Kuzey Kıbrıs'ta cuma günü "ödenmesi beklenen memur maaşlarının" "teknik" nedenlerden dolayı ödenememesi gözlerin bir anda Ankara'ya çevrilmesine neden oldu. Bazı "aşırı" yorumları okumak ve duymak zorunda kaldık. Ankara'nın "Kıbrıslı Türkleri cezalandırdığı" yönünde "akıldan uzak" yorumları okuduk, duyduk. Ankara'nın "gerçek niyetini" iyi okuyamayanlar için bu yorumlar "kolayca" yapılabilir. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs arasında imzalanan "ekonomik programa" "sıkı sıkıya" bağlı Ankara'nın, program dışı bir istekte bulunacağını beklemek doğru değil, hatta "inandırıcı olmaz..." Kıbrıslı Türkleri "yönetmeye aday" olanlar şunu anlamak zorunda, eğer ülkede bir vesayet sistemi varsa ki açıklamalarında "sıklıkla başvurdukları" nokta bu, o zaman bedel ödemeye hazır olmalısınız. Ülkenin önde gelen hukukçularından ve Cumhuriyetçi Türk Partisi milletvekili adayı Tufan Erhürman katıldığı bir programda ne diyor, "(...) Ahkâm kesmekle vesayetten kurtulamazsınız. Bedel ödeyeceksiniz (...)"
Haysiyet vurgusu
Yani; hem "kendi kendimi yöneteceğim" diyeceksiniz, hem de Ankara'nın "maddi kaynak göndermesine devam etmesini" isteyeceksiniz. Böyle vesayetten kurtulamazsınız. Bunu en çarpıcı cümle ile
"KKTC Wikileaks'leri yayınlansa, ortaya ne pislikler, ne pis ilişkiler çıkar şaşırırsınız. Aman bunlar da mı dersiniz..." Bu sözler Kuzey Kıbrıs'ın tanınmış kalemlerinden Hasan Hastürer'e ait. Yazıya neden böyle bir giriş yaptım derseniz; Cumhuriyet Meclisi'nde yaşanan rüşvet tartışmalarını izleyince, şart oldu! Meclis'te ilk kadın Başbakan Sibel Siber hükümetinin "güven oylaması" vardı. Normal bir oylama beklerken DP'li milletvekili Ejder Aslanbaba, kürsüde şok bir açıklama yaptı. Hükümete güven oyu vermesi ve susması karşılığında Demokrat Parti Genel Başkanı Serdar Denktaş ile Eski Sağlık Bakanı Ahmet Kaşif'in kendisine rüşvet verdiğini iddia etti. Bir elinde 7.700 dolar diğer elinde "rüşvetin verildiğini" öne sürdüğü CD vardı. Ortalık karıştı. Gerginlik arttı. O sırada; "Meclis komple temizlenmeli" tweeti attım. Eski Maliye Bakanı Ersin Tatar,"komle diyorsun, ben ne yaptım?" diye karşılık verdi. Haklı! Komple derken, Meclis'te "hakkı ile siyaset yapanları ayırmam gerekiyor..." Olayın detaylarını haberimizde okuyacaksınız. Ancak yaşanan olaylar birkez daha gösterdi ki, Kıbrıs Türk siyaseti "beş paralık" duruma geldi. Bunu neden mi net yazıyorum? Bu ülkede yaşayan ve
Ankara, Gezi olayları ile mücadele ederken Kuzey Kıbrıs'ta seçim hazırlıkları tam gaz devam ediyor. Tek başına iktidar Ulusal Birlik Partisi (UBP) şimdi "tek başına muhalefet..." Bu sürecin başlamasının ardından kurulan geçiş hükümetinin ilk Bakanlar Kurulu'nda aldığı kararlar da "çok önemli..." Biraz açarsak! UBP iktidarının son bulmasından sonra 3 muhalefet partisi koalisyona gitti ve yeni bir hükümet kuruldu. Başbakanlık görevine ise Sibel Siber getirildi. Sibel Siber, ülkenin ilk "kadın Başbakanı" olma özelliği ile bütün dikkatleri üzerine çekti. Başbakan olmadan önce de yakından tanıdığım Siber'i kutlamak için aradıktan sonra bir araya geldik. Başbakanlık görevini devraldıktan sonraki heyecanı okunuyordu gözlerinde. "Kararlı bir duruş" gördüm. "Halkım için 1 gün bile hizmet etmek onur" diyor.
Bravo Sibel Siber
Milliyet'e yayınlanan röportajında, "(...) Elimde sihirli bir değnek olsa; tertemiz sokaklar, sokaklarda gülen insanların yaşayacağı bir ortam yaratmak isterdim (...)" sözlerini kullanmıştı. Bu çok önemli. 45 günlük Başbakanlık görevine gelen bir "kadın" Başbakan, "40 yıldır iktidar olanların" bile söyleyemediği "cümleleri" kurmuştu. Sonrasında ise ülkede
Kuzey Kıbrıs’ta iktidar Ulusal Birlik Partisi’nin (UBP) muhalefet partilerinin oylarıyla Meclis’te düşürülmesi sonrasında Başbakan İrsen Küçük, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nu hedef almış ve “hükümetin Eroğlu’nun desteklemesiyle düşürüldüğü” suçlaması yapmıştı.
İrsen Küçük, Derviş Eroğlu’nun UBP’nin iç işlerine karıştığını savunmuştu.
‘Oy vermeyenleri ayırdı’
Suçlamalarla ilgili olarak “suskunluğunu” koruyan Cumhurbaşkanı Eroğlu ile konuştum. Yaşananlardan “üzüntülü...” Yıllarca mücadele ettiği partisinde yaşananları “kabullenemediğini” söylüyor. Başbakan Küçük’ün hükümetin düşürülmesi sonrasında düzenlediği basın toplantısında söylediklerini not etmiş. Küçük,“Cumhurbaşkanı’nın tarafsızlığına gölge düşürdüğünü” ileri sürmüş ve “bu tarihin (hükümetin düşürülme) UBP açısından vesayet ve icazetin bittiği tarih”olduğunu savunmuştu. Sayın Cumhurbaşkanı Eroğlu, “asıl beni üzen konu” diye başladı söze. Bu da “başbakanlık, bakanlık, parti başkanlığı yaptığı” UBP’de yaşananlar. Başbakan Küçük’ün suçlamalarına,“itibar etmiyorum”diye cevap veriyor. “Ülkede birlik ve beraberliğin önemli olduğunu” belirtiyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine UBP adayı olarak girdiğine dikkat
Kuzey Kıbrıs'ta 28 Temmuz'da erken seçim yapılacak. İktidar Ulusal Birlik Partisi'nde (UBP) yaşanan gerginlik sonrasında seçimin adımı atılmıştı. Seçime doğru giden Kuzey Kıbrıs'ta, "değişimin" olmayacağı kaygısı giderek artıyor. 'Değişim'i açmak gerekirse! Cumhuriyet Meclisi'nde bulunan milletvekillerine "toplumda ciddi bir tepki var..." Düşünün son 4 yılda neredeyse, "hiç" sayılacak noktada yasa çıkardı Meclis. Hatta aylarca toplanamadığı için toplantılar ertelendi. Şimdi ise "değişim" adı altında seçimlere gidiliyor. Bu noktada, partilerin milletvekili listelerine baktığınızda, "bu değişimse, seçime gerek yok" yaklaşımında bulunmamanız imkânsız. Yine listelerin en başlarında şuan ki vekiller yer alıyor! Yani halkın "değişsinler artık" diye eleştirdiği milletvekilleri.
Yeni yüzler şart
Bir partide üst düzey yetkili biriyle Milliyet'in Lefkoşa Temsilciliği'nde sohbet ediyoruz. "Böyle gidecekse partimden istifa ederim. Eğer bizler yıllarca Meclis'i işgal eden ama hiç bir iş yapmayan milletvekillerini seçeceksek, neden mücadele ediyoruz..." diyor. Çok doğru yaklaşım. Kuzey Kıbrıs'ta bulunan siyasi partiler, birinci öncelik olarak "yeni yüzleri" listelerine koymalıdır. Bunun
Kuzey Kıbrıs'ta tek başına iktidar olan Ulusal Birlik Partisi'ndeki (UBP) "iç kavgalar" siyasi atmosferi altüst etmiş durumda. UBP'de Başbakan İrsen Küçük'e karşı "muhalif hareket başlatan" 8 milletvekili, muhalefet partileri ile anlaşarak erken seçimin yolunu açtı. UBP ile ana muhalefet partisi Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) erksen seçimin 28 Temmuz'da yapılması kararını aldı. Bugün bunun oylaması yapılacak. Seçimlerin yanında hükümetin güvensizlik önergesi de görüşülecek. UBP erken seçime gitmek zorunda kalınca, 8 muhalif vekil de partiden ihraç edildi. Milletvekilleri de ihraç öncesinde "toplu istifa etti..." "Yolumuz Demokrat Parti ile işbirliği" dedi. Yani UBP'den kopan vekiller Serdar Denktaş'ın başkanlığını yaptığı Demokrat Parti ile işbirliğinde seçimlere gidecek. Ortaya DP-Ulusal Güçler konsepti çıkacak. Serdar Denktaş işbirliğini, "seçimlerde başarılı olmak için çalışıyoruz" diye açıklıyor.
İstenen koalisyon
Yazın ortasında seçimlere gidecek Kuzey Kıbrıs. Son dakikada "oluşacak birlikler, seçim tarihini tekrar gözden geçirmezse..." Böyle bir atmosferde erken seçimin "şaşırtıcı" sonuçlar çıkarması beklenebilir. Hedeflenen
Ada'nın Güney'inde ekonomik kriz yaşanırken, Kuzey'de siyasi yapı altüst olmuş durumda. Bu konuda bir önceki yazımızın başlığı, "Erken seçime doğru (mu)?" idi. Kuzey Kıbrıs'ta iktidar Ulusal Birlik Partisi'nde (UBP) yaşanan "iç çekişme" erken seçimin ayak seslerinin göstergesiydi. Yazımızın sonunda, "(...) Başbakan İrsen Küçük ABD'ye gitti. Türk yürüyüşüne katılacak. Ancak ülkeye döndüğü zaman, erken seçim adımının atıldığı veya atılacağı bir 'siyasi manzara' ile karşı karşıya kalabilir(...) demiştim. Süreç hızlı işledi. UBP'deki muhalif 10 milletvekilinden 8'i, muhalif partilerle "hükümetin düşürülmesi" konusunda görüş birliğine vardı. Meclis bugün toplanıyor. Meclis'teki muhalefet partileri ile 8 UBP'li vekilin hükümetin düşürülmesine yönelik, Meclis Başkanlığı'na "güvensizlik önergesi" vermesi bekleniyor. "Tehlikenin" farkına varan Başbakan Küçük de, ilk uçakla ABD'den dün döndü. Normalde bugün Ada'da olması gerekiyordu.
‘Küçük hükümeti düşecek’
Başbakan Küçük, UBP'de parti organlarını acil toplantıya çağırdı. Toplantıda muhalif adımlara karşı bir strateji belirlendi. Buna göre partide huzuru bozduğu iddia edilen 3 milletvekilinin “ilk etapta” ihraç edilmesi kararı
Kuzey Kıbrıs'ta iktidar Ulusal Birli Partisi'nde (UBP) parti içi birlik bir türlü sağlanmış değil. Kurultayda Başbakan İrsen Küçük'ün karşısına aday çıkan Ahmet Kaşif kanadı, "Başbakan'ın görevinin sonunun geldiği" iddiasında. Uzun zamandır Başbakan Küçük ile Ahmet Kaşif arasında ciddi bir kriz yaşanıyor. Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun da Kaşif'ten tarafta olduğunu belirtelim. UBP'de en son kavga Genel Sekreterlik seçimlerinde patlak verdi. Başbakan ile görüşen "muhalif kanadın" lideri Kaşif, genel sekreterlik koltuğunun "uzlaşma" sağlanan bir vekile verilmesi gerektiği üzerinde durdu. Yani, "bizim istediğimiz bir aday genel sekreter olsun" denildi. Başbakan da "konsensüsün sağlanabileceği" yönünde mesajlar verdi. Seçimde ise muhaliflerin adayı değil, Başbakan'ın adayı seçimi kazandı. Muhalif kanadı oluşturan 10 milletvekili, "(...) Kazanan yoktur. UBP kaybetmektedir. Ve bu anlayış devam ettiği sürece her geçen gün de kaybetmeye devam edecektir(...) ifadelerinin yer aldığı bir bildiri yayımladı.
'Hükümeti düşüreceğiz'
Muhalif kanattan bir vekille konuşuyorum... "Başbakan bizleri yok sayıyor. Artık vazo kırılmıştır. Bundan sonra Meclis'te Başbakan'a, başbakanlık