Maçın hakemi İlker Coşkun tek hatası dışında çok başarılı bir maç yönetti. Hakemlik hayatında ilk defa 4 büyüklerden birinin maçına çıkan Coşkun, her iki takıma da eşit düdükler çaldı. Genel olarak faul değerlendirmelerinde doğru tespitler yaptı ancak oyunun son dakikalarında Ben Yahya’nın aldatmaya yönelik hareketine aldanıp faul düdüğü çaldı. Aslında burada yapılması gereken Ben Yahia’yı 2. sarı karttan ihraç etmesiydi. Gerçi bu hata oyunun son dakikasında olduğu için maçın sonucuna etki eden bir hata olarak değerlendiremeyiz. Zaten İlker Coşkun burada da doğru bir karar vermiş olsaydı başarılı yönetimini taçlandırmış olacaktı.
Maçın yardımcı hakemi Serdar Akçer’in 3 ofsayt pozisyonunda yapmış olduğu yorumlar onun kariyerindeki bir hakeme yakışmadı. Hele bir pozisyondaki acele kaldırmış olduğu bayrakta, savunmanın ters vurduğu top kaleye girmiş olsaydı Akçer’in bu bayrağı haftanın en çok tartışılanı olurdu.
Fenerbahçe’nin sezon başından bu yana çizdiği profil ekip olmayı başaramadıklarıydı. İkinci yarı oyuncu değişikliklerinden sonra oyundan çıkan Alex ve Stoch’un yedek kulübesine gitmeyip tribüne çıkmaları takımdaki çözülmüşlüğün en büyük fotoğrafıydı. Aykut Kocaman’ı bugüne kadar Alex konusunda eleştirdiğim yönler de oldu. Ancak bu resme baktığımda Alex’i eleştiriyorum. Alex gemisini terk eden bir kaptan gibiydi.
Maçın hakemi İlker Meral, mükemmele yakın bir maç yönetti. Avantajları iyi oynattı. Kart uygulamalarında ise kusursuzdu. Yardımcı hakemlerden Hakan Yemişken, yardımcı hakem mi yoksa maçın hakemi mi önce buna karar vermeli. Hakemin görüş alanında olup da faul olmayan öyle pozisyonlara bayrak kaldırdı ki, hakemi de zora düşürdü. Hele bir tanesindeki hakeme verdirdiği serbest vuruş kararı golle sonuçlansaydı, maçın bütün ihalesi kendisine kalırdı.
Ordusporlu oyuncular daha fazla koştular kısa paslarla maçtaki üstünlüklerini son dakikaya kadar devam ettirdiler ve neticesinde kazanmayı başardılar. Galatasaraylılar ise bu maçta sahada pek bir varlık gösteremediler. Fatih Terim, Umut’la başlasaydı bu en doğru tercih olurdu. Kapalı savunmaya karşı Burak-Elmander yerine Umut daha fazla yarar sağlardı.
Maçın hakemi Barış Şimşek ilk yarı mükemmel bir karşılaşma yönetti ancak 2. yarı için aynı şeyleri söyleyemeyiz. 2. yarının hemen başında Melo’nun Monye’ye yaptığı hareket net bir penaltıydı ancak hakem devam dedi. Sonrasında Orduspor cezaalanı içinde Eboue’ye yapılan bir müdahale vardı ki o da açık bir penaltıydı. Çünkü bu pozisyonda Ordusporlu oyuncu Eboue’nin tendonuna bir müdahalede bulundu.
Şimşek burada penaltıyı vermedi ancak bu pozisyonun hemen devamında Orduspor ikinci golü buldu. Hakem burada penaltıyı vermiş olsa maç belki de 1-1 olacaktı. Oysa ki Şimşek bu gibi müdahalelere ceza alanı dışında rahatlıkla düdük çaldı. Barış Şimşek bu hataları ile oyunun sonucuna etki eden kararlar verdi.
Geçen hafta bir haber dikkatimi çekti. Habere göre; Malezya Devleti bir futbolcunun şike yapıp, yapmadığını belirlemek için ilginç bir yönteme başvurdu.
Milli kalecileri Sharbinee Allawee’nin kornerden gelen topu içeriye tokatlaması tartışmaların fitilini ateşledi. Bu bütün şüphelerin kaleci üzerinde yoğunlaşmasına sebep oldu ve ayrıca hocası Peter Butler de kendisini kadro dışı bıraktı. Kaleci hakkındaki şike söylentileri hızla yayılınca devlete bağlı Malezya Yolsuzlukla Mücadele Kurumu, kaleciyi yalan makinesine soktu. Yapılan çalışmada yalan makinesi kalecinin yalan söylediğine dair hiçbir sinyal vermeyince Allawee temize çıktı.
Bu haberi okuyunca yalan makinesi ülkemizde neden kullanılmaz diye düşünmeden edemedim. Biliyorum bunu kullanmak adli yargı açısından yasalarımıza göre pek mümkün değil. Belki zamanında böyle bir konuyu eklemek yasa koyucuların akıllarına bile gelmemiştir. Ancak bana göre artık bu mutlaka tartışılmalı ve gerekiyorsa yasalara da konulmalıdır.
Yalan üzerine yaşayanların hatırı sayılır oranda olduğu ülkemizde bu konu mutlaka değerlendirilmelidir. Çünkü mahkemelerde bulunan binlerce dosyayla ilgili süreçler uzarken “Geç gelen adalet, adalet
Maçın 70. dakikasına kadar ne bir heyecan, ne bir aksiyon, ne de gerilim vardı. Ancak son 20 dakikalık bölümde her iki takım da skoru değiştirmek adına rakip kaleye yüklendi. Özellikle Trabzonspor, kaleci ile karşı karşıya iki tane gol pozisyonunu değerlendiremedi.
Trabzonspor’da Burak Yılmaz ayarında bir forvet olsaydı belki de büyük ihtimalle Karadeniz ekibi maçı galibiyetiyle bitirecekti. Fenerbahçe’nin orta sahası ise 60. dakikadan sonra yine oyundan düştü.
Hakem Fırat Aydınus, oyunu çok iyi kontrol etti. Futbolcuların kendisine olan güveninden dolayı çok fazla itirazla karşılaşmadı ve oyuncular verdiği her karara inandı. İlk yarıdaki Yobo-Yasin mücadelesinde hakem Fırat Aydınus penaltı beklentisine ‘devam’ derken bana göre doğruyu yaptı. Çünkü Yobo’nun bir müdahalesi olsa da, Yasin kendisini çok kolay yere bıraktığı için ‘penaltı’ ağır bir karar olurdu.
Ancak diğer tarafta, ikinci yarıda Aydınus’un ‘devam’ dediği bir penaltı pozisyonu vardı ki, orada hakemin penaltı kararı vermesi en doğrusu olurdu. Bamba, dikkatsiz bir şekilde Sow’un sol ayağına bir müdahalede bulunmuştu.
Mete Kalkavan genç ve istikbal vaat eden bir hakem. Maçta doğru yorumladığı kararlarının yanında iki pozisyonda önemli değerlendirme hatası yaptı. Birincisi maçın başında Dani’nin, Mert’e yapmış olduğu müdahaleydi. Dani topa vurmak isterken zamanlama hatası yaparak müdahalesi, rakibi Mert’e dönüştü. Hakemin penaltının yanında bariz gol şansından dolayı Dani’ye kırmızı kart da göstermesi gerekiyordu.
İkincisi ise Akhisarlı oyuncunun hava topuna yükselen Selçuk’a yaptığı müdahaleydi. Yükselen bir oyuncuya yapılan en ufak müdahale onu bozar. Nitekim bu pozisyonda Selçuk’a yapılan müdahale penaltı gerektiriyordu. Oysa ki, hakem bu iki pozisyona da devam diyerek yanlışa imza attı.
Bu gibi pozisyonlarda ligin deneyimli hakemleri de hatalar yapıyor. Mete Kalkavan ve onun gibi genç hakemler de mutlaka desteklenmeli, ancak bu önemli hataları yapan gençler de, yanlışlardan ders çıkarmalı. Yardımcı hakem İsmail Şencan, hem Burak Yılmaz’ın attığı golde hem de Melo’nun attığı golün iptali kararında müthiş başarılı yorumlar yaptı, kendisini kutluyorum.
Beşiktaş maçı basit hatalarla kaybetti. Özellikle 2. yarıda dengeyi kuran Gaziantep, Beşiktaş’ın hediye ettiği penaltıyla beraberliği yakalarken, son dakikada Beşiktaş altyapısından gelen Orhan Gülle’nin attığı muhteşem golle galibiyeti almayı başardı.
Maçın hakemi Yunus Yıldırım, oyun kontrolünü elinde tutmayı başardı. Serdar’ın Olcay’a yapmış olduğu harekete sarı kart vermesi gerekirdi. Yıldırım, bazı pozisyonlarda yer alma hatası yaptığı için oyuncuların pas yollarını tıkadı hatta bir tanesinde top kendisine çarptı. Bu hata tecrübeli bir hakem olan Yıldırım’a yakışmadı.
Cezaalanında iki önemli karar vardı. Ve bu pozisyonlarda hakemin kararı doğruydu. İki önemli pozisyondaki kararı da doğruydu. Birincisinde Necip-Yasin Pehlivan mücadelesinde Yasin penaltı bekledi, hakemin bu pozisyondaki devam kararı doğruydu, çünkü Yasin kendini penaltı kazanmak adına kolay yere bıraktı.
İkincisi ise Sivok’un topa kroşe vurmasıydı ve bu pozisyon da açık bir penaltıydı, deneyimli hakem bunu atlamadı ve kimse de itiraz etmedi zaten. Penaltı çalmaması ile ünlü olan Yıldırım bu açık pozisyona düdüğünü kolayca üfledi.
Aykut Kocaman maça doğru 11 ile başladı. Fakat oyunun devamında öylesine hatalı oyuncu değişiklikleri yaptı ki, belki de bu hataları ile maçın sonucuna etki etti. Alex değişikliği büyük hataydı.
Maçın Hırvat hakemi Ivan Bebek, UEFA’nın genç, ama deneyimli bir hakemi. UEFA önümüzdeki yıllarda kendisini daha önemli maçlara hazırlıyor. Bu da onlardan biriydi.. Maçın altında ezilmeden bir iki faul hatası dışında başarıyla yönetti. Topun çizgiyi geçip geçmediği ile ilgili tartışmalı pozisyonda kalecinin bulunduğu konuma bakarak topun çizgiyi geçmediği kanaatindeyim. Ve hakemlerin devam kararı vermesinin doğru olduğunu düşünüyorum.