Doğu’nun en tanınmış müzisyenlerinden Iraklı ut virtüözü Dr. Salim Abdülkerim’in bestelediği “Katar Senfonisi”nin, dünya konserlerinin ilk durağı İstanbul’du.
Lütfi Kırdar’daki konser sırasında yanımda oturan, Katar’dan gelen Tunuslu meslektaşımla ilk kez bir senfoni orkestrasına giren Türk klarnetinin başarısının altını çiziyoruz.
Katar Senfonisi’nin ilk konseri haziran ayında Doha’da olmuştu. Doha’da 2 kez izleyicilerin karşısına çıkan orkestrayı yaklaşık 5000 kişi izlemişti.
Meslektaşım, İstanbul’da boş olan koltukları göstererek “Neden?” diye sordu.
“Yeterince duyurulmamış olabilir“ dedim.
Konser çıkışında bir fahri konsolostan aldığım yorum ilginçti:
“Senfoni dinlemek isteyenler Katar’ı küçümser; Katar’ı önemseyenler senfoniye ilgi duymaz!”
Aslına bakarsanız bu bakış açısı, İslami çevrelerle de örtüşüyor. Zira onlar da yayın organlarında “Katar ile Türkiye’nin yakınlaşması için senfoniye mi ihtiyaç var?” sorusunu sormuşlardı.
Organizasyon çevresi ise salonun boş olmasının nedeni olarak, Katar’dan davetiyelerin geç gelmesini ve “Cumhuriyet Bayramı“ gündemi ile konser tarihinin çakışmasını gösteriliyordu.
Kuşgöz senfonide
Katar bir petrol ülkesi olmadan önce, inci avcılarının yaşadığı bir balıkçı köyüydü! 120 kişilik orkestraya, İstanbul konseri için 20 Türk müzisyen davet edilmişti.
Konser sonrası klarnet ustası Selahattin Kuşgöz’ü, Dr. Abdülkerim’in asistanı ve viyolonsel dersleri alan oğlu Yahya ile gördüm, çok heyecanlıydı. TRT’de yetişen Kuşgöz, “Katar Senfonisi’ni buradan sonra İspanya, İngiltere, ABD’de çalacak orkestranın içinde yer alacaktı.
Abdülkerim, Doğu ezgilerinin, Batılı kompozisyon normlarıyla birleştirildiğini söylüyor, Senfoni’yi “Meçhul ve tehlikelerle dolu bir yolda, ekmek parası kazanmak için denize açılanların çilesini, annelerin, çocukların, eşlerin ve sevgililerin, dönüp dönemeyeceklerini bilmedikleri yakınlarına olan özlemini anlatıyor“ sözcükleriyle anlatıyordu.
Bakan, ‘Mustafa’ya gitti
Konser, ağırlıkla Arap dünyasından Dışişleri çevrelerinin ilgisini çekmişti. Türkiye’nin Katar Büyükelçisi Mithat Rende’nin çabalarıyla ilk dünya konserlerini İspanya’nın Madrid şehri yerine İstanbul’a kaydıran orkestra, Türkiye’de Kültür Bakanlığı’nın davetlisiydi.
Katar Kültür Bakanı Dr. Hamid el Kevari’ye, Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz eşlik ediyor; “Katar Senfoni Orkestrası“nın hamisi Katar Eğitim, Bilim ve Toplumsal Kalkınma Vakfı’nın Başkanı Katar Emiresi, Şeyha Muzah bin Nasır el Misned’i ise, yardımcısı Dr. Sief el Hecari; Türk-Katar ortaklığı Sabah ve ATV Grubu’nu da Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çalık yerine, yeğeni Ahmet Taçyıldız temsil ediyordu.
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay aynı saatlerde, Can Dündar’ın “Mustafa” filminin Ankara galasına katılmıştı.
İroni gözden kaçmadı
Arap dünyasının ilk senfoni orkestrasının dünya prömiyerinin Ortadoğu’nun en büyük çağdaşlaşma projesi Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıldönümüne denk gelmesindeki ironi de gözden kaçmıyordu.
Protokol sıralarında göz gezdirdim...
Ciner Grubu yazarlarından Murat Bardakçı, dağıtılan kataloglarda “Katar Senfonisi” hakkında görüş belirten tek uzmandı.
Bardakçı’ya Ciner’in yöneticilerinden Kenan Tekdağ ve Doğan Satmış eşlik ediyordu.
Bizim gruptan yine iki üç kişi vardık; başka da gazeteci göremedim.
Katar ile ekonomik ve siyasi yakınlığımızı vurgulamaya gerek yok; liderlerin bu ülkeye yaptığı seferleri, müteahhitlerin işlerini sıralasak yeter.
Senfoniye kayıtsızlığı anlamış değilim.