İktidar merkezlerinin karar mekanizmalarında kadınlar da olsaydı, cinsellik üzerinden yürütülen “kirli oyunun” siyasetteki karşılığı ne olurdu?
Türkiye İş Kadınları Derneği’nin (TİKAD) düzenlediği “Şimdi Söz Kadınlarda” panelinde bu sorunun yanıtını arıyorum.
Konuşmacıları arasında yer aldığım panelde, AK Parti Milletvekili Güldal Akşit’in “Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a ait olduğu iddia edilen görüntüler, asıl mağdurun siyasetteki kadın olduğunu gösterdi” sözleri, cinsiyet ayrımcılığına getirilen bir eleştiri gibi dursa da, “Komplo yok, tedbirsizlik var” yorumunu eklemesi; erkek egemen iktidar-muhalefet çekişmesinin dışına çıkılamadığını gösteriyor.
Eğer “kirli oyun” içtenlikle kınanıyor olsaydı, Akşit de, Başbakan Erdoğan gibi “özel hayat-genel hayat” ayrımcılığına girme gereği duymaz, yatak odasının özel olarak nitelenmesi için “evlilik cüzdanına” ihtiyacı olmadığını bilirdi.
Eraslan’dan gazetesine eleştiri
Kirli oyunun “aktörlerinden” Vakit’in yazarı ve panelist Sibel Eraslan’ın “Çocuklarımın o konudaki haberleri bile okumaması için evime gazete sokmadım” sözlerini daha samimi bulduğumu söylemeliyim.
Ayrıca Eraslan’ın “dijital kayıt” üzerinden bir tartışmanın sürdürülmesini yersiz bulduğunu vurgulaması da, hukukçu kimliğini ön plana çıkarıyor.
Gerek TİKAD Başkanı Nilüfer Bulut’un, gerekse de Akşit’in kullandıkları ifadelerden yola çıkarak, istifa eden Baykal’ın eşinin mağduriyetini tartışacak durumda olmadıklarını da kayda geçmek isterim.
Aile ya da ilişki; sağda ya da solda; çiftlerin hangi durumda olursa olsunlar “iç hukuklarını” düzenleme özgürlüğü olduğunu teslim etmekten başka bir rolümüz olduğunu düşünmüyorum.
Bizi bu durumdan vazife çıkarmaya yönlendirecek tek istisna, bir kadının “zor-şiddet kullanılarak” mağdur ediliyor olup, olmasından ibarettir!
Aksi halde bu tartışma bizi kaldırılan zina yasasını tartışmaya götürür ki; kimsenin durduk yere yeniden bir AB tokatı yemeğe razı olmadığını biliyoruz.
Çocuk gelinler inceleniyor
TBMM Kadın Erkek Eşitliği Komisyonu Başkanı da olan Akşit’in çalışmalarına odaklanmamızı daha yararlı bulurum.
Komisyon “çocuk gelinler!” dosyası açıyormuş.
TV ekranlarında dönen, bizim “Baba Beni Okula Gönder” reklam filmini hatırlatmak isterim. Sınıf yoklaması sırasında, gerdeğe girmek üzere olan 12-13 yaşlarındaki gelinden söz ediyorum.
Akşit, inceleme yapmak üzere gittiği Siirt’teki tecavüz dramına gönderme yaparak “Maalesef bu bölgelerde 12 yaşından itibaren kız çocuklarına evlilik çağı gelen kadın gözüyle bakılıyor. Bizim için erken evlilik yaş sınırı 18’dir. İncelemelerimiz gösteriyor ki, erken evliliklerin altında ekonomik nedenler yatıyor” diyor.
Komisyon, “Erkek çocuk dünyaya getiremediği için üzerine kuma getirilen kadınlar, ya da bu uğurda yaşamını yitiren anneler” sorununu da ele alıyor.
Kılıçdaroğlu’nun giyimi kuşamı
Turizm Bakanlığı’ndan ayrılış gerekçesi “sağlık nedenleri” ile açıklanan Akşit’in, o günden beri sürekli kendisine yöneltilen “Sağlığınız nasıl?” sorusu ile kariyersizleştirilme baskı altında bırakıldığının altını çiziyor.
Kadınlardan eğitimden, iş kariyerine kendini kuşatan tüm toplumsal rollerde “en iyi” olmasının dayatıldığını söyleyen Akşit, erkeklerin “O koltukta kadının ne işi var, ben olmalıydım” duygusundan kurtulamadıklarını anlatıyor.
TİKAD, CHP Kurultayı’na da ilgisiz kalmıyor. “Zenginlik ve sosyal demokrasi” arısındaki ilişkiyi anlamaya çalışan kadınlar, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun gömleğini ve kravatsız kürsüye çıkışını tartışıyor! Fazla yoruma gerek yok. Panelde de söylediğim gibi; sorunlu alan, neye sahip olduğun değil, nasıl sahip olduğundur!