İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın kültür politikaları çalışmalarının 9. raporu “Ekolojik Dönüşüm için Kültür ve Sanat” başlığını taşıyor
2020 yılında başlayan ve hâlâ etkileri olanca şiddetiyle devam eden Kovid-19 salgını nedeniyle yaşadığımız hayata farklı bir açıdan bakma şansımız oldu. Önemsediğimiz, olmazsa hayatımızdan büyük bir parçanın yok olacağını düşündüğümüz bazı şeylerin yokluğu, zamanla bizim, biz farkında olmasak ve istemesek de yeni normallerimiz haline geldi. Uzmanlar, yaşadığımız bu salgının ne ilk ne de son olduğunu, ilerleyen yıllarda benzer salgınlarla karşılaşabileceğimizi söylüyor. Ömrümüz vefa ederse yaşayıp göreceğiz.
Bazı uzmanlar ise yaşadığımız iklim değişiminin etkilerinin salgınla mukayese edilmeyecek denli büyük olacağını; tüm dünyada ortalama sıcaklıkların artması nedeniyle yağışların azalacağını, tarım alanlarının zarar göreceğini, önlenemez yangınların çıkacağını vs. anlatıyor. Tüm bu öngörülerden dolayı da acilen önlem alınması gerektiğine işaret ediyorlar.
Kovid-19 salgınının ilk dönemlerinde bu ölçüde bir salgını yaşamamış olsak da salgının neye benzediğine dair bir fikrimiz vardı. Çünkü hemen hepimiz bu sahnelerin benzerlerini sinema filmlerinde izlemiş ve/veya romanlarda okumuştuk. Bu bilgi bize yaşadığımız duruma dair bir fikir verdi. Sanat eserlerinin bilgilendirici gücünü burada hissettik. Salgın kadar hızlı yayılmasa da yaşadığımız iklim kriziyle alakalı tüm dünyada, ama özellikle Batı ülkelerinde, sanatçıların çeşitli çalışmaları mevcut.
İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) kültür politikaları çalışmalarının 9. raporu bu konuya ayrıldı. “Ekolojik Dönüşüm için Kültür ve Sanat” başlığını taşıyan raporu siyaset sosyolojisi ve politik ekoloji alanlarında çalışmalar yürüten akademisyen Hande Paker hazırladı. Raporda iklim krizi denildiğinde ilk akla gelen kavramlardan biri olan sürdürülebilirliğe eleştirel bir yaklaşımın olması beni özellikle memnun etti. “Sürdürülebilirlik kavramı yaygınlaştığı ölçüde dönüştürme gücünü yitirdi ve bir çeşit yeşil vitrin görevi görmeye başladı” sözleriyle Paker, durumu net bir şekilde gözler önüne koyuyor. Hollanda ve İngiltere’den örneklerin ele alındığı raporda, Türkiye özelinde örnekler yok. Hande Paker bunun nedenini şu sözlerle açıklıyor: “Türkiye’de ulusal iklim politikalarının, iklim değişikliği yasalarının ve güçlü bir karbon azaltım hedefinin olmaması; yerel politika düzeyinde iklim krizinin ancak Mart 2019 seçimlerinden itibaren, bazı belediyeler tarafından ele alınmaya başlanmış olması ve kültür-sanat alanında ekolojik krizle ilgili tartışma ya da eylemlerin yeni yeni filizleniyor olması gibi birkaç etken rol oynadı.”
Sanat dünyası raporu tartışmalı
Raporda İngiltere ve Hollanda’da fosil yakıt firmalarının sanat kurumlarına sponsorluklarını iptal ettirme amacıyla başlatılan örneklere de yer veriliyor. Türkiye’de sanatçıların, sanat inisiyatiflerinin ve hatta müzelerin büyük zorluklarla ve desteklerle ayakta durabilmelerinden dolayı bu duruma ses çıkarmayacaklarını göz ardı etmemek gerek. Bu raporun Türkiye sanat dünyası içinde tartışılması ve bundan dersler çıkarılmasını umuyorum. İKSV Kültür Politikaları Çalışmaları Direktörü Özlem Ece ve ekibine, bu raporu kaleme alan Hande Paker’e, yaklaşmakta olanı göstermeye çalıştıkları için teşekkürlerimi sunuyorum. Rapora İKSV’nin web sitesi üzerinden erişmek mümkün.