Yerel yönetimlerde inisiyatif, nasıl olduysa seçilmişlerden atanmışlara geçti. Yanlış anlaşılmasın, “yerel yönetim“ kavramı içinde anılan vali, emniyet müdürü gibi bürokratik kadrolardan söz etmiyorum, sivil toplum örgütleri veya gönüllüler gibi katılımcı grupları hiç anmıyorum bile; partiden, AKP’den söz ediyorum.
İstanbul’da yerel yönetim mesajlarını kamuoyuna taşıyan birim bir süredir İstanbul İl Başkanlığı oldu. Bu değişim 22 Temmuz seçimlerinden sonra Dr. Mehmet Müezzinoğlu’nun Meclis’e girmesiyle birlikte yerine atanan İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu‘yla başladı.
Mahalle mahalle tur düzenleyen AKP İl Başkanlığı, “Hizmet Yerinde Görünür“ sloganıyla İstanbullulara belediyenin yatırımlarını gösteriyor.
Sosyal belediyecilik, ulaşım, kültür ve sanat hizmetleri gibi yatırım alanlarına düzenlenen turları tamamlayan AKP, mayıs ayında da gençlik ve spor yatırımlarını kamuoyuyla paylayacak.
Babuşçu, bunlara ilaveten yerel seçim çalışmaları hakkında bilgi verirken, “İstanbul’da 1 milyon parti üyemizi ziyaret edeceğiz“ diyor.
Teşkilat el koydu
Babuşçu’yla önceki gün Sepetçiler Kasrı’ndaki basın toplantısında sohbet etme olanağını buldum. 5 kıtadan 30 civarında belediye başkanı veya yardımcısının katılacağı “1. Uluslararası İstanbul Yerel Yönetimler Sempozyumu“ hakkında bilgi veren Babuşçu’ya yöneltilen ilk soru, “Neden yerel yönetimle ilgili bir sempozyumu belediye değil de il başkanlığı düzenliyor?” oluyordu.
Babuşçu, “AKP yerel yönetimlerde marka oldu, biz parti olarak bu deneyimi dünyayla paylaşmak, onların deneyimlerinden de yararlanmak istiyoruz” diyerek yanıtlıyor.
AKP’nin yerel yönetimlerde “farklılığı“ konuşulacaksa, bunda sosyal belediyecilik vurgusu önem taşıyor.
İmar yoğunluğunun artması da özellikle yatırımcılar açısından “marka” değeri oluşturabilir!
11 yerden yardım
Nüfus başına çıkardığı milletvekili sayısı avantajı bakımından başta İstanbul olmak üzere büyük kentler partilerin “oy deposu“ ve bu nedenle parti yardımlarından aslan payını da İstanbul alıyor yorumunu yaparsam haksızlık eder miyim?
Bilemiyorum.
Çünkü bu soruyu yanıtlayabilmek için il bazında yardım istatistiklerine ihtiyaç var. O da elimizde değil. Bir yanda valilik kanalıyla genel bütçeden aktarılan yardımlar, öte yanda belediyenin fonları, beri yanda belediyenin yan kuruluşları ile hayırsever kurum ve kişilerden gelenler.
Bir ile 10-11 ayrı kanaldan yardım geldiği oluyor.
AB de uyarıyor
Babuşçu, kent ekonomisinde istihdam politikalarını içeren projelerin geliştirilmediği yönündeki eleştirilere, “Bir insanın kış ortasında yakacak kömürü yoksa, bu sorun değil derttir. Derman oluyoruz“ yanıtını veriyor.
Hatırlatmak gerekir: Nisan ayının ilk haftasında bir araya gelen AB maliye bakanları, “kötü hazırlanmış sosyal yardımların, iş aramaktan geri tutabileceği“ uyarısını yapıyorlardı.
AB hükümetlerinin, milli gelirin yüzde 13 ile 33’lük kısmını sosyal yardımlara harcadığını da not edelim. Bir gün Türkiye’nin de “sosyal yardımları“ bütçe istatistiklerine girerse Avrupa ile kendimizi karşılaştırabiliriz.
Topbaş’ın ufku var mı?
Babuşçu’ya 2009 yılında yapılması planlanan yerel seçimlerle ilgili sorular da soruyoruz. Renk vermemeye çalışıyor. Babuşçu’nun konuşmalarının kenarından köşesinden bir izlenim edinmeye çalışıyorum.
“Kent Kanunu ve yönetmelikler çıktı. Buna göre kent gönüllüleri ve konseyi kurulabilirdi. Yerelliği sağlayacak olan başkanlardır. Ufuk yoksa bu düzenlemeler bir anlam ifade etmez.”
Örnek, yok! İzlenimim budur.