Hafta sonunda gergin siyaset gündemi, devletin zirvesini nostalji albümüne gömen bir simanın yeniden sahnede belirmesiyle birden “pembe“ bir tona büründü.
Başbakan Tayyip Erdoğan, AKP’nin 3. Olağan Kongresi için gittiği Büyükada’da, 8. Cumhurbaşkanı rahmetli Turgut Özal’ın siyasetçi eşi Semra Özal ile karşılaşmış, “el ele“ görüntü veriyordu.
Bu görüntüyü tamamlayan kareler de birbiri peşine akıyordu.
Semra Hanım’ın yanında 14 yıl Türk Kadınlar Birliği Başkanlığı yaptıktan sonra, DYP’den TBMM’ye giren ve Tansu Çiller’in Necmettin Erbakan ile koalisyon yapmasıyla, liderliğini Hüsamettin Cindoruk’un yaptığı Demokrat Türkiye Partisi’ne geçen Ayseli Göksoy da vardı.
28 Şubat döneminde ceketinin koluna “onbaşı“ rütbesi diktirerek Meclis’e girmesiyle hatırladığımız Göksoy da bu samimi havanın büyüsüne kapılmış, Erdoğan’ın koluna giriyordu.
İki hanımın ataklarını, mahcup bir gülümsemeyle AKP İstanbul Milletvekili Nursuna Memecan izliyordu.
Acaba Semra Hanım, Erdoğan’ın kulağına neler fısıldamıştı?
Erdoğan’ı Göksoy getirdi
Olay şöyle gelişiyor:
Göksoy’un yaş günü partisi için Semra Hanım ve dostları adaya gidiyorlar. Masada Kemal Derviş’in eski eşi Neslihan Taki de bulunuyor. Göksoy’un evine çıkmadan önce ekip “kısa bir mola“ için Kahve Dünyası’nda soluklanıyor.
Tam bu sırada Başbakan Erdoğan kongreden çıkmış ve korumalarıyla önlerinden geçiyor.
Göksoy “Semra Hanım, Sayın Başbakan’ı sizin yanınıza davet edeceğim“ diyerek yerinden fırlıyor.
Erdoğan ile yanına sokulan Göksoy arasında şu konuşma geçiyor:
Göksoy- Sayın Başbakanım, içeride Semra Hanım oturuyor, kendisine bir merhaba der misiniz?
Erdoğan- Randevum vardı, yetişmem gerekiyor.
Göksoy- Ayyy şekerim, yetişirsiniz.
(Başbakan kahveye doğru yöneliyor ve bu sırada etrafta buluşmayı izleyenler, “Bravo, bravo” diye sesleniyorlar. Başbakan, Semra Hanım’ın yanına geldiğinde, korumalar da etrafı sarıyor.)
Göksoy- Korumalar geri çekilsin, kadınlar ön planda olmalı.
Erdoğan- Ben her zaman kadınlara önem verdim. Bakın Nursuna Memecan partide benim yardımcım.
Göksoy- Nursuna Hanım siz de kareye girin, birlikte resim çektirelim.
Gazetelere yansıyan “el ele“ görüntüler bu sırada oluşuyor ve sohbet Semra Hanım ile Erdoğan arasına kayıyor.
Başbakan, kulağına bir şeyler fısıldamak isteyen Semra Hanım’a doğru eğiliyor. Kimseler duymadan aralarında bir iki cümlelik bir konuşma geçiyor. Başbakan bu konuşmayı güler yüzle dinliyor.
Göksoy, aralarından ayrılmak üzere olan Başbakan’a son kez dönüp “Şekerim, çok zayıflamışsınız“ diyerek sağlık ve sıhhat diliyor.
“Biz de âdettir“ diyen Göksoy, Erdoğan ile vedalaşırken aklından “Acaba öpsem mi?” diye geçirdiğini de söylüyor.
Emine Hanım’a mesaj
Göksoy, “Ben söylediklerimi anlatırım. Semra Hanım’ın da konuştuklarını anlatıp anlatmayacağı kendi bilir. “Şekerim“ lafını kullanırım, onu bile söylüyorum. Semra Hanım’a bir şey sormadım. Ama şunu biliyorum Semra Hanım ile Emine Erdoğan geçenlerde bir yerlerde karşılaşmışlar. Emine Hanım kendisine çok iltifat etmiş. Semra Hanım da Başbakan’a bu iltifatlardan duyduğu memnuniyeti ifade etmiş olabilir” diyor.
Erdoğan-Özal karşılaşmasını 18 Ekim’de yapılacak olağanüstü büyük kongrede Anavatan Partisi genel başkanlığına adaylığını koyacak olan Ahmet Özal ile de konuşuyorum.
Ahmet Özal’a, “Acaba anneniz, bu sıralar medyayla kavga eden Başbakan’a Turgut Özal’ın basınla deneyimlerini mi aktarmıştır?” diye soruyorum.
Özal, “Babam kendisi aleyhinde karikatür çizeni arar, ‘İmzalayıp bana gönderir misiniz?’ derdi. O karikatürü de konuta asardı. Siyasette babamdan öğrendiğime göre, Türkiye’de tek parti dönemleri 6 yılda bir aşınıyor. 1950-1960 arasındaki Adnan Menderes iktidarı 1956 yılında yıpranmaya başladı. 1965-1971 Süleyman Demirel iktidarı, 12 Mart darbesiyle bitti. 1983-1989 Turgut Özal iktidarı, belediye seçimlerinde alınan yüzde 21 oyla yıprandı. AKP’nin de 6 yılı doldu” yorumunu yapıyor.
Semra Özal’ın, Erdoğan ailesiyle yakınlığı bakalım Anavatan kongresine nasıl yansıyacak?