Salgının etkileri altında; her şeye rağmen düzenlenen bazı sergiler, nefes almamızı, ilerleyen dönemler için daha ümitvar olmamızı sağladı.
Yılın en güzel haberi Ankara’dan geldi. Aralık ayının son günlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaklaşık 3 yıldır restorasyonu devam eden Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi’nin açılışını yaptı. Açılış konuşmasında Cumhurbaşkanı’nın şu sözleri çok önemliydi: “İnsanımız arasında ayrım yapmadığımız gibi, sanatçılarımız, sanat dallarımız arasında da asla ayrımcılık yapmıyoruz. Ülkemizin kültür ve sanat hayatına ilave değer katacak, bu alanda çeşitliliği artıracak her türlü nitelikli esere destek veriyoruz.”
Türk sanat hayatının en önemli müzesi olan kurum, 3 bin 629 esere ev sahipliği ediyor. Müzenin eski halini sanal olarak ziyaret etmek de mümkün. Restorasyon çalışmaları sırasında müzenin envanterinde bulunan eserlerin katalog çekimleri yapıldı, böylelikle bu eserlere erişim imkanı artmış oldu. Ayrıca müzenin depoları da en etkin koruma yöntemleriyle güçlendirildi. Böylelikle eserler gerçek manada koruma altına alınmış oldu.
İz bırakan sergiler
Salgın geçtiğimiz yıl bizi çok etkiledi lakin yılın tamamına bakınca hem salgından önce hem de sonbahar döneminde İstanbul’da güzel sergiler düzenlendi.
Henüz Türkiye’de Kovid-19 vakası tespit edilmemişken İstanbul Modern’de açılan “Misafirler: Sanatçılar ve Zanaatkârlar”, yılın bence en iyi ve en önemli sergilerinden biriydi. Gelenekle çağdaş sanatı bir araya getiren ülkemizde nadiren yapılan güzel işlerden biri olması açısından önemliydi. Benzer bir yaklaşımı Pera Müzesi’nde açılan “Minyatür 2.0” başlıklı sergide de gördük; lakin bu sergide yer alan sanatçı çeşitliliğinin serginin başlığını karşılamaktan hayli uzak olduğunu düşünüyorum.
Vehbi Koç Vakfı bünyesinde yer alan Meşher’de açılan “Alexis Gritchenko İstanbul Yılları”, ülkemizde pek bilinmeyen Beyaz Rus ressamın İstanbul yıllarına ve bu yıllarda Türk resim sanatına yaptığı “katkıya” odaklanan başarılı bir sergiydi. Meşher’de yılın son ayında açılan “Maziyi Korumak” ise Türkiye’nin ilk özel müzesi olan Sadberk Hanım Müzesi’nden bir seçkiye yer veriyor. Bu sergi bize geçmişe nasıl sahip çıkılabileceğini başarılı bir şekilde gösteriyor.
Cevdet Erek’in Arter’de sergilenen “Bergama Stereotip” başlıklı eseri, bu yıl beni en fazla etkileyen eser oldu. Ses merkezli bir enstalasyonun ne kadar etkileyici olabildiğini göstermesi açısından son derece önemli bir eser. Arter’de eseri gördükten sonra keşke ilk kez sergilendiği Berlin’deki halini de görseymişim diye düşündüm.
Yılın en farklı ve alışılmışın dışındaki sergisi ise Yasemin Darbaz Karaca küratörlüğünde düzenlendi. “Böyle Daha Güzelsin” başlığını taşıyan ve 28 Şubat dönemine odaklanan son derece ilginç ve sarsıcı eserlerin yer aldığı bir sergiydi.
Yeni yılın sağlık ve sanat dolu olmasını dilerim.