Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Küresel ekonomik kriz ve iklim değişikliği dünya ekonomisinin yönünü çiziyor. Karbondioksit ve sera gazı salımını azaltmaya ilişkin hükümler içeren Kyoto Protokolü’nü imzalayan Türkiye, 2012 yılından itibaren mali ve yasal yükümlülük altına giriyor.
Dünya genelinde küresel iklim değişikliğine yüzde 41 oranında katkısı olan karbon salımını önleyen yüksek teknolojilere yatırım gerekiyor.
1990 yılından beri 17 ülkede merkezleri bulunan Bölgesel Çevre Merkezi (REC) ülke ofisi “REC Türkiye” TÜSİAD ile “düşük karbon ekonomisine geçişi” sağlamak amacayla “İklim Patformu” adı altında bir etkinlik başattı.
Dün TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ’ın da konuşmacı olarak yer aldığı bir panelde Türkiye’nin Kopenhag süreci tartışıldı.

Haberin Devamı

Yeşil ekonomiye yatırım
Bütün dünyada karbon salımıyla mücadelede özel sektör öncü rolü üstleniyor. Türkiye’deki şirketlerin özel olarak karbon salımı taahhütleri yok.
Ancak kurulan İklim Platformu özel sektöre “sözleşme” öneriyor.
Türkiye ile karşılaştırılan Meksika ve Güney Kore’nin de içinde olduğu toplam 13 ülke düşük karbon ekonomisine geçiş yatırımları yapıyor.
Milyonlarca istihdam alanının yaratıldığı ‘yeşil mali ve finansal programlar’ ile birlikte, düşük karbon ekonomisinin 2008 yılı içindeki küresel pazar büyüklüğü 3.6 milyar euro düzeyine ulaşıyor.
Akkök İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali Berkman, Türkiye’nin durumunu özetliyor:
“Ar-Ge faaliyetleri yeterli değil. Teknolojik ilerlemenin sağlanması için kamu-özel işbirliğine ihtiyaç var.” Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş Genel Müdürü’nün Genel Müdürü Yetik Kadri Mert ise kamunun yanı sıra üniversitelere de görev düştüğünü ileri sürüyor.

Zenginden yoksula transfer
Geçtiğimiz günlerde Ankara’da bir araya geldiğimiz Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Kopenhag İklim Değişikliği Zirvesi’nde Türkiye’nin statüsünü konuşmuştuk.
Yıldız, Türkiye’nin OECD ülkeleri içinde “gelişmiş ülke” statüsünde yer aldığını hatırlatarak, “Rekabet gücümüze göre Türkiye’nin onurunu incitmeyecek bir ara model bulmaya çalışıyoruz” ifadesini kullanmıştı.
Yıldız’ın “ara model” formülünü Berkmen daha somut bir yaklaşımla yorumluyor:
“Kısa bir sürede bizden 100 sene önce sanayileşmiş ülkelerle rekabet etmemiz beklenemez. Uluslararası kuruluşların, gelişmekte olan ülkeleri teşvik edecek bir mekanizma oluşturmaları gerekir.”
Kısacası, zengin ülkelerin yoksul ülkelere sübvansiyon uygulamalarından başka seçenek görünmüyor.