BASEL
Euro 2008’in mesajı çok açık: “Irkçılığa karşı birleşin!”
Biletlerin üzerinde yazıyor: unite against racism.
Soldan esinlenmiş bir slogan gibi duruyor. “Bütün dünyanın işçileri birleşin!”
Enternasyonal bir çağrı.
Dünya halkları tribünden sahaya inmiş, “vicdan çağını” arıyor diyebiliriz.
Afrika’dan Ortadoğu’ya her yerde kan kokusu. Savaşan topraklar milletleri miks ediyor. Acılar ortaklaşıyor.
Yok edenler ve edilenler ateş hattında yerlerini alırken, sivil toplum “Neden?” sorusunun yanıtını arıyor. Bulduğunda da basıyor çığlığı: Birleşin!
Ya da Euro 2008’in sloganı: Respect (saygı gösterin)
Stattayız. Maç öncesi şov havasında geçiyor. Tribündeki seyircilerle oyunlar oynanıyor.
Coca-Cola’nın ortaöğretim kurumlarından seçip getirdiği gençler ellerindeki Türk bayrağıyla sahada tur atıyorlar. Aynı anda İsviçreli gençler de kendi bayraklarını taşıyorlar.
Emre’nin mesajı
Derken, dev ekrana “Respect” sloganı yerleşiyor. Irkçılığa karşı mesajlar birbirini izliyor.
İki milli takımın kaptanı sırayla dev ekranda beliriyor. Önce İsviçre Milli Takımı’nın kaptanı ve golcüsü Frei, sonra da Emre Belözoğlu konuşuyor. İkisi de sakat olduğu için bu maçta yoklar.
Emre’nin ırkçılığı kınayan sözleri seyirciler arasında tebessümle karşılanıyor. Emre geçen yıllarda İngiltere Premier Leauge’de siyahi oyunculara ırkçı sözler söylediği iddiasıyla soruşturmaya uğramış, araya giren Fatih Terim kefil olunca ceza almaktan kurtulmuştu.
Brezilya ve Türkiye
Başa dönelim. İsviçre’nin Basel kentindeki St. Jakob Park Stadı’na doğru yola çıkıyoruz.
Coca- Cola, UEFA sponsoru olmasına rağmen dünyada iki ülkede milli takımın sponsorluğunu üstleniyor. Bunlardan biri Brezilya, diğeri ise Türkiye.
İki ülkenin arasındaki uzaklığa bakmayın, birbirine çok benzer. Dünyanın gelişmekte olan pazarları arasında anılırlar ve küresel kriz yorumlarında aynı kürede yer alırlar.
Daha da önemlisi sosyokültürel özellikleri birbirine benzeyen demografik yapıları.
İki ülke de acayip derecede düşkünü.
Coca-Cola Türkiye Başkanı Ahmet Burak’la “sponsorluk bütçesi” üzerine konuşuyoruz. Belirli bir rakam söylemekte güçlük çekiyor. O kadar çok ki!
Hem yalnızca şirket merkezleri de değil, Coca-Cola bulunduğu kentlerde bölgesel bayiler aracılığıyla yerel sponsorluklar veriyor.
Basel’e varmadan, stat yolunda oturduğumuz bir restoranda önümüze konan bardaklar bile Coca-Cola antetli. Paşabahçe’ye yaptırılmış; 2 milyon adet!
İsviçreli taraftarlarla birlikte kadehlerimizi kaldırıp yola koyuluyoruz.
Göçmen golcüler
Burak, cumartesi günkü Türkiye-Portekiz maçında Türkiye kaşkolları olmadığını görünce, siparişi vermiş, bize yetişti. Her birimiz baştan ayağa kırmızı beyazız.
Sahadaki turkuvaz rengini protesto ediyorum.
Tribün “kırmızı-beyaz” diye ses veriyor; futbolcuların milli forması turkuvaz.
Ulusalcılık ile ırkçılık arasındaki kalın ayrımı “kavrayamadık” gitti.
Euro 2008 futbolun neden ırkçılığa karşı olması gerektiğini çok iyi sergiliyor.
İsviçre’nin tek golü Hakan Yakın’dan geldi. İsviçre takımının 9 göçmen oyuncusundan 3’ü Türk kökenliydi.
Türk Milli Takımı’nda yabancı ülkelerde doğan oyuncu sayısı da hiç az değil.
Stada giderken kalabalık arasında türbanlı iki kadın Türk taraftarla karşılaştım.
Milli maçlara gelirlermiş. Eşleri çocuklarla önden gitmiş; “Kazanmamızı çok istiyorum, 30 yıldır buradayız” diyor. “Milliyetçilik çok fena!” diye yalandan yakınıyor.
“Sen hiç ünlü görmedin mi?” diye soruyorsunuzdur şimdi.
Hemen söyleyeyim. Stat çıkışı kırmızı-beyaza boyanan (İsviçre’nin milli rengi de kırmızı-beyaz) yolda akan insan seli arasında lacileri çekmiş iki kafadarı seçmem zor olmadı. Sabah ve atv’nin yeni patronları Serhat ve Berat Albayrak kardeşler tam yol ilerliyorlardı.