Birçok açıdan ilginç bir gündü. Türkiye’nin hem eğitim hem de gelir düzeyi en yüksek ailelerinden Bezmenler, Feriye Lokantası’ndaki “doğum gününde”, 19. yy son çeyreğinde Selanik’te başlayıp Manchester’a uzanan bir tarihi anıyorlardı.
Geniş aile, Mensucat Santral’ın ikinci kuşak sahibi Fuat Bezmen’in 100’üncü yaş gününü kutluyordu.
Aklımızda son yıllar kalmış. Fuat Bezmen’in bu doğum gününde bile affetmediği oğlu Halil Bezmen’in “klor yolsuzluğu” ile anar olduk aileyi. Halil Bezmen kendini, kamuoyu vicdanında “haksız servet” edinen zengin bir züppe olarak resmediyor, adeta ailenin asırlık tarihinin üzerine çizik atıyordu.
Feriye’de bellekler tazelendi. Fuat Bezmen’in yaklaşık 10 yıl sekreterliğini yapan Emel Say ile izledim olan biteni.
Geçtiğimiz günlerde Cemal Reşit Rey’de “Fazıl Say ve Arkadaşları” konserinde söylediği Fransızca ve İngilizce şarkıyla sanatseverlere yeniden yüzünü gösteren, Fazıl Say’ın halası Emel Say.
Ecevit mektup yazdı
Bezmen’i anlatırken, gençlik yıllarına uzanalım istedim: Şirkette Fuat Bey’in doğum gününü kutlar mıydınız?
“Paşa Limanı’nda şirketin bir korusu vardı. İşçilerle birlikte orada kutlardık.”
Fuat Bezmen’in hikâyesini dinlerken, birden kendimi Türkiye’nin sendikal hareket tarihinin içinde buldum.
Bezmen’in Halil’den sonraki iki numaralı oğlu Nazım Bezmen (ailenin kurduğu şirketlerden geriye kalan tek şirket Santral Pazarları’nın sahibi), dedesi Nazım Ali Bezmen’in Menderes’in başbakanlığındaki DP iktidarında, “sendika kurmak” ile ilgili kanun teklifini Meclis’e sunan milletvekili olduğunu anlatıyor.
Nazım Ali Bezmen’in Türk-İş binasına heykeli konulmuş. Bugün yok. “Sosyal adalet” kavramını ilk kullanan siyasetçi olduğu ileri sürülen Nazım Ali Bezmen’in Menderes yönetimiyle uzlaşamayınca DP milletvekilliği dört yıl sürebilmiş.
İlk toplu sözleşme imzalamak da Mensucat Santral patronu Fuat Bezmen’e kısmet olmuş. Bunun üzerine, dönemin Çalışma Bakanı ve eski başbakanlardan merhum Bülent Ecevit’in Bezmen’e yazdığı bir mektuptan söz ediliyor.
Adana’da zenginler türedi
Fuat Bey’in oğlu Nazım Bezmen, ailenin ideolojik olarak sol görüşlü olduğunu ifade ederken, siyasette karşılık bulamayan bir süreci de dile getiriyor.
Fuat Bey için hazırlanan belgeselde zenginleşme dönemi “kinayeli ” bir vurgu ile anlatılıyor:
1 Eylül 1949’da ABD’den gelen Marshall yardımlarından Mensucat Santral’ın da payına önemli bir miktar düştü. 1950’ye gelince CHP’nin egemenliği yerini DP’ye bıraktı. Adana’da çok zengin türedi! İsmet İnönü zamanında (1940) çıkan “Milli Koruma Kanunu”nda iki yıl sonra getirilen “Varlık Vergisi” nedeniyle Bezmen, gayrimüslim ortakları Taranto ve Behar’ın faturasını ağır ödedi. Mahkemelik oldular, ayrıldılar.
Feriye’de gözlerim eski sanayicileri arıyor, Borusan’ın kurucusu Asım Kocabıyık ile karşılaşıyorum.
Ailenin tek sanayicisi
Kocabıyık’ın eşi Nurhan Hanım ile Fuat Bezmen’in son 45 yılını birlikte geçirdiği ikinci eşi Emel Hanım kuzen oluyorlar. Fuat Bey’in diğer akranı ise Şadi Yazgan. Bezmen ile Galatasaray’dan sınıf arkadaşı olan Yazgan, Vehbi Koç’un kalorifer ürettiği yıllarda ilk ortaklarından.
Nazım Bezmen, damadı Eren Kuraner’i işaret ediyor, “Hoover’in kurucularıydılar.” Kuraner, Eurasia Capital Partners ile özel sektöre fon yaratıyor.
Fuat Bey’in 3 numaralı oğlu Turgut Bezmen ailenin tek sanayicisi. Başta otomotiv sektörü olmak üzere Bursa’da sanayiye plastik taşıyıcı çözümler üreten bir fabrikası bulunuyor. En küçük kardeşleri Necdet Bezmen ise gayrimenkul işiyle uğraşıyor. Ailenin gelini, yazar Nermin Bezmen’in “Bir Duayenini Hatıratı” kitabında, Fuat Bezmen’in avcılığı, yüzücülüğü, sanayiciliği anlatılıyor.
Bezmen tutuklandı
Doğum gününde, yakın dostları tiyatrocu Mustafa Alabora, Nâzım Hikmet’ten “Yaşama Dair” şiirini okuyor.
Yaşama ait ne varsa, görmüş geçirmiş gözlerde yaşlar birikiyor. Nazım Bezmen “12 Eylül’de solcuları, sağcıları topladılar, bir de kapitalist alalım dediler. Bizi seçtiler. Bütün aile 2 ay tutuklu kaldık” diyor. Bezmen ailesine, döviz, vergi, silah kaçakçılığı gibi tüm suçlar giydirilmişti.
Bu dönemde Karamehmet ailesi de tutuklanmıştı. KKTC’ye yapılan askeri çıkarma nedeniyle TSK’ya ambargo uygulanıyordu. Karamehmet ailesi de Brezilya’dan getirdiği silahları TSK’ya satıyor ve para kazanıyordu. Fazla kazanmışlardı! 12 Eylül’ün devlet geleneği (!) gerilerde kaldı mı? Ciddi şüphem var.