Dohuk’tan İstanbul’a gelen Iraklı bir işadamına, “Irak Kürt Bölgesi’nde Türk işadamlarına ekonomik zorbalık uygulanıyor; sizin de Türk ortaklarınız var, bu durumdan etkileniyor musunuz?” diye soruyorum.
Açık açık sözlerimi onayla(ya)mıyor ama, cümleler uzayınca önemli bir kaynak sorunu yaşandığı anlaşılıyordu.
Kuzey Irak’a yatırım yapan gazeteci İlnur Çevik’in hikâyesini önceki yazılarımda bu sütunlarda yazmıştım. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin özel daveti ile Çevikler İnşaat’ı kurmuştu.
Çevikler, AGE İnşaat ile yaptığı Süleymaniye Havalimanı’nı ve Günaylar ile yaptığı yurtları bundan 3 yıl önce teslim etmişti.
Kürt yönetimi iki projenin de “kesin kabul”ünü yapmadı.
Havalimanından uçaklar inip kalkıyor; yurtlar da çocuklar kalıyorlar; müteahhitlere “Aldık, verdik, bitirdik“ diyen yok!
Çevik, “Son dönemde Irak yönetimi, Kuzey Irak’ı cezalandırıyor. “Siz kendi petrol anlaşmalarınızı yaparsanız, biz de merkezi bütçeden para göndermeyiz” diyorlar“ sözleriyle sorunun “mali“ yanına dikkat çekiyor.
Başına silah dayadılar
Kuzey Irak’ta mahkemeye bile çıkarılmadan tutuklanan veya Türkiye’ye giriş yapmak için ellerinden pasaportları alınan işadamları, Türkiye’nin Musul Konsolosluğu’na yaptığı başvurulara yanıt alamıyor.
Oysa Erbil-Ankara ilişkisi “görmezden“ gelinecek ölçüleri çoktan aştı. İki merkez arasında milyarlarca dolarlık ticaret sürüyor.
Kuzey Irak’a gidenlerin alacaklarının bir kısmı içeride kalıyor. Tepe, AGS, Makyol, Yenigün, Nursoy, Taş Yapı... istisnası yok.
Yerel işadamının “daveti“ üzerine Kuzey Irak’a gidenler ise yalnızca malları değil, canlarının da derdine düşüyor.
Erbil’in Mehete Cezaevi’nde 2 aydan beri yatan bir işadamı anlatıyor:
“Başıma silah dayayıp 250 bin dolarlık çek imzalattılar. ”Ödemezsen 4 yıl yatarsın“ dediler. Türkçeden başka dil bilmediğimden ne getirdilese imzaladım” diyor.
Şimdi aynı işadamına, “125 bin dolar, bırakalım“ diyormuş.
Adını ve şirketini yazmıyorum; ailesi işadamının içeride olduğunu bilmiyor.
Kürtler tartışıyor
Kuzey Irak’tan ilginç “öyküler“ geliyor.
Kürt kökenli işadamı Kadri İvegen’in aile şirketi Aygen, Erbil’de 17 milyon dolarlık iş almıştı.
Liderleri arasında “Öcalan-Talabani-Barzani” isimlerini birlikte anan Leyla Zana’nın, Kuzey Irak’ta yaşayan eşi Mehdi Zana, Tempo dergisinde Kuzey Irak ile ilgili olarak kendisine yöneltilen bir soruya, “İvegen’i sordular, ‘Dürüst adamdır’ dedim” cevabını veriyordu.
Dün Mehdi Zana’ya ulaştım, “Eşinizin kardeşi Bahattin Bey’in de Erbil’deki işlerinden dolayı bir süre cezaevinde kaldığını duydum, doğru mu?” diye sordum.
Zana, “Bu konularla ilgilenmiyorum” diyor.
Bahattin Bey’in durumunu “karakol macerası” tadında bir olay gibi açıklıyor.
Kadri İvegen’in 40 gündür cezaevinde olduğunu söylediğimde ise “bilgisi“ yoktu!
Türkiye, Erbil mağdurları Türkiye kendilerine sahip çıkmadığı sürece susacak! Çünkü kendilerini koruyacak hiçbir sistem yok.
Kürt Bölgesel Yönetimi de bu durumdan yararlanmayı sürdürüyor. Ne de olsa aşiret büyük. Kollarına Rolex de taksalar, Erbil’de petrol bulan Mehmet Emin Karamehmet’in teknesinde misafir de olsalar, henüz Barzanigillerin, Talabanigillerin karınları doymadı.
“Zorbalık” siyasetini en çok kimler tartışıyor biliyor musunuz? Diyarbakır’dan, Stockholm’den, Köln’den, Paris’ten Erbil’e gidip toprağı öpen Kürtler!
Bir rüyadan uyanır gibi, “Dubai Emiri’ne özeniyorlar” diyorlar.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024