Ortadoğu’nun en zengin kadını Sharin Arison ile Türkiye’nin en genç banka patronu Damla Cıngıllıoğlu’nun yolları Bankpozitif’te kesişiyor
Ekonomi yazarlarıyla bir araya gelen Bankpozitif’in CEO’su Hasan Akçakayalıoğlu’na, bankanın İsrailli hâkim ortağı Bank Hapoalim’in sermaye yapısını soruyorum.
“Yüzde 73’ü halka açık, İsrail’in en büyük ticari bankası” diyor.
Hapoalim İsrail dilinde (İbranice) ne anlama geliyor?
“İşçi” yanıtını alınca doğal olarak bankanın en büyük hissedarını da merak ediyorum, olur ya belki işçilerdir!
Akçakalıoğlu, “İsrail’in en zengin ailelerinden Arison” bilgisini veriyor.
Arison grubu, Hapoalim’in yüzde 20.76 hissedarı.
Arison ailesinin, İsrail’de Carnaval Cruise şirketiyle deniz ulaşımında liderler.
Türkiye’de tanınıyorlar mı?
Carnaval Cruise’un sahibi Micky Arison, 20 bin kişilik basketbol salonunun açılış davetini, Miami Heats basketbol takımıyla Atatürk’ün yatı Savarona’da vermesiyle dikkatimizi çekmişti.
Micky Arison’un kız kardeşi 1957 New York doğumlu Sharin Arison, Forbes 2007 yılı listesinde 5 milyar dolar servetiyle Ortadoğu’nun en zengin kadını olarak yerini aldı.
Sharin Arison’un üçüncü eşi Ofer Glazer, karısının deyimiyle “bir bardak süt içerek” uykusuzluğunu atlatabilen bir işadamı değildi. Glazer cinsel taciz suçuyla 6 ay hapis yatmıştı.
Türkiye bölgesel merkez
Sharin Arison bankacı değil.
Rastlantı o ki, Bankpozitif’in hisselerinin yüzde 35’ine sahip olan Damla Cıngıllıoğlu da bankacı değil.
Cıngıllıoğlu’nu da Türkiye’de bir listeye sokmak istersek, “En genç yaşta banka sahibi olan kadın” diyebiliriz.
Damla Cıngıllıoğlu 22 yaşında C Bank’ın sahibiydi, 27 yaşında ise Hollanda, Belçika, Almanya, Bulgaristan, Kırgızistan’da Hapoalim’in partneri olan Bankpozitif’in, Orta Asya’ya açılan ortağı oldu.
Hapoalim’in “bölgesel merkez” ilan ettiği Bankpozitif 2007 yılında, TMSF tarafından el konulan (2000 Aralık) Demirbank’ın iştiraklerinden DemirKazakistan Bank’ı satın aldı.
Böylece, Demirbank’ın eski sahibi Halit Cıngıllıoğlu, bankacılık sermayesini yurtdışında da kızı Damla’ya transfer etmiş oldu.
Hissesi arttı
2002 yılında TMSF'den Toprak Yatırım Bankası'nı satın alan C Factoring, bankanın adını C Bank olarak değiştirdi. C Bank'ın sahibi Damla Cıngıllıoğlu'ydu.
C Bank, Ankara, İstanbul ve İzmir'de üç şube/ofis ile kurumsal bankacılık yapıyordu.
2006 yılı sonunda C Bank'ın yüzde 57'sini satın alan Bank Hapoalim, geçen hafta sermaye artırımı yoluyla bankadaki hisselerini yüzde 65’e çıkardı.
Küresel ekonomik kriz yetmiyormuş gibi, iç siyasal istikrar dengelerinin de kırıldığı günlerde, Bankpozitif'in sermayesi, ilave edilen 80 milyon dolarla 444 milyon dolara ulaşmış oldu.
İsrail'den en büyük yatırım
Akçakayalıoğlu, "İsrail'den Türkiye'ye yapılmış en büyük yatırım. İsrail'de büyüme kapasitesi yok, sermaye ihraç ediyorlar" diye söze başlıyor. Devamı gelir mi?
Bankpozitif’in büyümesini örnek gösteriyor.
Bankanın 14 bin müşterisi, 11 şubesi bulunuyor.
"5 bölgede hareket halindeki çalışanlarımız müşteriye gidiyor" diyen Akçakayalıoğlu, şubeler dışında “gezici bankacılara” işaret ediyor.
Bankacılığa mimari anlamda da müdahale eden Bankpozitif çizgileri "vezneyi" gizliyor, adeta bir evin salonunu andırıyor. Bu bankada ne telefon faturası yatırılıyor ne mevduat toplanıyor. Konut, araba kredileri gibi bireysel bankacılık hizmetlerinin yanı sıra kurumsal ve uluslararası bankacılık yapılıyor.
"Finansman bulunur"
Akçakayalıoğlu son 15 günde yaşanan siyasi gerginliklerin Türkiye ile dünya finans piyasalarındaki paralel hareketleri ayrıştırdığını söylüyor.
Türkiye'nin otoyol, altyapı özelleştirmeleri ve enerji gibi yatırımlara fon bulmakta zorlanmayacağını, ancak finansman maliyetin artabileceğini belirtiyor.
Bankpozitif, bir yıl içinde 1 milyar dolar büyüklüğünde kredi katılımına dayalı Orta Vadeli Tahvil Programı’nı açıklıyor.
Programın ilk 150 milyon dolarlık dilimi gerçekleşti. Banka bu programın yanı sıra şubat ayında da yüzde 7 faizli ve 5 yıl vadeli 150 milyon dolarlık tahvil ihracı yapmıştı.
“Bu kez Türk bankaları doğru yerde duruyor. Likit sorunları yok” diyen Akçakayalıoğlu’nun değil, ekonomi yönetiminin yanıtlaması gereken bir başka soru:
Avrupa ve ABD ekonomileri durgunluğa girerken, Türkiye’de üretim sektörünün rekabet gücü nasıl artırılacak?
