Samed Karagöz

Samed Karagöz

samedkaragoz@gmail.com

Tüm Yazıları

Uğur Tanyeli üniversitelerin, fakültelerin nasıl bir dönemden geçtiğini kendi tecrübelerinden aktardığı “Toplumsal Hafıza, Mimarlık, Tarih ve Kuram” başlıklı kitabında “Tıbbiye mezunları, 19. yüzyıl ortalarında bile çok güçlü bir biçimde Batılılaşmacı angajmanı temsil eder…” diye yazmış.

Klasik bir söylemdir kendi görüşünü savunanları takip ettiğin gibi sana karşıt olanların da düşüncelerini, motivasyonlarını, hareket noktalarını, kendilerini nasıl realize ettiklerini anlamaya çalışman gerekir. Böylelikle karşı söylem oluştururken nelere dikkat etmen gerektiğinin de farkında olursun. Bu sadece karşıt söylem için değil aynı konuyla alakalı farklı disiplinlerin nasıl yaklaştığını görmek için de gerekir. Örneğin sanatla ilgilenen birisinin John Berger’in “Görme Biçimleri’yle birlikte bilimsel anlamda ‘görme’yi ele alan bir kitabı da okuması gerekir. (Popüler bilim tarzında yazılmış, geçtiğimiz haftalarda yayımlanan Ürün Dirier’in “Gözün Serüveni” isimli kitabını yeri gelmişken tavsiye derim. Kitap görmeye ve göze dair birçok yeni araştırmayı akıcı bir üslupla okura aktarıyor).

Haberin Devamı

Önemli bir kaynak

Yüksek Öğretim Kurumu’nun tez merkezi bu bağlamda sıklıkla başvurduğum kaynaklardan biri. Burada farklı dönemlerde yazılmış doktora ve yüksek lisans tezlerine ulaşmak mümkün. Bu tezler vasıtasıyla aynı zamanda akademik dili, zamana, üniversiteye hatta tez danışmanına bağlı olarak incelemek de ayrıca keyif verici. Geçtiğimiz günlerde 1970’li ve/veya 1980’li yıllardaki öğrenci profiline dair herhangi bir tez yazılmış mı diye araştırdım ama maalesef bulamadım. Bugün de böyle bir tezin yazılması maalesef, zaman aşımından dolayı, imkansız sayılır. Tercih ettiğim farklı okuma biçimlerinden biri de nehir söyleşiler. Dili rahat olduğu için okuması son derece kolay, toplu taşıma araçlarında seyahat ederken bile okuyabilirsiniz. Nehir söyleşiler o kişinin tecrübelerini ve yaşanmışlıklarını aktardığı için bence son derece önemli bir kaynak.

Ters düşme pahasına

Uğur Tanyeli’nin Everest Yayınları’ndan çıkan “Toplumsal Hafıza, Mimarlık, Tarih ve Kuram” başlıklı nehir söyleşi kitabını da bu saikle okumaya başladım. Uğur Tanyeli bence Türkiye’nin en önemli mimarlık tarihçilerinden biri. Mimariyle alakalı son derece başarılı kitaplara imza attı ve mimarlık çevrelerinde hâlâ efsane olarak anılan mimarlık dergisi Arredamento’yu bir dönem çıkarttı. Akademik anlamdaki başarılarından, çalışmalarından bahsetmek için zaten bu köşe yeterli gelmez. Demokrat kimliğiyle bildiğim Tanyeli’nin eleştirel olmak için bazı yerlerde kendine ters düşme pahasına bazı yaklaşımlarda bulunması açıkçası beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Ama bu kitabı okumanıza asla engel teşkil etmez.

Haberin Devamı

Tanyeli’nin tam da yukarıda bahsettiğim 1970’li ve/veya 1980’li yıllardaki öğrenci profiline dair akademik bir çalışma yapılmamış olmasından bahsetmiş olması ise benim için ayrıca bir hoşluk oldu. Üniversitelerin, fakültelerin nasıl bir dönemden geçtiğini kendi tecrübelerinden aktarması ise bu alandaki nadir kaynaklardan biri haline getiriyor kitabı. Örneğin tıp eğitiminden bahsederken “Tıbbiye mezunları, 19. yüzyıl ortalarında bile çok güçlü bir biçimde Batılılaşmacı angajmanı temsil eder…..Türk laikliğinin erken örneklerini, seküler bir dünya görüşüne benzeyen tavırları tıbbiye öğrencileri arasında görmekten daha doğal ne olabilir?”

Haberin Devamı

Son dönemlerde yaptığı gayrımilli çıkışla adından sıklıkla söz ettiren Tabipler Birliği’ni belki de bu açıdan okumamız gerekiyor. Bu batılılaşmacılığın tezahürü olarak Batı’nın karşı çıktığı Zeytin Dalı Operasyonu’na onlar da karşı çıkıyor olamaz mı? Peki çözüm ne? Bir an önce öğretim ve eğitim alanında daha milli, köklerine daha bağlı bir anlayıştan iyisini düşünemiyorum.