İki gündür, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün üst organı olarak yasayla ilk kez oluşturulan “Vakıflar Meclis”inin ve Türkiye’deki vakıfların yapılanmalarına, yönetimlerine dikkat çekiyorum.
Nedenlerini açıklayayım: Vakıf oluşumu toplumdaki düşünce ikliminin biçimlenmesine katkı sağlıyor ve bu nedenle vakıf çalışmalarının siyasi bir sonucu da oluyor.
2.5 milyar TL sermayesi bulunan Vakıfbank’ın yüzde 43 hissesi Vakıflar Genel Müdürlüğü ve mazbut vakıfların. Yüzde 15’i mülhak vakıfların, yüzde 16’sı Vakıfbank çalışanlarının, yüzde 25’i de halka açık.
Bu yönden bakarsanız, “Vakıflar Genel Müdürlüğü“ dendiğinde, paradan-puldan söz edildiğini de anlamalıyız.
Atama ve seçim
Kanunun öngördüğü 15 kişilik “Vakıflar Meclisi”ni oluşturan 5 kişi, 28 Aralık günü yapılan oylamayla seçildi.
Vakıflar Meclisi’nin atanan 10 üyesinden 5’ini Başbakan, 5’ini de Vakıflar Genel Müdürlüğü atıyor.
Seçim aslında üç kişiye odaklıydı. Çünkü diğer iki üyeden biri azınlık cemaatlerinden geliyor, öbürü de “aile/mülhak” vakıflardan.
Seçilen üç kişi arasında en çok oyu Ensar Vakfı Başkanı Ahmet Şişman aldı. Şişman, 5 yıl başkanlığını yaptığı Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı (TGTV) adayıydı.
İkinci sırada ise Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdür Yardımcısı İslam Emiroğlu seçildi.
Üçüncü isim ise “vakıf deneyimi ve ilişkileri” aday gösterilen Süleyman Dinç olmuştu.
Dinç’in Fethullah Gülen okullarıyla ilişkisi bir isim benzerliğinden ibaretmiş, bu noktayı da düzelteyim.
Önceki yazımda halen adresini bilemediğim “Neil Adato” adına yatan 290 bin dolardan bahsetmiştim. Buradaki (bin) yazım hatasıdır.
Vakıflarda düzenleme
Şişman, “Adil davranacağız. Sektörün çözümlenmesi gereken çok sorunu var. Vakıflar aleyhine açılmış 600 dava sürüyor, Vakıfbank’ın satılması düşünülüyor, gelirin değerlendirilmesi gerekecek; çalışma alanını kaybetmiş vakıflar nasıl değerlendirilecek? Bürokratik engellerin kalkması gerekiyor” diyor.
Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV) adayının seçimlerini kaybetmesini ise “Onlar aristokrat gibi davranmaya alışmışlar, (Büyüğüz, arkamızda büyük sermaye var) dediler, çalışmadılar, kendilerine fazla güvendiler” diyerek açıklıyor.
Seçim sonuçlarına bakarsanız, Şişman haksız da sayılmaz. Çünkü TÜSEV’in adayı 225 oy almış ve ondan sonra gelen 10 aday da birbirine yakın oylar alarak elenmişler. 170 aday seçime girmiş. Kim örgütlüyse o seçimi almış!
Demokrasi çıpası
Bedava kömür dağıtan, şartlı gelir desteği veren ve 973 il ve ilçede kurulan SYDV’lerin adayını Başbakan atamalıydı.
Vakıflar Meclisi’nde seçim, SYDV ile TGTV arasında geçmiş diyebiliriz.
Tek tek her il ve ilçede kurulan bu vakıfların başkanları o ilin valisi, başkan yardımcısı ise belediye başkanı.
Devlet Planlama Teşkilatı’nın yatırım bütçesi kullanılıyor.
Bu görüşlerimi ilettiğim Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürü Aziz Yıldırım “TÜSEV’in adayını biz destekledik, eğer yalnızca kendi adaylarımızı seçtirmek isteseydik, başkası çıkamazdı” diyor.
Vakıflar Meclisi’nde oy kullanan 1300 vakıftan 500’ü SYDV’lerdi.
3294 sayılı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Kanunu ile kurulmuş bir vakıf, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu’na göre yapılan bir seçime giriyor.
Demokratik hukuk devleti çıpası nerede kalıyor?