Onur Hastürk’ün “Asimilasyon” isimli sergisi, geleneksel sanatların çağdaş yorumunun nasıl olabileceğini ustalıkla gösteriyor.
Türkiye’nin en başarılı genç galerilerinden biri olan Anna Laudel’de yer alan Onur Hastürk’ün “Asimilasyon” isimli sergisi, son yıllarda karşılaştığım en iyi sergilerden biriydi. Anna Laudel’i başarılı bulmamda birkaç neden var: Bunlardan biri Belkıs Balpınar, Ramazan Can gibi geleneksel yöntemleri çağdaş sanatla buluşturan sanatçılara yer vermesi, bir diğeri ise genç sanatçılara verdiği önem. Onur Hastürk’ün eserlerinde bu ikisinin bir arada olmasının ayrıca önem taşıdığını düşünüyorum.
“Asimilasyon” üç ana bölümden oluşuyor: Henri Matisse’e Saygı, Andy Warhol’a Saygı ve Klasik Minyatürler.
1983 yılında Mersin’de doğan Onur Hastürk, Konya Selçuk Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’nde tezhip ve minyatür eğitimi görüyor. Daha sonra Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde yüksek lisansını tamamlayan sanatçı, Accademia di Belle Arti di Firenze’de sanat ve tasarım eğitimi alıyor. Çıkış noktası olarak son derece klasik bir Türk sanatı olan tezhip ve minyatürden hareket etse de bu sanatları çağdaş sanatla başarılı bir şekilde birleştiriyor. Gündelik hayatımızın, artık vazgeçilmez bir parçası haline gelen Starbucks kâğıt bardaklarının üzerine yaptığı minyatürlerle (bu çalışmalar 2017 tarihindeydi) ilk kez dikkatimi çeken Hastürk’ün “Asimilasyon” başlıklı sergisinde ise bu eserlerle birlikte daha sonra yaptığı eserler de yer alıyor.
Matisse’in minyatür formları
Modern sanatın en önemli sanatçılarından olan Henri Matisse’in eserlerine sanatseverler son derece aşinadır; lakin maalesef özellikle Türkiye’de Matisse’in İslam sanatından ne derece etkilendiği üzerine fazla kafa yorulmamıştır. Matisse’i özellikle etkileyen minyatürün izini süren Onur Hastürk, bu eserleri aslına rücu ettirerek minyatür formunda bizlere sunuyor. Henri Matisse, “İran minyatürleri, benim için mümkün olan duyu algılamalarının bütün biçimlerinin farkına varmamı sağladı. Bu minyatürlerde kullanılan resim türü ile bu sanat büyük ve gerçekten kendine has bir alanı ifade etmektedir. Bu da benim taklitçi resimden kurtulmama yardımcı olmuştur” sözleriyle minyatürün kendi üzerindeki etkisini ifade eder. İşte Onur Hastürk bu izleği takip ederek, Matisse’in kendi Doğu ve İslam sanatı koleksiyonunda yer alan nesnelerin izinden giderek, Matisse’in bazı tablolarını, yeniden, ama bu kez minyatür formunu kullanarak yorumluyor.
Sanat dünyası hazır değil
Modern Batı sanatının en önemli bir başka ismi Andy Warhol’un da eserlerinde sıklıkla kullandığı altından hareketle özellikle tezhip sanatında altının kullanımını örnekleyerek saygısını gösteriyor Onur Hastürk. Geleneksel sanatların çağdaş yorumunun nasıl olabileceğine dair ustalıklı bir sergi bizleri bekliyor. Hem çağdaş sanatla hem de geleneksel sanatlarla ilgilenenlerin mutlaka görmesi, üzerine düşünmesi gereken bir seçkiyle karşı karşıyayız. Ama korkarım ki günümüz Türkiye’sindeki sanat dünyası, hem çağdaş sanatla ilgilenenler hem de geleneksel sanatla ilgilenenler, böyle bir karşılaşmaya henüz hazır değil.