Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Daha yeni bu sütunlarda Mardin Artuklu Üniversitesi’ne bağlı olarak Midyat’ta “Uluslararası Teoloji Fakültesi” kurulacağını yazdım. Mimari çalışmasını Emine-Mehmet Öğün bürosunun sürdürdüğü fakülte ve yüksek okulu projesine, Fenerbahçe Kulübü Derneklerden Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Midyatlı işadamı Mithat Yenigün 5 milyon dolar bağışladı.
Hazine arsayı verdi; kısmetse fakülte 2013 eğitim dönemine hazır olacak. Artuklu Üniversitesi’nde geçen yıl öğrenime açılan “Yaşayan Diller Enstitüsü”nde; Kürtçe, Süryanice ve Arapça Ana Bilim dalları oluşturulmuş ve 20 kadar genç Kürtçe yüksek lisans eğitimi almaya başlamıştı.
Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Serdar Bedi Omay, Teoloji Fakültesi’nin teoloji alanında “bölgesel” bir iddia ile yola çıktığını, Amerika’dan bile din bilim adamlarının öğretim üyesi olmak üzere üniversitelerine başvurduklarını anlatıyor. Omay, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe’de rektörlerle yaptığı toplantıda, Artuklu Üniversitesi’nin “Heybeli Ruhban Okulu”na talip olduğunu da söylüyor.

Mardin’in öteki yüzü
Ortodoks din adamı yetiştirmek amacıyla, 1844’de Heybeli adasında açılan Ruhban Okulu, 1971 yılında özel yabancı okulların kapanmasına yol açan yasal düzenlemeyle kapatılmıştı. Omay, Heybeli Ruhban Okulu’nda 2 yıllık ön lisans eğitimi alan öğrencilerin, yüksek eğitimlerini Midyat’ta tamamlayabileceklerini söylüyor.
Omay’a, yıllardır açılamayan ve Türkiye’nin her AB İlerleme Raporu’nda önüne çıkan “Ruhban Okulu” krizini aşacak formülü dile getirme “cesareti” veren Mardin, 31 Aralık 2010’da öteki yüzüyle tanıştı! Mardin Belediyesi’nin düzenlediği dualı sema gösterili alternatif yılbaşı kutlamasına katılan, AK Parti Mardin Milletvekili Gönül Bekin Şahkulubey, yılbaşı süsüne tepki göstermiş.

4 dil konuşulur
Tarih boyunca bu coğrafyada, Süryani, Keldani, Asuri ve Müslüman toplulukların bir arada yaşadığını, “insan” saklasa, Mardin’in taşı toprağı bağırıyor. Abbaraları, dar geçitlerileriyle; ne Kayseri, ne Diyarbakır, ne de Edirne’ye benzeyen; kendi olan bir kent... Bitlis gibi “mumla” turizm yatırımcısının aranmadığı; sokaklarından her an karşınıza bir Fransız ya da Japon turistin çıkabileceği, Mezopotamya’nın boynunda pırlanta gerdanlık gibi parlayan bir kent...
Mardin’de 1990’larda turizmciliğe soyunan Ebru Baybara’nın açtığı Cercis Murat Konağı’nda, kırmızı Süryani şarabı ile birlikte kaburga dolması yiyenlerin öyküleri, gazetelerin sararmış yapraklara döndü. Sokaklarında 4 dil konuşulur: Türkçe, Kürtçe, Süryanice ve Arapça. Böyle bir kentin milletvekili Şahkulubey, Mardinli esnafın dükkânlarındaki yılbaşı süslerini görünce acı çekmiş!

Müşavir eşi olmayı başardı
Şahkulubey’i 2007 genel seçimlerinde tanımıştım.Türkiye Kadın Girişimciler Derneği ile Mardin’e gittiğimizde, yöredeki siyasetçilere “Siz de kadın milletvekili adayı var mı?” diye sorduğumda, “AK Parti’den eczacı bir genç bir hanım arkadaşımız var” yanıtı aldığımda sevinmiştim.
Kadın demek, modernleşme demekti. Saat geçti... 24.00 suları; çıkageldi Şahkulubey... Eşi Mehmet Şahkulubey o zaman Mardin Bayındırlık Müdürüydü; geçen yıl Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Müşavirliği’ne terfi etti. Mardin’de gündüz Cumhuriyet Bayramı etkinliklerini izlemiştim. Spor salonundaki törene gelen çocuklar, ayaklarından her an fırlayacak terlikleriyle halay çekiyorlardı. Düzen bozuktu ama oyunları düzgün olmalıydı! Ev ev dolaşıp halktan oy isteyen Şahkulubey’e Mardin’deki yoksulluğu sormuştum. “Mahalleleri isim isim tarıyoruz, kimin neye ihtiyacı varsa hepsini tespit ediyoruz” diyordu Şahkulubey.
2007 seçimlerinin galibi ayakkabılar olacaktı; kimse “özgürlüklerden” söz etmiyordu. DTP ve AK Parti’nin iktidar oyununun sergilendiği Mardin’de siyaset karpuz gibi göbeğinden ikiye yarılmıştı. Şahkulubey, işte bu Mardin’den eczacı çıkmayı başardı, milletvekili çıkmayı başardı, bakan müşaviri eşi çıkmayı başardı ama “komşu” çıkmayı başaramadı!