SGK primlerin ertelenmesi, banka kredilerinin geri ödemesinde kolaylık sağlanması gibi.
Aslında 2017 kötü başlamadı, iç turizmde kayda değer canlanma işaretleri var. Yerli turistlerin yaptığı rezervasyonlar gösteriyor ki, bu yıl 2016’dan daha iyi olacak. Bunda fiyat politikası etkili oldu. 2016’da boş kalan tesisler yüzde 10’a yaklaşan enflasyon ve kurdaki artışa rağmen fiyatları artırmadı, geçen yıl ile aynı düzeyde tuttu.
Dış turizmde ise gözler Rusya, Ukrayna, Ortadoğu ve İran’da. 2014’te 4.5 milyon olan Rus turist sayısı Rusya’nın ekonomik krizi nedeniyle 2015’te 3.7 milyona gerilemişti. Rus savaş uçağının hâlâ anlayamadığımız şekilde düşürülmesinin ardından 2016’da bu sayı 1 milyonun altına indi. Şimdi ise Rusya ile başladığımız yere dönmeye çalışıyoruz. Eğer yeni bir kriz de olmazsa, rublenin değerlenmesi, uçak seferlerinin normale dönmesi ve bizdeki tesislerin fiyatları ucuz tutmasıyla bu yıl 2014 rakamına yaklaşabiliriz.
Bunlar Akdeniz’deki kayıplarımızı telafi etmede etkili olacaktır ama sorun İstanbul’u nasıl canlandıracağımız.
Üç büyük kongre merkezi ve 5 yıldızlı otelleriyle İstanbul, yaşadığımız son krizlerden önce kongre turizminde dünyanın sayılı şehirlerinden biri olmuştu. Patlamalar ve saldırıların ardından iptaller geldi, İstanbul kongre planlarından çıkarılmaya başlandı. Tekrar girmesi zaman alabilir çünkü bu tür planlamalar birkaç yıl önceden başlar. O nedenle, şimdiden sıkı bir çalışma başlatarak belki 2017’yi değil ama 2018’i kurtarmaya çalışmalıyız.
Trabzon’un umudu turizm
Trabzon bundan 150 yıl önce kültürel, sosyal ve ekonomik açıdan rakipsiz bir merkezdi. Limanıyla, havaalanıyla ve geçmişteki bölgesel konumuyla bugün hâlâ bölgedeki bu rolünü sürdürmek, güçlendirmek istiyor. Ama zorlanıyor.
Ekonomisi büyük ölçüde tarım ve hayvancılığa dayalı bir şehir. Yeni bir çıkışa ihtiyacı var. Üstelik Ordu ve Giresun gibi merkez rolünü üstlenmek için parlak projeleriyle hazırlanan şehirler var. Geçen yıl Cannes’daki MIPIM gayrimenkul fuarında Ordu standını gezmiştim. Ordulular projelerine yabancı yatırımcı bulmak icin oradaydılar. Hepsi de iddialı projelerdi.
Tesisler hazır bekliyor
Trabzon çıkış arıyor. İhracatı var, ama sınırlı. Dört tane organize sanayi bölgesi var ama büyük bir sanayi kuruluşu yok. Fındığı var ama yaşlı ve verimi düşük. Tereyağı gibi marka ürünleri var ama üretimlerini artıramıyor. Bir kısır döngü içinde Trabzon. Hafta başında EkoAnadolu paneli için Trabzon’daydık.
Muhteşem yemeklerini yedik, işadamlarıyla sohbet ettik. Gördük ki Trabzon ekonomisinin önümüzdeki dönemde lokomotifi turizm olacak.
Trabzon şanslı bir şehir. Muazzam bir tarihi ve doğal mirasın üzerinde oturuyor. Bu miras onu Türkiye’deki birçok şehre göre daha avantajlı kılıyor. Halihazırda Ortadoğu ve Körfez’den Arap turistlerin ilgisini çekmiş bile.
Doğası ve iklimiyle Trabzon Türkiye’nin diğer kentlerine göre avantajı yakalamış. Yaylaları ve gölleri Arap turistin gözünde Trabzon’u cennet tanımına benzer bir mekân yapıyor. Sadece Uzungöl’u geçen yıl 350.000 dolayında Arap ziyaret etmiş. İle gelen yabancı sayısı ise 900.000 civarında. Bunlar ziyaret etmekle kalmamış, gayrimenkul da almaya başlamış. Şimdi mesele ayağımıza gelen bu fırsatı değerlendirmekte. Gördüğüm kadarıyla, önemli bir yatak kapasitesi sorunu yok. Yeterince tesis var.
Varlıklı turistlerin konaklayabileceği beş yıldızlı oteller açısından da sıkıntı yok. Sorun, bu yerli ve yabancı turist ilgisine kısa vadeli bakmadan uzun dönemli bir yaklaşımla süreklilik kazandırmakta. “Kısa vadede ne kazanırsam kâr” bakışıyla turisti kaçırdığınızda bir daha gelmesi on yıllar alabilir.