Serpil Yılmaz

Serpil Yılmaz

syilmaz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye için önem taşıyan bir soru, dün Finlandiya Cumhurbaşkanı Paula Halonen ile ortak basın toplantı yaptığı sırada Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yöneltildi.
Finlandiyalı bir gazeteci Gül’e, tezkere süresinin uzatılmasını görüşen TBMM oturumunu hatırlatarak, “Türkiye için Kürt meselesi mi, AB mi önemli?” diye sordu.
Türkiye’yi kasıp kavuran terör ateşi, dışarıdan “AB mi, güvenlik mi?” diye okunuyor!
Gül, bu soruyu “Parlamentodan yetki verilir ve kullanılırsa bu, sadece terör örgütünün nokta hedeflerine karşı kullanılacak bir yetkidir” diye yanıtlıyor, hedefin Kürt halkı olmadığının altını çiziyor.
Biz de şu soruyu yöneltemez miyiz?
“Terörle mücadele alanına uluslararası destek sağlamak için attığınız adımların yeterli olmadığını görüyor musunuz? Ve ne yapıyorsunuz?”

Rumsfeld ne arıyordu?
TSK’dan yapılan açıklamaya göre, 17 askerin ölümüne yol açan saldırının merkez üssü Kuzey Irak dağlarıydı.
Hakkâri sınırındaki çatışmanın 200 kilometre ötesindeki Selahattin Tepesi’nde, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı John Negroponte başkanlığındaki üst düzey Amerikan heyeti, Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ve Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile toplantı halindeydi.
ABD heyetinde önemli bir isim de bulunuyordu.
Erbil kaynaklı haber siteleri, Irak operasyonun mimarı eski Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in de bu görüşmelerde yer aldığını duyuruyordu.
1 Mart tezkeresini çıkarmadığı için Türkiye’ye yaptığı eleştirilerle hatırlanan Rumsfeld’in, “o gün“ Barzani’nin yanında ne işi vardı?
ABD heyeti, Kürt yöneticilerle yaptığı toplantılardan sonra Musul’a da gidip bölgesel gelişmelere olan duyarlılıklarını pekiştirdiler.
Negroponte, bu görüşmeler sırasında “Başkan Barzani ile Türkiye’deki terörist saldırıyı konuştuk ve ikimizde saldırıyı kınadık“ açıklamasıyla yetindi.
Oysa Türkiye, saldırının ardından hem Irak’a, hem de ülkedeki koalisyon güçlerine öncülük eden ABD’ye, “Sınırınıza sahip çıkın“ çağrısında bulunmuştu.
Negroponte’nin açıklaması, hem “orantısız“, hem de “etkisiz“!

Bağdat’a ilgi artıyor
ABD, Irak’tan geri çekilme planı oluştururken, ortaya çıkan boşlukları nasıl dolduruyor?
BM güçleri ve Irak yerel otoriteleri ekonomik konulara odaklanıyor.
Kuzey Irak’ta yatırımları duraklayan Türkiye’nin, ekonomik ilişkilerini Bağdat ile güçlendirmesi yönündeki beklentiler, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) çatısı altında ifade edilmeye başlandı.
Geçtiğimiz günlerde Irak Planlama ve Kalkınma Bakanı Ali Baban, Türk-Irak İş Konseyi Başkanı Ercüment Aksoy’un başkanlığında düzenlenen toplantıda “Petrol Yasası’nın çıkmasını beklemeyin gelin“ çağrısında bulunmuştu.
Türk-Irak İş Konseyi’ne ilgi de artıyor.
İlk kez bu konseye giren Bağdat firması Zonakara’nın sahibi Meltem Karabeyoğlu, Aksoy’un yardımcısı oldu.
Irak’ta artan ekonomik potansiyele Nişantaşı Turizm şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Ali Güreli de kayıtsız kalmadığını, bölgeye dönük bir yapılanma içinde olduğunu söylüyor.

Amerika’dan bağımsız
İşgalden sonra Türk firmaları ABD firmalarının kolunda Irak pazarına girebiliyordu. Yeni dönemde Irak’ta iş yapmak için ABD firması gerekli olmayacak.
Irak dengelerini çözmek için küresel sermaye hareketlerini de izlemek gerekecek.
Türkiye’nin yalnızca Irak Milli Petrol Şirketi Somo’dan 130 milyon dolar alacağı kalmıştı.
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, borcun 500 milyon dolara yükseldiğini söylüyor.
Irak ile bir yandan ekonomik ilişkiler gelişirken, öte yandan Kuzey Irak kaynaklı üstlenilen ekonomik riskler nedeniyle borç hanesi artıyor.
Irak ile Türkiye’nin birlikte zenginleşmesinin önündeki engel belli: Güvenlik!