Eski Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mustafa Kemal Ulusu, Çankaya Köşkü’nün 1927-1938 tarihleri arasında kütüphanecisi olan babası Nuri Ulusu’nun hatıralarını derledi.
Nuri Ulusu’nun çocuksu bir heyecanla kaleme aldığı “Atatürk’ün Yanı Başında” adıyla piyasaya çıkan kitabında, aydınlık bir ülke inşa etmeye çalışan Atatürk’ün yolculuk hikâyesi anlatılıyor.
Kimi zaman gemi su alıyor, kimi zaman fırtınaya yakalanıyor ama hep ileri gidiyor!
Karatahta her yerde
Ulusu’dan, Atatürk’ü her yerde bir gölge gibi izleyen ve ona neredeyse nefesi kadar yakın olan yaverin neden “kütüphanecisi” olduğunu öğreniyoruz.
Ulusu, Sümerbank, Etibank gibi kuruluşların veya Saldıray, Baturay, Yıldıray gibi denizaltıların isimlerinin verildiği karatahtayı anlatıyor:
“Atatürk’ün sofrası ilim sofrasıydı... Tarih, dil, matematik, geometri vb. gibi ilmi mevzulara söylediklerini bir de karşısında tahtada görebilmesi için döner, muşamba yazı tahtaları yaptırıp Dolmabahçe Sarayı, Florya Deniz Köşkü ve Çankaya Köşkü’ne getirilirdi. Yazdırır, okutturur, tartıştırır, kısacası herkesin belleğine o konuları çıkmayacak şekilde yerleştirir ve bundan da haz duyardı. Her akşam için lüzumu olan kitaplar, kâğıt ve kalemleri ben hazırlar ve tahtanın başında, elimde tebeşir beklerdim. “Yaz cucuk” diye emir buyururlarsa derhal işe başlar...” diye devam ediyor.
Cephane yerine kitap
Ulusu, Fransızca yayınları da takip eden Atatürk’ün “Türklerin ilk anayurdu Orta Asya’dır. Türkler orada göçebe hayatı yaşıyorlardı” sözlerine karşı çıktığını ve “Türk Tarihi Tezi” çalışmaları sırasında, kayıp Mu kıtası ve Mayaların Türklerle ilişkisi üzerine yaptırdığı araştırmaları hatırlatıyor.
Önüne konan her bilgiyi, bilimin süzgecinden geçiren Atatürk’ün kitaplarla ilişkisinin ilginç bir boyutunu daha öğreniyoruz.
Atatürk, bir tren yolculuğu öncesi Nuri Ulusu’nun kitapları karton kutulara koyduğunu görünce kütüphaneye cephane sandıkları gönderiyor ve şunları söylüyor:
“Şimdi savaş bitti, yeni savaş başlıyor. O da kültür ve sanat savaşımızdır ve okumakla, kitapla olur; cephanenin yerini kitaplar alsın.”
İlk bankacı Bayar
Atatürk, başvekil yapacağı milletvekili Celal Bayar’a Türkiye İş Bankası’nı kurma ve yönetme görevini veriyor.
Türkiye’de ilk kez bankacılık mesleğini öğrenip görevlerini tamamladığına inandığı Bayar’ı daha sonra, ekonomik reformlara yönlendiriyor. Tam da o yıllarda Şişe Cam, İspirto, İznik Kâğıt, Bursa Merinos, Gemlik Suni İpek, Nazilli Kumaş, Kayseri, Ereğli, Bakırköy, Feshane, Bez ve Pamuklu fabrikaları açılıyor.
Ulusu, Bayar ile İsmet İnönü arasındaki siyasi çekişmenin temelinin de o yıllarda atıldığını ifade ediyor.
Ulusu’nun ifadesiyle; vefatından hemen sonra Atatürk’ün Çankaya’daki sofracısı, berberi, polisi, özel kalemi ve kütüphanecisi olarak kendisi “köşkten dışarı atılıyorlar”.
Ulusu bu acıyla, İnönü’yü Atatürk’e vefasızlıkla itham ediyor.
1950’de dönemin Cumhurbaşkanı Bayar’ın daveti üzerine, Çankaya Köşkü’ne davet edilen Ulusu, 12 yıl kapalı kalan kütüphanesinin demir zincirlerini kırıp toz içinde kaybolan kitaplarını yeniden düzenliyor.
Temel atmaya gidiyordu
Ulusu, Atatürk’ün açılışlar için gittiği bir Doğu gezisini anlatıyor; bilmiyorum bugünkü gezilere hiç benzer mi?
“Diyarbakır’ı Musul’a bağlayacak yolun ilk etabı olan Diyarbakır-Mardin demiryolunun açılış töreni yapılacaktı. O günlerde keyifsiz olmasına rağmen, yörenin ehemmiyetine binaen seyahat emri verildi...
İlk gün Maden İlçesi’ne gidildi ve Bakır İşletme Fabrikaları’nı ziyaret ettik. Tunceli’de Munzur Suyu’nun üzerindeki Singeç Köprüsü’nün açılışını yaptık. Elazığ’a geldik. Elazığ Halkevi’nde onuruna verilen gece muhteşemdi. Geç vakit trenimize döndük ve hemen hareket ettik.”
Nuri Ulusu’yu merak ediyorsanız söyleyeyim; 29 Ekim 1979 günü vefat etti.