Kimi insanlar vardır onların var olduğunu bilmek bile size rahatlık verir. O oradadır, bir telefon araması mesafesinde… Bir konuda fikir almak istediğinizde rahatlıkla ulaşabileceğinizi bilmek sizi rahatlatır. 22 Kasım Salı günü vefat eden Shems Friedlander benim için tam da bu tanıma uygun birisiydi.
Shems Baba benim için arayışın sembolüydü. 1960’ların sonunda başladığı arayışında, 1972’de Mevlevilerle tanışır ve bütün hayatını değiştirerek Müslüman olur.
Shems Baba benim için merhametin sembolüydü. Her zaman sakinliğini korur, karşılaştığı bir haksızlıkta bile sesini asla yükseltmez, güleryüzüyle sorunu çözerdi.
Shems Baba benim için tasarımın sembolüydü. Çok iyi bir grafik tasarımcıydı. Columba Records, Atlantic Records gibi dünya devi müzik firmaları için albüm kapakları tasarladı. Grafik tasarımı ilgilendiren her konuda engin bir bilgiye sahipti. Bu bilgisini talip olan herkesle memnuniyetle paylaşırdı. Uzun yıllar bu alanda en uzun süre Kahire Amerikan Üniversitesi olmak üzere dersler verdi.
Shems Baba benim için fotoğrafın sembolüydü. 1970’lerden itibaren çektiği Mevlevi dervişlerinin fotoğrafları bugün birer belge niteliği taşıyor. Şeyhi Muzaffer Özak’ın neredeyse bütün fotoğraflarını çeken kişiydi.
Shems Baba benim için belgeselciliğin sembolüydü. Az ama öz üretim yaptı hayatı boyunca. Yaptığı tüm belgeseller okullarda ders olarak okutulacak kalitedeydi.
Shems Baba benim için bir resmin sembolüydü. Onun resimlerinde renklerin coşkusu bir hikâyeye renk vermek için yer alırdı. İlk gençliğinden itibaren yüzlerce resme imza attı.
Shems Baba benim için bir edebiyat eleştirmenliğinin sembolüydü. Kimsenin aklının ucundan geçmezken bir gün Bob Dylan’ın Nobel Edebiyat Ödülü alabileceğini öngörebilecek ferasete sahipti.
Shems Baba benim için tasavvufun bizatihi kendisiydi. Bir vaaz vermekten ziyade örnek olmayı seçerdi.
Shems Baba benim için şiirdeki hikmetin sembolüydü. Mevlânâ Hazretleri ile tarihi bir figür olarak ilgilenmez, onun mesajıyla ve ne dediğiyle ilgilenirdi.
Shems Baba benim için dostluğun sembolüydü. Dostlarını hiç ihmal etmezdi. En yakın dostlarından Tosun Bayrak’ın vefatı sonrasında onu son yolculuğuna uğurlamak için New York’a gidişi bunun küçücük bir örneğiydi.
Artık arayış yok.
Artık tasarım yok.
Artık resim yok.
Artık fotoğraf yok.
Artık şiir yok.
Artık edebiyat yok.
Artık belgeseller yok.
Shems Baba yazdığı kitaplar, ortaya koyduğu eserlerle her daim anılacak ama boşluğu asla doldurulamayacak.
“Dünyayı değiştiremeyeceğimi, kendimi değiştirebileceğimi fark ettim ve sonra eşyaya farklı bir gözle nazar etmeye başladım” diyordu “Kış Hasadı” kitabında. Bir Müslüman sanatçının dünyayı ve sanatı nasıl görebileceğinin en dikkate değer örnekleriydi onun eserleri.
Hep İstanbul’da kapsamlı bir sergisinin yapılmasını isterdi. Bu konuyla alakalı çokça görüşmemiz oldu ama bir türlü hayata geçiremedik. İnşallah ilerleyen dönemlerde Shems Baba’nın bu arzusunu gerçekleştirmek nasip olur.
Tüm sevenlerinin başı sağolsun, mekânı cennet olsun.