Bodrum Güllük Körfezi’ndeki koylarında “çıplak“ gözle gördüklerim, balık çiftliklerinin gündemiyle çakışıyor.
Bodrum’un eşsiz koylarında tekneler değil, balık çiftlikleri demir almış.
Öylesine azgın bir kirlenme var ki, balıklar topluca ölüyor buralarda. Tepkiler ise maalesef yerel aktivistlerle sınırlı.
Yasa güçlüden yana
Çevre ve Orman Bakanlığı’nın son iki yıllık çalışmanın ardından ortaya çıkardığı, Bodrum Güllük Körfezi’ndeki 126 balık çiftliğinin taşınması projesi, çevrecileri ayaklandırdı.
Yasayla çiftlik sayısının 83’e indirilip küçük çiftliklerin yerini büyüklerin almasının hedeflendiği söyleniyor.
Çiftlikler yer değiştirirken, sermaye de el değiştiriyor.
Muğla’da en büyük balık çiftliği yatırımcısı Kılıç Balık, küçük balık çiftliklerini, Yunanlı balık çiftliği firmaları da Kılıç’ı ürkütüyor.
Çünkü Ege’de “su ürünleri“ üretimi güçlünün güçsüzü yok etmesi üzerine kurulu.
Balık çiftliklerinin kapasiteleri, denizin akıntı ölçümleri, kullanılan yemin miktarı ve kalitesi gibi bilimsel veriler bugüne kadar göz önüne alınmadı.
Çevre ve Orman Bakanlığı, Tarım Bakanlığı Su Ürünleri ile birlikte kara planına ilaveten 1/100.000’lik bir plan hazırladı. Bu plana göre, turizm ve su ürünleri alanları yeniden tanımlanacak.
Üç soru karşılığını arıyor:
Balık çiftliklerinin kıyıdan 1.100 metreye uzağa taşınmasını sağlayan yasal düzenleme denizleri kurtaracak mı?
Turizm, gayrimenkul ve balık çiftlikleri bu yasadan ne yönde etkilenecek?
Doğal yollardan balık üretiminin artması için ne yapılacak?
Hangi firmalar satıldı?
Su ürünleri sanayiinde sermaye el değiştiriyor.
Yunan pazarının lideri Nireus, 2006’da İlknak Su Ürünleri şirketini satın aldı. Nireus Seferihisar’da 5 bin ton kapasiteli balık çiftliği, Umurlu’da da 50 bin ton kapasiteli balık yemi fabrikası yatırımı yaptı.
Yunanistan’daki en büyük ikinci kültür balığı şirketi Selonda, Türkiye’de faaliyet gösteren Norveçli Fjord Marinin şirketinin yüzde 46’sını, yine Selonda’nın yüzde 75 hissesine sahip olan Koronis de Elektrosan Deniz Ürünleri’ni satın aldı.
İsrailli Solt Company, Milas’ta bir balık çiftliğini satın alırken, Ada Su Ürünleri’nin yüzde 67 hissesini ise Hellenic satın aldı. Sektörün üçte birine hâkim olan Yunanlılar, Ada firmasının yüzde 80’ine sahip olduğu dış ticaret şirketi Akvatürk’ü de satın almış oldu. İzmir merkezli Akvatürk, balık ihracatının yüzde 27’sini gerçekleştiriyor.
Neden cazip buldular?
Yunanistan, 110 bin ton sınırına dayanan çipura ve levrek üretimi için yeni yatırımlara ruhsat vermiyor. O nedenle üretimlerini Türkiye, Arnavutluk, İspanya ve İtalya gibi ülkelere kaydırıyorlar. Bunlardan Nireus, Selonda, Hellenic, Sea Farm Ionian SA ve Thaltriton gibi firmalar balık çiftliği, yem üretimi, pazarlama gibi alanlara yatırım yaptılar.
Çünkü:
Yunanistan’da, çiftliğin kapasitesinden bağımsız olarak ÇED raporu alma zorunluluğu bulunuyor. Oysa Türkiye’de kapasite 1000 tonun altında ise böyle bir zorunluluk yok ve şirketler genelde 990 ton kapasite açıklayıp rapor almıyorlar.
Türkiye’de su denetimini işletme yapıyor. Yunanistan’da kamu denetimi var.
Çiftliğin kuruluş aşamasında, Yunanistan’da 1/1000 ya da 1/5.000 ölçekli harita, onun dışında topografik harita, ekonomik fizibilite çalışması, derinliğe karşı net kafes profili isteniyor. Türkiye’de harita 1/25.000 ölçekli. Diğerleri istenmiyor.
Denizciler, karasularına “mavi vatan” derler; balık çiftliği sahipleri ne diyor acaba?