Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kızılay, Ukrayna’dan “su yüzünde“ durabilen bir “hastane“ alıyor! Bu haber aslında yeni değil; 17 Eylül günü gazetelerde “Türk Kızılay’ı yüzen hastane alıyor“ başlığıyla yer almıştı. Kızılay’ın “girişimci öyküsü“nü yazmak arife gününe kaldı. Deniz Feneri gibi, Kızılay’ın da bir gemi macerası var.
Kızılay Genel Başkanı Tekin Küçükali’nin, “yüzen hastane”yle  ilgili sözlerini özetliyorum:
“Türk Kızılay’ı ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi yüzen hastane almaya karar verdi. Depremlerde hastanelerin çoğu artçıların etkisiyle hasar görüyor. Otel amaçlı gemilerin hastaneye dönüştürülüp dönüştürülemeyeceğini araştırdık ve olabilirliğini öğrendik. Projemizi Ulaştırma Bakanımız Binali Yıldırım’a ilettim. ‘Böyle bir proje için İDO’da bir mühendisi görevlendirdim. Bunu hemen projelendirin’ dedi.
Hemen İDO Genel Müdürümüzle konuştum,  bir çalışma yaptık. Ukrayna’dan römorkörle her yere çekilebilen altı beton, motorsuz yüzen oteller yapıldığını öğrendik. Bu gemilerin ömrü 100 yıl olabiliyor.”
Ukrayna’da yola çıkmak üzere bekleyen geminin özellikleri ve karar süreçleri dikkat çekiyor. Gemi Mühendisleri Odası Başkanı Tansel Timur, “Yıllardır betonun bu işlerde kullanıldığını duymadım. Muhtemelen eski bir gemi. Su yüzünde sağlık araç ve gereçlerinin sarsıntıdan etkilenmemesini sağlayacak bir teknoloji var. Petrol platformlarında kullanılan pahalı bir teknoloji” diyor.
Geminin 100 yıllık ömrü olduğu bilgisinin verilmesinin, “eski gemi” eleştirilerine yanıt niteliği taşıdığını düşünüyorum.

“Römorkörle yüzecek”
Timur, “Motoru olmayacak ve limanda sabitlenecek bir gemi alınırken, limanın belli olmaması, akla projenin fizibilite çalışmasının yapılmadığını getiriyor” açıklamasını yapıyor.
Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR) Başkanı Murat Bayrak, “Denizde motoru olmadan kendini kumanda edemeyen değil bir gemiyi/hastaneyi; bir dubayı bile yüzdüremezsin. Hangi mesafede, nereye gidecek? Türk Loydu bu bilgileri ister” diyerek bir motorsuz geminin “römorkörle” taşınması fikrini eleştiriyor.

“İDO ile AR-GE yaptık”
İDO Genel Müdürü Ahmet Paksoy, “Biz gemi işlettiğimiz için, gemi mühendisliği birikimine de sahibiz. Bizden danışmanlık istediler. Dünyayı araştırdık. Yüzeysel bir bilgi amaçlı olarak, proje gurubuyla birlikte arkadaşlarımız yurtdışında incelemelerde bulundular” diyor.
Paksoy bu  sözleriyle, açıklamada belirtilen Ar-Ge çalışması iddiasının “yüzeysel bir danışmanlıktan” ibaret olduğunu vurgulamış oluyor.
Paksoy, “yüzer hastane”nin  satın alınma ve karar sürecinden de habersiz olduğunu söylüyor.

İDO, üniversite mi?
Kızılay bir “gemi” almak istediğinde gitmesi gereken ilk adres acaba İDO mu olmalı? Orada; gemi mi satılıyor, gemi mi imal ediliyor? Yoksa gemi mühendisliği ve Ar-Ge alanında bir akademik kariyer mi yapılıyor? İDO’ya “üniversite” muamelesi yapmamızı bekliyor Sayın Küçükali.
Kendi adına hazırlanan internet sitesinde yer alan özgeçmişinde, eğitim veya herhangi bir kurum adına rastlamadım.
Küçükali, İDO’yu içinde mühendisler çalıştığı için “üniversite” ile özdeş sayıyor olabilir. Ar-Ge’den kasıt da Bakan Yıldırım ile konuyu görüşmek gibi algılanıyor. Zira Yıldırım, İTÜ Gemi İnşa ve Deniz Bilimleri Fakültesi mezunu. 

Türkiye yerine Ukrayna
GİSBİR Başkanı Bayrak gemi ithaline karşı çıkıyor:
“Tersanelerde yüzde 80’e varan oranda iş kaybının yaşandığı bir dönemde, bizden değil de Ukrayna’dan gemi alınmasını anlamam mümkün değil.
Eğer söz konusu olan hastane teknolojisi ise, Tuzla Tersanesi’nde 55 yatak kapasiteli son teknolojilerle donatılmış bir hastaneyi yeni hizmete açtık. Gemi sanayisinde nerelere geldiğimizi herkes biliyor. Daha dün Başbakan ilk milli savaş gemisini denize indirdi.”
Fiyatı 100 milyon dolar olarak tahmin edilen bu gemi işine benim aklım hiç yatmadı. Yine birileri kendini “savunmak” zorunda kalacak gibi.
Ramazan Bayramınız mübarek, Şeker Bayramınız kutlu, tatiliniz huzurlu olsun!