Selva Demiralp

Selva Demiralp

sdemiralp@ku.edu.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AAvrupa Merkez Bankası (ECB) geçen hafta politik duruşunda değişikliğe gitmedi. Bu tutumda önemli faktör Euro bölgesindeki problemlerin yapısal olduğuna olan inanç ve bu nedenle piyasaya daha fazla para pompalamanın etkili olmayacağı görüşü.
ECB’nin önündeki Fed örneğini de unutmamak lazım. Fed’in kriz döneminde pompaladığı likiditenin 2.5 trilyon dolar gibi önemli bir kısmı piyasalara sürülmek yerine bankaların Fed’deki hesaplarında yatıyor. Kredi vermek yerine cüzi bir faizle Fed’de tutmak tercih ediliyor.
Bir benzetme ile anlatayım. Musluğun ucuna takılı bir hortum düşünün. Amacınız bahçeyi sulamak. Ama musluk gürül gürül açık olduğu halde hortumun ucundan damla damla su geliyor. Başınızı kaldırıp baktığınızda hortumun düğümlendiğini ve musluktan akan suların bu düğümü aşamayıp adeta balon oluşturduğunu görüyorsunuz. İşte ABD’de de buna benzer bir durum var şu anda. Fed para musluklarını sonuna kadar açmış olduğu halde banka kredilerinde beklenen canlılık görülmüyor, 2.5 trilyon dolar para bankacılık sistemine takılı kalmış vaziyette.
ABD’deki bu durum problemin sadece likidite kaynaklı olmadığına ve kredilerin canlanması için başka etmenlerin de devreye girmesi gerektiğine işaret ediyor. Hortumda oluşmuş olan balon ise her an patlama tehlikesi ile Fed’in bundan sonraki dönemde çok dikkatli olması gerektiğini söylüyor. Bankacılık sisteminde “uyumakta olan” bu paranın piyasalara akışının kontrollü olması şart. Aksi takdirde istenmeyen yeni varlık balonları yaratılabilir.
ABD’ye benzer bir şekilde Euro bölgesinde de sorunun esas olarak likidite sorunu olmadığı rahatça söylenebilir. Ekim 2008 tarihinden bu yana bankacılık sistemine sınırsız borç verme imkanı tanıyan ECB, likidite ile ilgili talebi birinci elden tatmin ediyor. Dolayısı ile ECB Fed’in tecrübesinden ders alıp likidite pompalama işine daha tutucu yaklaşıyor olabilir.

Deflasyon tehlikesi
Bunlar kararın artılarıydı. Şimdi sıra “ikinci elimi” çıkarıp bu kararın eksilerinden bahsetmeye geldi. ECB’nin para musluklarını kontrol altında tutmak istemesi olası bir deflasyon riskini artırabilir. Euro bölgesi enflasyon oranı halen yüzde 1’in altında seyrediyor. Düşük enflasyon düşük talebe işaret ediyor. Bu da fiyatlarda düşüş yani deflasyon riski doğuruyor. ECB’nin son raporu özel sektör kredilerinin 2012’den beri daralmakta olduğuna işaret ediyor (mavi kesik çizgi). Kamuya verilen krediler de son iki çeyrekte daralma ile sıfır büyüme arasında gidip geliyor (kırmızı kesik çizgi).
Kredi talebin önemli bir göstergesi. Çünkü GSYIH’yı oluşturan tüketim, yatırım ve kamu harcamaları alınan kredilerle artış gösteriyor. Kredilerin zayıf olması talepteki zayıflığa, o da büyümedeki yavaşlamaya, deflasyon riskine işaret ediyor. Deflasyon bir kere başladığı zaman kendi kendisini besleyen, düşük talep, daha az üretim, daha çok işsizlik ve daha da az talep şeklinde bir sarmal yaratan, içinden çıkması çok zor olan bir senaryo. Japonya’da bu yaşandı. Bu nedenle ECB’nin para musluklarını kontrol ederken biraz rahat davranıp, olası enflasyon riskini musluğu kısmanın yaratacağı deflasyon riskine tercih etmesi gerekebilir.